DAVUT’un Yıldızı’na Farklı Bir Bakış… Bela mısın Dostum Sen :)

yin_yang_by_fallen_eye-d2ycmp8
Resim:

DAVUT’un Yıldızı’na Farklı Bir Bakış… Bela mısın Dostum Sen :)

Günler önce müjdesini verdi astrologlar… Günler geçti göğe yerleşeli; yine de bir çoğumuzun hissettiği bir garip duygusal yoğunluk ve içimizi dolduran ”az sonra bişey olucak” gerilimi… ”Bana pek iyi gelmedi bu yıldız!” diyenler de az değil 🙂

NEDEN OLA Kİ?

Güneş Sistemimizdeki gezegenlerin oluşturduğu bir Davut Yıldızı’nın nadir görülen bir durum olduğunu ifade etmiştim geçen yazımda da…  Ama MC, IC, Yükselen, Vertex gibi, yeri gün içinde değişiklik gösteren noktaların katılımıyla oluşması biraz daha sıkça meydana gelebilen bir görünümdür.

Aslında böyle geçici bileşenlerden meydana gelen Davut Yıldızı görünümleri gökyüzünde 10 Temmuz’dan beri mevcut… 2-3 günde bir birkaç dakikalığına görünüp kayboluyorlar. Şimdi gökte olan ise 22 Temmuzdan başlayıp 6 Ağustos’a kadar farklı bileşenlerin dahil olmasıyla varlığını sürdüren ”asli” bir Davut Yıldızı. 6 Ağustostan itibaren yine geçici oluşumlar devam edecek. 30 Ağustos civarında ikinci ”asli” oluşumu yaşayacağız ve Kasım’ın son haftasına kadar anlık oluşumlar sürecek… Fakat Aralıktan itibaren bu anlık oluşumların böyle sık aralıklarla gerçekleşmesi söz konusu değil. 10 Temmuzdan önce de yoktu… Demek ki, 10 Temmuz – 22 Aralık 2013 tarihleri arasında biz, aslında ”Koruyucu Bir Kalkan”ın gölgesi altındayız!

O zaman bakalım nasıl bir devre bu şemsiye altına alınan zaman dilimi;

8 Temmuz’da yani Davut Yıldızı görünümünün sıklıkla oluşmaya başladığı 10 Temmuz’un hemen öncesinde Yengeç Burcunda bir Yeniay yaşadık… Bu Yeniay için yazdığım yorumda: ”Henüz tam açılı halini almamış olan ama yine de dönüştürücü enerjisini yaymaya başlayan Jüpiter, Satürn, Neptün üçgeni oyunun perde arkasındaki yönetmenidir! Bu Ağır-Abilerin her birinin marifetleri kadar gölgeleri de vardır… Tıpkı bizler gibi! Satürn katılığı, Neptün zanları ve boş beklentileri, Lilith ile kavuşan Jüpiter ise acımızı ve ezikliğimizi kibirle örtme ihtiyacını temsil eder… Üçünün el ele vermesi, katı, kibirli ya da anlamsızca ısrarcı olduğumuz konularda, taze bir nefese ve yeni bir bakışa ihtiyacımız olduğunu ve göklerin bu işi ele aldığını ilan eder gibidir…” demişim.

Esneklik gösteremediğimiz, kibirli ya da anlamsızca ısrarcı davrandığımız noktalar ile yüzleşip, bunlara dair tutumlarımızı değiştirmek, aslında ateşin sınavından geçmek gibi bir şeydir!  İnsanların hayat hikayelerini incelediğimizde, bir çok kaybın, açık ya da örtülü kibir, anlamsız ısrar ve uzlaşmaya ya da değişime tepki yüzünden oluştuğunu rahatlıkla görebiliriz… Pek çoğumuz kayıplarımızı göre göre bu tavırlarımızdan vazgeçemiyorsak eğer, bu dönüşümü zorunlu hale getiren bir gök altında, biraz sarsıntılı bir geçiş süreci yaşayacağımız çok açık değil mi?

