Güneş Jüpiter'e Üçgen, Ay Chiron ile Kucak Kucağa .. ACIYA Başka Bir Gözle Bakma Zamanı :)

10405403_1711806039076747_309709344810689041_n
Resim:

Güneş Jüpiter'e Üçgen, Ay Chiron ile Kucak Kucağa .. ACIYA Başka Bir Gözle Bakma Zamanı :)

Her günü ayrı güzeldir 🙂
Ya da her gün ardı sıra farkı bir güzelliğin kapısını açar… Bu gün de içinde kendine has bir lütuf barındıran bir gün;

  • Güneş, Kuzey AY Düğümüyle kavuşumdaki Jüpiter ile tam üçgen konumda ve Güney Ay Düğümüyle kavuşan Neptün’e 60 derece açıda.
  • Balık’taki Ay Chiron ile Kavuşumda ve Merkür bu kavuşuma 60 derece açıda duruyor.

MEALİ;
Bu Merkür retrosu kalitesi itibariyle Merkür değil de Ay retrosu gibi çalışıyor… Ay retrosu diye bir şey yoktur bu arada :)))) Ama hani Ay duygularımızı temsil eder ya, Retrosu filan olaydı, anca şimdiki gibi bir etki yapardı 😉
Bu Merkür Retrosu boyunca, saplanıp kaldığımız duygu ve düşünce kalıplarının üzerinden geçip, bize neden ayak bağı olduklarını anlamaya çalışacağız…
Bugün de tam bu konuda aşama kaydetmek için şapşahane bir gün 🙂
İnsan acıya saplanır!
Gurdjiyeff Üstat der ki; ”İnsanlar en değerli bildikleri şeylerden bile vazgeçerler ama acılarından ASLA!”
Acı bizi içine hapseden bir şeydir!  Biz de sanki onun etrafımıza sardığı duvarların içinden çıkarsak, çok değerli bir şeyimizi kaybetmiş olacakmışız gibi, onun garip sisine gömülmeyi ve kendimize ağıtlar yakmayı peeekkk severiz 🙂
Zira insan acı kayıtlarına evrenin kendisine ödemesi gereken bir borç defteri gibi bakar!
”Sen bana bunları yaptın, bunları ettin… Bakalım karşılığında ne vereceksin?” der gibi hırsla, hınçla ve bir güvenceye tutunur gibi tutunur.
Oysa acı deneyimlerinin ödülleri kendi içinde saklıdır. Yaşadığımız her acının – bakmaya cesaret edersek – net bir mesajı vardır.
Biz acı çektiğimiz bir anının zihnimizde can bulmasına izin verdiğimizde, sadece İNCİTİLEBİLİR olduğumuzu hatırlarız…
Ama o kayıtlarda, ”ÇOK CANIM YANMIŞTI” kısmına takılmadan bakabildiğimiz zaman görülmesi mümkün olan bazı detaylar vardır.

  • ”Bana bunu nasıl yapar!” diye birilerine kızdığımız bir durum ise, kızgınlığın yerine bizi adım adım o duruma götüren tercihleri inceleyebilir ve ders çıkartabiliriz. Bu yapılanın haklı olduğunu ve bizim daha iyisini hak etmediğimizi göstermez. Ama bazen daha iyisini hak ediyorsak, daha farklı tercihler yapmayı da öğrenmemiz gerekir. Eğer mazlum ve mağdur olma halini değiştirmek yerine buna neden olacak adımlar atmayı seçiyorsak, bu kendimizle de hasbıhal etmemizi gerektiren bir durumdur. Yaşanmış olanı arkamızda bırakıp ışığa yürümemize engel olan kızgınlıkların bize bir faydası yoktur… Bu gün istersek, bir insana, birçok insana ya da basitçe evrene duyduğumuz aşırı kızgınlığın ardındaki kendimize yönelik pişmanlığın yüzüne dürüstçe bakabiliriz… Ve kızgınlık yüküyle boğuşarak kaçmak yerine, bizi pişman eden tercihleri değiştirmek üzerinde çalışmaya başlayabiliriz.
  • Tam tersi ”BEN BUNA NASIL İZİN VERDİM!” diye kendimize fazlaca kızdığımız durumlar varsa,  incitilebilir olma korkumuz üzerinde çalışabiliriz… Herkes incitilebilir! Biz hep galip çıkan, hep güçlü olan, asla yenilemeyen, kandırılamayan biri olamayız. Böyle biri yoktur 🙂 Ama biz bunun başımıza gelmiş olmasını kabul edemeyiz zira çok derinde bir yerde bu bize ”Sen değerli ve yeterli değilsin!” mesajını verir. Başkalarının kendilerini değerli ve yeterli hissetmek için bize karşı işledikleri hatalar, ya da bize acı veren başkalarına ait seçimler, bizim değersiz ve yetersiz olduğumuzu göstermez. Değerli olma bilincimizi dıştan alabildiğimiz ve alamadığımız tepkiler üzerine kurmaktan vazgeçmek, yalnız geçmişte yaşadığımız acı verici olaya farklı yaklaşmamızı sağlayacaktır.
  • Bir acı hayatımızda tekrarlanıp duruyorsa, onun altında yatan YENİŞME arzumuzu fark edebiliriz! Ve beki bir adım sonrasında, kendi acısını gidermenin başka yolunu bilmeyen insanları, canavarımız haline getirip ısrarla yenmeye ve istediğimiz hale getirmeye çalıştığımızı, onların üzerine gidenin biz olduğumuzu görebiliriz.
  • Acıdan korunmak için bir süreliğine içine sığındığımız ama artık bize dar gelmeye başlayan kabukları fark edebilir ve onlar olmadan da yolumuza devam etmek için kendimize izin verebiliriz.
  • Acı çekmemek için acı verebilen biri olmayı tercih ettiğimizi görebiliriz…

