Jüpiter Güneş Kavuşumu… Dörtbuçuktanbeş Vaziyetler ;)

Yay’daki Güneş’in Jüpiter ile kavuştuğu günlerdeyiz… Mamafih, retro konumdaki Merkür de bu kavuşuma eşlik ediyor 😉  Ayrıca;

• Uranüs – Venüs – AY Düğümleri arasında bir Büyük Kare,
• Mars – Satürn altmışlık bağlantısından, Güneş – Merkür – Jüpiter üçlüsüne uzanan bir kare açı,

gibi görünümler de bu yemeğe baharat katıyor… MEALİ;

Gecikmiş zaferlerin, bir kanadı kırık, bir rengi soluk, bir tarafı gönülsüz kutlamaların, ya da tamama ermek için bir ayağı eksik girişimlerin  zamanı bu…

• Hevesimizin azıcık kursağımızda kaldığı bir süreçten geçiyor olabiliriz.
• Bir ödül, bir fırsat, bir başarı kazanmış olsak da hak ettiğimiz ya da umduğumuzdan biraz daha azı ile yetinmek zorunda kalabiliriz.
• Bizim kendimize koyduğumuz hedef sandığımız kadar önemli ya da almayı beklediğimiz haz sandığımız kadar doyurucu olmayabilir.
• Biz kendimizde sandığımız kadar iyi olmayan bir yan keşfedebilir ya da basitçe bizi istediklerimize ulaşmaktan geri koyanın ne olduğunu idrak edebiliriz. 
• Neyi elde etsek az, neyi başarsak değersiz geliyor olabilir! Yani asıl tamamlanmayanın kendi içimizdeki EKSİKLİK duygusu olduğunu fark edebiliriz. 

Her halükarda bu süreç bize yeni bir HEDEF, içimizdeki yarım kalmışlık hissinin bütünlenmesi, eksiğin kapatılması, bir ucu açık kalmış olan sorunun cevaplanması, tadı bozan bileşenin saptanması için gereken ipuçlarını verecektir. 

Şaşkınlık verici bir aydınlanma yaşamamız, bir zamandır ertelenmiş olan çözüme aniden ulaşmamız, herşeyin sandığımızdan çoook daha farklı ve belki de BASİT olduğunu görerek, kahkahalara boğulmamız, ya da böylesi bir şeyi nasıl atlamış olduğumuza hayret ederek kendimizle veya durumla dalga geçmemiz mümkündür.

Öte yandan fazla hafife aldığımız bir şeyin ne kadar önemli sonuçlar doğurabildiğini görüp aklımızı başımıza toplamamız da gerekebilir! 

AY Düğümlerinin Güney Oğlak – Kuzey Yengeç aksına geçmesi ile birlikte hepimiz için;

• Zaaflarımızı fark ve kabul etmek… Zaaflardan kaçmak veya yok sayarak güçlü görünmeye çalışmak yerine onları kucaklamak, hoşgörmek ve bize zarar vermelerini önleyecek adımları atmak zamanı gelmiştir.
• Duygularımızla yüzleşmek artık kaçınılmazdır! Baskıladığımız duyguların bize yaptırdığı ”üstü örtülü” seçimlerin ve kendimizce  bir kılıfa sokmaya çalıştığımız davranışların getirdiği belirsizliği, kontrolsüz dalgalanmaları ve verdiği zararı fark etmeliyiz. Ancak itiraf edilen ve göğüslenen duygular kontrol edilebilir ve kökü temizlenebilir… Ya da doya  doya ve sağlıklı bir şekilde yaşanabilir. 
• Hayatın kontrol edilebilir olduğunu düşünmek hatta ”ben ne yapsaydım istediğim soucu alırdım?” kısmına takılı kalmak yerine, kontrol edilemez süreçlerin doğal olduğunu fark etmek ve yine de HAYATIN RAHMİNDE BÜYÜDÜĞÜMÜZÜ, bunun da bir zayıflık değil, doğal bir geçiş olduğunu anlamak vaktidir 😉

Bu aralar bir türlü görmek istemediğimiz bu zaaflı hallerin, duygusal ayak sürçmelerinin,  sonuçlarını yaşamamız ve kendimizle yüzleşip tutum değişikliklerine gitmemiz için MÜKEMMEL bir zamandan geçiyoruz! 

MUCİZE hayatın doğasıdır! Ama bazen bir FELAKET sandığımız şeyin içinde mucizeler, ödül olarak gördüğümüz gelişmelerin içinde tuzaklar, kayıp veya başarısızlık olarak algıladığımız durumların içinde ödüller ya da hayatın bizim için gerekli gördüğü KORUMALAR vardır 🙂

MERKEZ, yani Hayatın Özü’nü oluşturan temel güç, bizi sevecenlikle avucunda tutmakta ve filizlenmekte olan bir tohumu korur gibi üstümüze titremektedir…

Olanları ve olmayanları ceza, sorun, kayıp hatta dünyanın sonu gibi gören biziz 🙂

Oysa ”Tırtılın dünyanın sonu dediğine USTA ”kelebek” der!” Evren bizi kanatlarımızın gücünü ve uçmanın güzelliğini fark etmek için hazırlarken, bizler tırtıllığın bitmesinden korkarak ve kozayı yırtıp dışarı çıkmak için gereken çabadan nefret ederek yaşıyoruz. Ama kozasını yırtamayan bir kelebeğin kanatları uçacak kadar güçlenemez! 

MUCİZE bizim olmasını istediğimiz ve beklediğimiz şey değildir! Mucize her anın içinde her durumun özünde var olan ve asla tükenmeyen olasılıklardır… Beklentilerinize ve yargılarınıza takılıp, olasılıklara kendinizi kapatmayın 😉

Hayat bizim içimize her an TOHUMLAR eker 🙂 Mucize o tohumların uzun ve soğuk bir kış boyunca kar suları ile beslenip baharda filize durmasıdır! 

Hayatın içinize ektiği tohumlara İNANIN! Ve siz de hayata sevgi dolu tohumlar ekmekten geri durmayın. Bu alemde boşa atılmış hiç bir tohum, cevabı gelmeyen hiç bir soru, meyvesi olmayan hiç bir ağaç yoktur… Ama bütün bunlar OLMAK için zamana ihtiyaç duyarlar…

Bir Michel Legrand şaheseri ile bitirelim bu yazıyı… What Are You Doing The Rest of Your Life? Stacey Kent ve Jim Tomlinson yorumlamış;