22 Kasım’a kadar, neler oluyor göklerde derseniz; Jüpiter Pluto karşıtlığı, Jüpiter Uranus karesi, Uranüs Pluto Karesi ve Bir de Güneş Tutulması geçiriyoruz. Öte yandan, Şifa Üçgeni’nden Neptün çıkıyor ve yerini Chiron alıyor. Jüpiter ve Satürn’ün Chiron ile üçgeni, karşlıklı ağırlama içindeki Satürn ve Pluto arasında bir sekstil, bir de Chiron Pluto sekstili giriyor devreye… Yani yok yok :))

Gökler ağır abiler arasında böyle sağlam işbirliklerini kolay kolay görmez… Şifa Üçgeni deyip geçtiğimiz, Satürn Neptün Jüpiter üçgeni en son 1967 Ocak ayında oluşmuştur! Satürn Jüpiter Chiron üçgenini ise 1933 Eylül Ayından bu yana hiç görmedik. Jüpiter Pluto karşıtlığı desek… 35 yılda bir olan bir hadise :))) İnsanlığın çağ atladığı ve hayatın farklı bir platform üzerinde şekillenmeye başladığı geçiş dönemlerinin habercisidir böyle görünümler… Eh, dünya çağ atlamaya çalışırken, bizler de olduğumuz gibi kalacak değiliz 😉

O zaman, bir Davud Kalkanı bu yoğun enerjiler altında yaşanacak dönüşümleri bizim için az bişi daha kolay uyumlanılır hale getirse fena mı olur?

”Biz bu yaşlı dünyaya nesiller boyu DNA’mızda kodlu olan Yaratan enerjisinin vücut bulmuş hali, yani varisler ya da halifeler olarak geldik. Ama bedenimiz dünyanın çamurundandı… Bu nedenle dünya derdi bizi kendi çamuruna kardı ve güneşimiz balçıkla sıvandı… Gelgelelim şimdi balçığın dökülme ve özün açığa çıkma zamanı!” demiştik bir önceki yazıda. Ve oluşan gök görünümlerinin bizi acilen ”fabrika ayarlarımıza dönmek” için çekelediğinden söz etmiştik…

Gelgelelim bu aralar, ”en sevdiğimiz” sıkıntılarımız nüksetmiş, sandığın en tozlu köşelerine tıktığımız iç-çatışmalarımız, bir takım dış etkenler vesilesiyle önümüze dökülüvermiş gibi! Hani dersin ki bunca yıl hiç bir yol almamışız kendimizle olan muhabbetimizde… Hala ilk ergenlik kavgalarımızla çıkıyoruz sokağa… Hala dünya üzerindeki kıymetimizden ve varlığımızı bir hayra vesile edebilme yeteneğimizden fena halde şüpheliyiz…

Ne yani… bu Davut’un Yıldızı bunları ortaya döktürttürerek bize eziyet mi etmekte? Yıldız değil, altı kollu ahtapot mübarek :))) Bunaldık bittik!!!

O zaman soruyorum; Varlığını kabul edip, adını koymadığımız bir çatışmayı nasıl bitirebiliriz? Nasıl vazgeçebiliriz, defalarca bizi terden yere vursa da, içimize işlemiş bir alışkanlıktan? Vücut şeklimizin bir uzantısı ya da kişiliğimizin olmazsa olmazı gibi gördüğümüz bir yükten kurtulmak o kadar da kolay değil… Önce o yükten illallah gelmesi lazım ki, ona ihtiyacımız olmadığına hatta onsuz daha iyi olacağımıza inanalım…

DAVUT’un YILDIZI, cevabı şeklinde barındırmakta…

İki karşıt uç arasında, birinin sonu öbürünün başı olan uçurtmalardan oluşur Davut Yıldızı… Bir uçurtma aktan karaya giderken öbürü karadan aka gelir… Yani uç noktalar alsında birbirinin varlığı ile dengelenir ve mükemmel bir dizayn çıkar ortaya!

Bir zıtlığı oluşturan her şey diğerinin varlığı ile kaimdir ve birinin abartısı, ancak diğerinin eşdeğer bir güce sahip olması ile giderilir…

Oysa biz tamda bunun aksini yaptık yıllarca!