En önemlisi;
DETAYLARDA KAYBOLMAYI BIRAKIP, MESELENİN ÖZÜNE KALBİNE İNEN BİR YOL BULABİLİRİZ!
Bu yolu bulmayı, bu cümleyi kurmayı, bu ışığı görmeyi Yaratan’dan dileyelim 🙂
Acı temelli seçimler, bizi anayoldan uzaklaştıran çapraşık patikalardır. Acının tedavisi ne intikam, ne zafer, ne yokoluş, ne unutmaktır… Acının tek tedavisi SEVGİ’dir.
Ve bu sevgi başkalarından gelen bir şey değildir. Özdeğerimizi kuşanmadıkça, bu değeri ve onayı başkalarından almayı bekledikçe, ACI bizi bırakmaz…
Özdeğer duygumuzu pekiştirecek tek bilgi ise – Tanrı, Alah, Ulu Manitu, Evren, Merkez adına ne derseniz deyin – Yaratıcı Sistem’in bizi çok sevdiğine, çok değerli olduğumuza, yürüdüğümüz yolun ve öğrendiklerimizin çok kıymetli olduğuna güvenmektir.
Biz başımıza gelenler değiliz… Başımıza gelenlerden çıkarttığımız öğretilerdir bizi var eden. ”Ay daha ne öğrencem içim çıktı!” diyenlere, ”Siz daha hiiiç bir şey öğrenememişsiniz. Zira hala öğrendiklerinizin değerini fark etmek yerine hayattan elde etmeyi umduğunuz ganimetin peşindesiniz.” diyorum tüm sevgim ve anlayışımla 🙂
Hepimiz – BEN DE – ganimetin peşinde kendimizi kaybedip, hayatımıza her an giren lütufları fark edemeyecek hale geliyoruz sık sık…
Son olarak UMUT, ŞÜKÜR ve ÇABA’nın hep bizimle olmasını diliyorum! Zira bunlar olmadan LÜTFUN VARLIĞI görülmez ve hayatımızın arka plan müziği hep ama hep ACI olarak kalır 🙂
HURT – Johnny Cash  ”Bugün hala duygulanabileceğimi görmek için kendi canımı yaktım! Gerçek olduğunu bildiğim tek şeye yani acıya odaklandım.”
Acı çekmemek için etrafına acı vererek ilerlemiş, kendine hayatı yara yara yollar açmış ama geriye kalan tek duygusu acı olan bir adamın şarkısıdır. Yeniden başlayabilmeyi çok ister ama bunun için fazla geç kaldığını düşünerek acı çeker… Şarkı güzel ama BİZ BÖYLE OLMAYALIM 🙂
[wpvideo Sk9PMsLg]

0 Yorum

  1. Her zaman ki gibi harikaydı.. O kadar doğru zaman da geldi ki bu yazı emeğinize yüreğinize sağlık…

  2. müge

    ulu manitu :)))) harika ötesi bir yazı..ilaç gibi geldi..teşekkür edeim

  3. Birsel Ünal

    Juno okudum okudum ve “yok artık” dedim, zira iki gecedir ışıkları kapatıp yatağımın ortasına oturup o zifiri karanlığın içinde neredeyse aynı cümlelerle kendimle, tercihlerimle ve hayat ışığımla sohbet ettim. çok çok uzun zaman sonra kendimden böylesi bir hoşnutluk duydum. sanki ipekli kanatları ile melekler başıma, omuzlarıma indi. sanki herkesi affettim… en başta kendimi…
    eline, gönlüne sağlık…

  4. Zeynoo

    Tüm yazılarınızı dakikalar içinde okur, icsellestirmeye çalışırım. Bu yazınız kayboldugum yollarda iliklerime kadar işledi. Farkına vardiklarimizin Icimize sinmesi nasip olsun…
    Sevgiyle

  5. Boğa kızı Boğa :)

    Junocum sen var ya sen, o Yaratan’ın en ruhu okşayan yansımalarından birisin 🙂 Kandilin kutlu olsun 🙂

  6. serhat oran

    Nasıl bir tesadüftür bu? Aslında hiç bir şey tesadüf değil; değil mi? Ruh halimizi bundan daha doğru yansıtan düşünceler olamazdı. Yol gösterdiğiniz için teşekkür ederim.

  7. Elvan Dirlik

    Çoook beğendim. Tam onikiden vurmuşsun. Yüreğinize, kaleminize sağlık. Sevgiyle…

  8. HB

    Cuk

  9. Atlas

    biliyorum fakat, acı işte bu.
    Derslerde çıkarsan, sonrası için örnek de temsil etse,
    taşıyorsun.
    Taşıyacaksın.
    Adının olduğu gibi acı,
    Acıtıyor.
    Johnny için teşekkür ederim ?

    1. JUNO

      Acıtıyor evet…
      Ama öldürmeyen acı güçlendirir.
      Ben yazıyorum diye yaşamıyorum sanmayın 🙂
      Bir şekilde yaşıyor ve öğreniyoruz…
      Hikaye böyle yazılıyor.
      Kolaylıklar dilerim

Bir Cevap Yazın

Arşiv

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: