YAY’daki VENÜS, Güney AY Düğümü’ne 150° Açı Yapıyor – Raf Ömrü Dolmuş Hevesleri Ayıklama Zamanı …

Matrix of Love - Vladimir Kush
Resim:

YAY’daki VENÜS, Güney AY Düğümü’ne 150° Açı Yapıyor – Raf Ömrü Dolmuş Hevesleri Ayıklama Zamanı …

Venüs bir süredir Yay burcunda ilerliyor… Yaşamdan aldığımız tat ve yaşamımıza verdiğimiz kıymeti temsil eden bu cazibeli gezegenin seyyah ruhlu ve seyyar gönüllü Yay’da olması, olanlardan çok olması istenenlere, özlenenlere, yani ”heves ettiklerimiz”e işaret ediyor.

Her insan evladının gözünü diktiği bir zirve vardır hayatta… Genelde o zirvenin ”büyüyünce olmak istediğimiz şeye” işaret eden bir de adı vardır; pilot olacam, anne olacam, zirilyoner  olacam, artiz olacam … gibi. Zirveler normal şartlarda kalınası yerler değildir. Yani dağcılar genelde oraya çıkınca bir bayrak diker ve  karların üzerine ”Süleyman Buradaydı!” filan yazar, sonra da paldır küldür aşağı inip sıcak çorba içecek bir yer ararlar. Ama bizim hayalimizdeki zirveler, öyle bir çıkımlık değil, bir ömürlük yerlerdir. Biz orada kendi köşkümüzü hatta köyümüzü kurmak ve o köyün ağası olmak isteriz. Hizmette, hazda sınır olmayan, arzularımızın şelale olup aktığı ve altın kupalara dolup elimize konduğu bir ”Sefaköy”dür orası. Ama evdeki hesaplar her zaman çarşıya uymaz… Bazen biz yürüdükçe zirve uzaklaşır. Bazen de zirveye varırız ama; ulaşım maliyetlerini ödemiş olmanın konaklama maliyetini karşılamaya yetmediğini, üstelik ortamdaki koşulların beklentiyi karşılamadığını, ya da bir süre sonra başka bir zirvenin daha çekici gelmeye başladığını filan farkederiz… Yolda kalıp varamamak haline ”hevesi kursağında kalmak”, varıp da duramamak haline ise ”hevesi kırılmak” derler halk dilinde.

Neden dilime doladım bu heves konusu diye merak ettiyseniz; sebebi Güney Ay Düğümü ile, Venüs arasındaki 150’lik açı. Güney Ay Düğümü – ikide bir söylediğim üzere – fethedilmiş kaleler, bitirilmiş dersler, eskitilmiş giysiler, alışkanlık haline gelmiş davranışlardır. Yani tanıdık gelen ama artık bizi ileri götürmeye yetmeyen atlama taşlarıdır. 150’lik açı ise, etkisi zaman içinde ortaya çıkan ve beklenmedik sonuçlar doğuran gelişmelerdir. ”Hevesler – Güney Ay Düğümü – 150’lik açı” bileşkesinin bizi uyandırmaya çalıştığı durum aşağı yukarı şöyle birşeydir;

  • ”Ben bir ömür Etiler‘de oturmak istedim ve en sonunda gittim kendime Akmerkez‘in karşısında, 85 metrekare ve içi yenilenmek isteyen bir ev aldım. Ama bizim  kuzen, aynı paraya Kartal‘da havuzlu siteden yarım dublex sıfır daire almış!’ Üstelik bizim işyeri de yakında Dudullu’ya taşınıyor… Yaw yanlış mı ettik acaba?”
  • ”Üçüncü defadır üniversite sınavına giriyorum ve Tıp … Tıp … deyip duruyorum! Yaw apar topar askere alınmadan, kapağı geçer akçe başka bir yere atsamıydık acaba?”
  • ”Bu Kadri denilen adamla 5 sene çıktım, 2.5 sene nişanlı gezdim, 7 kere ayrıldım barıştım, 3 hatunun elinden aldım ve kimbilir kaç tane geçici hovardalığı da görmezden geldim… O kadar emek verdim hayatta vazgeçmem deyip evlendim. Şimdi de, hem şişmanladı, hem kelleşti, hem evin bütün yükü benim sırtımda, hem horluyor, hem de hala Internette chat yapma peşinde … Ama ben de 31 yaşına geldim! Şimdi ben bu dümbükten ayrılsam mı, yoksa daha da yaşlanmadan bi çocuk mu yapsam?”

Bu örneklerin ortak noktası, ısrar kıyamet peşine düşülen heveslerin gerçekte anlamlı olmaması değildir. Anlamı yargılamak dıştan bakan kişinin yapabileceği birşey de değildir zaten. Burada ortak olan nokta, elde edilmiş ya da edilmek istenen şeyin, bizzat istek sahibi gözündeki anlamının kaybolmuş, içinin boşalmış olmasıdır. İnsanın severek oturacağı, huzur bulacağı bir ev değil ”Etiler” … Gönül verdiği bir işi yapmak için herşeyi göze almak değil ”Doktor ya da bir başka makbul şey olmak” …  Sevdiği bir insanla ya da yalnız başına ama sonuçta kendinden hoşnut bir yaşam kurmak değil ”Yıllarını boşa geçirmiş olmamak” … gibi hevesler, bize nasıl bir mutluluk verir?

Bu  bakış açısının temelinde, kendimize kıymet vermemek vardır aslında Dostlar… Seçimlerimizi,bizi adam sınıfına sokacak bir elbise, bir koltuk, hatta bir koltuk değneği gibi görmek…  Birşeyi elde ederek artmayacağımızı, birşeyi kaybederek eksilmeyeceğimizi görememek,  çünki aslında yaptıklarımıza değer katanın BİZ olduğumuzu farketmemek vardır!

Hayat bize koşulları belirleme şansı vermez. Bu nedenle biz bir seçim yaparken, olayların varacağı yeri tahmin edemez, etsek bile sonucu değiştiremeyiz. Elde ettiklerimize takıldığımız sürece, mutluluklarımızın derin mutsuzluklara dönüşmesi an meselesidir. Ne yaparsak yapalım, nerede durursak duralım, kiminle olursak olalım, yaşadığımız şeyin hakkını vermektir gerçek mutluluk. Yaşama her koşulda değer katabilecek kadar içi dolu bir insan olursak, etrafımızı neyle doldurduğumuzun bir önemi kalmaz…

Raf ömrü dolmuş halleri usul usul ayıklar ömrümüzden hayatın eli. Bizi daha yararlı olabileceğimiz, daha fazla anlam katıp daha gerçek mutluluklar bulabileceğimiz yeni duraklara doğru itekler… Ama insan güvenmez yolun bilgeliğine. Aklı hiç çıkamadığı ya da geri düştüğü zirvelerde kalır. Böyle bir bakış açısı ile yaşamak zaten yaşamın bütün zevkini tadını alır … Geriye de sadece bir hoşnutsuzluk ve bitmeyen bir kaybetme korkusu kalır.

Peşine düştüğümüz şey Venüs, yani yaşamdan alınan tat ve yaşamımıza biçtiğimiz kıymetse eğer, bize düşen yürüdüğümüz yolun hakkını vermek ve raf ömrü dolmuş heveslerden bir dağ yapıp, önümüzü tıkamamaktır!

HEVES uyandıran şeyler … baştan çıkartıcıdır 🙂 O zaman baştan çıkmak hakkında nefis bir parça ile tatlansın ağzımız … TEMPTATION … Tom Waits‘in bu leziz bestesini Diana Krall‘ın karşı konulmaz sesinden dinleyelim 😉

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=UO42FVPxtwo]

6 Adet Yorum

  1. Biz ne yaparsak yapalım, bence, çok usta bir heykeltraştır yaşam, eksiği doldurur, fazlayı törpüler..

    1. Amin derim buna sadece 🙂

  2. Seda Dağdelen

    Mükemmel bir yazı, harika bir ses ile birleşince nefis bir cumartesi günü yaptı.. Ben yaşamın bu tarafında kalmayı çok seviyorum 🙂 Teşekkürler

    1. Keyifle yazdım, keyifle okunmasına da çok sevindim 🙂 DÜşüncenizi paylaştığınıziçin ben teşekkür ederim 🙂

  3. Zerrin Akakça

    Bu yazıyı da diğerleri gibi iştahla okudum, yuttum. Harikasınız. Teşekkür ederim.

    1. 🙂 teşekkür ederim Zerrin Hanım 🙂 bu mesajlar gayretimi arttırıyor … faydalı olabiliyorsam ne mutlu

Zerrin Akakça için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et