Mesela biri bizim kaba kuvvetle üstümüze geldiğinde, biz de onun üzerine benzer bir kuvvetle gitmenin fırsatını aradık… Bunu hiç yapamadıysak, acısı öyle çöktü ki içimize, hayatımızın başka alanlarından çıkartarak dengeledik o acıyı… Yani zedelenmişliği, zedeleyerek arttırdık… Bize hiç şefkat göstermeyen dünyaya, şefkat ve adaletle muamele etmek hiç gelmedi içimizden!

Bizden nefret ediyormuş gibi davrananlara, onlardan nefret ettiğimizi hatta nefretimizle zarar bile verebildiğimizi göstermek için kıvrandık! Onların göreceği zararların hayaliyle coşturduk intikam ateşimizi… Ama ”önemsememeyi ve yolumuza devam etmeyi” denemedik… Aklımıza bile gelmedi hiç, yaydığı ateşin bir bardak su ile sönebileceğini ve agresyonunun sıkı bir meydan muharebesi yaratmak şöyle dursun, muhatapsız kalabileceğini gören kişinin, kendini ne kadar anlamsız hissedeceği…

Bize haksızlık edenlere beddua ettik! Ama bir akşam duasında onların affı için el açmayı ve bize de hayırlı yolların açılmasını dilemeyi hiç almadı içimiz… Bunu salaklık zannettik! Oysa, bu sadece karanlığın açtığı boşluğu, ışıkla doldurup, diğerine büyüyecek yer bırakmamak ve kendimizi o karanlığın içinde kaybetmemek olacaktı…

”Birileri göklerde kıyamet kopuyoooorrr!!! Savaş, açlık, yangın, kıyım geliyooooorrr!!! Savulunnn, kaçılıınnn!!!” diye naralar attığında, ”Ya ne zaman rahat bırakacak bizi şu gökler?” diye halimize yandık. Ama korku enerjisi ve olumsuz beklentiler, bizim gerçeğimizi oluşturmasın diye, onu umut ve iyi dileklerle dengelemeyi hiç getirmedik aklımıza…

Ay’ın karanlık yüzü Lilith de var bu Davut Yıldızı’nda, aydınlık yüzü Selena da… Ay karanlığını ancak ışığın içine akmasına izin vererek dengeleyebilir… Ama karanlığını bilmeyen, ışığına da sahip çıkamaz!

Kızmayın göklere, hayatımızın karanlık yanlarını yüzümüze vurdukları için… Onların derdi sadece nerelerin aydınlanmasına ihtiyacımız olduğunu bildirmek ve çözümü buldurmaktır…

ARZU, NEFRET, HIRS, YENİLMİŞLİK gibi duygular, gücü olumsuz yönde büyütür ve iyiniyetin, samimiyetin, adaletin, inancın anlamını eritir… GÜÇ bir yönde fazlaca ağırlık kazandığında, DENGE’yi bulmanın yolu, onun peşine takılıp oyunu onun kurallarıyla oynamak değil, onun en yapmadığını yaparak, hayatı fabrika ayarlarına geri çekmektir! Burada amaç DİZE GETİRMEK değildir 🙂 Kıymetimizi bildirmek ya da kayıpları geri kazanmak hiç değildir… Amaç, gücün yok edici kullanımlarına sırt dönerek, onu elde etmeye çalışanlara bunun anlamsızlığını hissettirmektir.

PİYASA KURALLARI geçerlidir hayatın her alanında :))) En pahalı ve elde edilmez olan en peşinden koşulandır… Ama peşinden koşmayı bıraktığımız, bedelini ödemeyi reddettiğimiz şeyler, aniden değersizleşip, pazarlık gücünü yitiriverir :))) Bilmem anlatabildim mi…

Bazen küçük yenilgilerine gömülüp hayatın, İHTİŞAMINI es geçeriz… Oysa var olmanın, damarlarımızdaki kanı coşturan bir onuru, yaşıyor ve elimizden gelenin en iyisini her koşulda yapıyor olmanın bir tuhaf zaferi vardır…  Hayata dair söze dökülemeyen hissiyatımızı en iyi anlatan müziklerden biridir bence Hüsnü Şenlendirici’nin klarnetinden HARMANDALI… Salın gönlünüzü namelerine… Size varlığınızdaki sessiz ihtişamı hatırlatsın.

hçt ttp://www.youtube.com/watch?v=REkppdOqhAU

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=REkppdOqhAU]

11 Adet Yorum

  1. kumru

    elinize yüreğinize sağlık..bu harika yorumlarınızla bizi aydınlattığınız için çok teşekkürlerrrr:) iyiki varsınız.

    1. Ben teşekkür ederim değerli yorumlarınızla güç ve cesaret verdiğiniz için 🙂 Sevgilerimle

  2. angel

    Tek kelime kullanılır bu yazı için …’Muhteşem’,,,Farklı ve çok derin bir öngörüyle bakmışsın ve ifade etmişsin…Emeklerine , göz nuruna sağlık Junom.

  3. eda

    “ama peşinden koşmayı bıraktığımız, bedelini ödemeyi reddettiğimiz şeyler, aniden değersizleşip, pazarlık gücünü yitiriverir :))) Bilmem anlatabildim mi…”
    ivit:)

    1. Taam o zaman 😉

  4. Şeyma

    Yaşadığım o ağır olaylara neden bu kadar boş vermiş ve artık kendi haline bırakarak, ne olacaksa olsun dememin nedenlerini şimdi daha iyi anlıyorum juno cum. Sonuç ne kadar kötü olursa olsun, artık bundan daha fazlası da yapılamazdı, yapacak bir şey yok deyip rahatlıkla kabullene biliyordum, demek bunların hepsinin sebebi Davut Yıldızıymış:) Ellerine, yüreğine sağlık…

  5. Nur

    Yazını güzel bir tebessümle okudum 🙂 üç aydır yaptığım davranışları anlatıyordun sanki… Şişko egoları bırakarak bir yana, onun için de farkındalık dilemek evrenden… Munis, şefkatli avuçlardan; incitmeden, muhatapsız bırakarak, onun için iyi dileklerle yavaşça üfleyerek yoluna uğurlamak (Kasırgalar, fırtınalar yaratmadan)… Affetmekti bu… Ve affetmek; içinde zafer egosu taşıyan “büyüklük” değildir… affetmek; “zayıflık ya da salaklık” ta değildir… “Burada amaç DİZE GETİRMEK değildir 🙂 Kıymetimizi bildirmek ya da kayıpları geri kazanmak hiç değildir… Amaç, gücün yok edici kullanımlarına sırt dönerek, onu elde etmeye çalışanlara bunun anlamsızlığını hissettirmektir.” Ezberini bozarak, farkındalığını artırmasına yardımcı olmak… Ezberinde olan tüm savaş stratejilerinin ve silahlarının birdenbire tüm anlamını yitirdiğinin şaşkınlığıyla düşünmeye çağırmak… Ve büyümek için ayrı ayrı yollara yol almak… Öyle güzel bir duygu ki; Tüm beden ağırlığınızın yok olduğunu, kelebek kadar hafif ve heran uçmaya hazır hissediyorsunuz kendinizi 🙂 Kurtulun yüklerinizden… O zaman uçabileceğinizi hissedeceksiniz…. Sevgili JUNO, çok teşekkürler… Yüreğine sağlık… sevgiler…

  6. mukitika

    sevgili juno’m güzel bir kadir gecesinin sabahından merhaba..
    merhaba gönlüme tatlı tatlı esen bu güzel yel..
    merhaba ey güzel yürekli dost-lar..
    sevgil ile kalın..bu yolda hırsla hüzünle değil huzurla yürümek ve daima hayılrı olana yönelmek için Allahtan yardım dileyin diyen bir yazın vardı mayıs ayında..o geldi hatrıma..
    tekrar teşekkürler sevgili junom..
    ellerimizi buluşturan Yüce Allaha daima şükürler olsun..Ona hamd ve varlığna daima şükürler olsun..dualarımıza cevap halleri için şükürler olsun..şükrümüzü layıkıyle yapabileceğimiz fırsatlar yarattığı için şükürler olsun..
    işte o fırsatlardan birisi bu senin yazılarını okumanın nasip olması..
    sevgilerimle juno’m..

    1. Sevgi ve şükürle… 🙂

  7. ...

    Reblogged this on Bireysel Dönüşüm Sanatı.

  8. ilker

    Çok teşekkürler…

eda için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et