9 Haziran 2017, Yay Burcu'nda DOLUNAY; Sınırlarımız ve Özdeğer Algımız Hakkında Dersler…

William-Adolphe Bouguereau
Resim:

9 Haziran 2017, Yay Burcu'nda DOLUNAY; Sınırlarımız ve Özdeğer Algımız Hakkında Dersler…

9 Haziran 2017 günü, İstanbul’a göre 16:10 itibariyle, DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alacak.
DOLUNAY haritasını değerlendirirken, aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • AY, Yay Burcu’nun 19 derecesinde ve haritanın 2’inci evinde. Güneş ise, İkizler Burcu’nun 19 derecesinde ve haritanın 8’inci evinde.
  • AY retro konumdaki Satürn ve Lilith’in arasında.
  • Yay’ın yöneticisi Jüpiter, 12’inci evde, 13 derece Terazi’de ve durağan konumda. Jüpiter, AY ve Güneş ikilisine ılımlı açılar yapıyor.
  • İkizler’in yöneticisi Merkür, 8’inci evde, Selena ile kavuşumda ve MC ile ılımlı açıda.
  • Haritanın Yükselen Noktası 27 derece Terazi. Klasik astrolojide ”Yanan Yol” olarak kabul edilen alanda.
  • Terazi’nin yöneticisi Venüs, Uranüs ile bir süredir devam eden yakın ilişkisinden sıyrılmaya çalışıyor. Şimdilik burç değiştirip Boğa’ya geçmiş ve Yengeç’teki Mars ile ılımlı açıda.

MEALİ;
Bir yanımız, ”Yeterince uzun bir değnek bulsam AY’ın üzerinden atlarım!” derken, öbür yanımız ”Sonra da popoüstü düşer ve bir yerini kırarsın!” der ya… İşte öyle bir DOLUNAY bu :)))
İnsanın bir yanı sınırları aşmak, kendisine çizdiği ya da kendisine çizilmiş tanımlardan öteye gidebildiğini görmek ister… Bir yanı da, sınırları ile yüzleşmekten, deneyip de yapamadığını görmekten, boş bir umuda kapılıp sonra hayal kırıklığına ya da zarara uğramaktan korkar.
Bazı sınırları aşmayı denemeden, gerekli ya da anlamlı olup olmadıklarını bilemeyiz… Bu hayata dair tanımlanmış sınırlar için de, kendimize ilişkin var kabul ettiğimiz sınırlar için de böyledir.
İç huzur ve güven hissi, sınırların varlığından korkmakla ya da gizli gizli ihlal etmekle değil, sınırları sınamak ve kabul edilmesi gereken sınırlar ile barışık olmakla mümkündür.
İşte biz bu DOLUNAY’da, hangi sınırlar ile barışık olduğumuzu, hangilerinin gerekliliğinden kuşkuda olduğumuzu, hangilerine sadık kalmamızın anlamlı olduğunu, hangilerinin arkasına saklandığımızı fark edeceğiz 🙂
Hayatın hangi konularda sınırlarımıza dokunduğunu veya bizim hayatın sınırlarını nerelerde zorladığımızı görmek için, kendimize şu soruları somramız yerinde olur;

  • Kendi değerimden, becerilerimden kuşkum olduğu için ya da başarısız olmaktan korktuğum için hep küçük hedefler mi koyuyorum? Ya da yapabileceğim şeyleri sürekli erteliyor muyum?
  • Yapabildiklerim ya da hayatıma çizdiğim sınırlar ile kendim için hayal ettiklerimin arasındaki makas çok mu büyük? Bu nedenle ne yaparsam yapayım hoşnut hissetmiyor muyum?
  • Kendimi olduğum gibi kabul edip onaylamakta zorluk mu çekiyorum? Neden olamadıklarım, yapamadıklarım, elde edemediklerim, elimde olanlardan daha değerli görünüyor?
  • Ne öğrensem, ne kadar kendimi geliştirsem, yine de ortaya bir ürün koymak ya da kendimi bir konuda yetkin kabul etmekte zorluk mu çekiyorum?
  • Aldığım, elde ettiğim, ulaştığım hiç bir şey bana doygun ve değerli hissetmem için yeterli olmuyor mu? Maddi ya da manevi açıdan sürekli kıymet verilmiş, ödüllendirilmiş, korunmuş, kollanmış, tatmin edilmiş hissetmek istiyor ve bana göre eksik kalan her durumda kendimi ”yeterince iyi davranılmamış” ya da ”hakkı yenmiş” mi hissediyorum?
  • Sadece arzu ettiğim için, yararlı olmayan, gerekli olmayan ya da hakkım olmayan şeylere de el uzatıyor muyum? Kendime sınır koymakla ilgili bir sorunum mu var?
  • Tercihlerimin sonuçlarını veya bedellerini kabul etmekle, sorumluluk almakla, üzerime düşen görevleri, taahhütlerimi, borçlarımı idrak etmek ve yerine getirmekle ilgili sorun mu yaşıyorum?
  • İnsanlardan istediğim tepkiyi alana kadar yapmaya, vermeye, söylemeye, zorlamaya devam mı ediyorum? Benim için durma sınırı, istediğim sonucu almak mı?
  • İnsanlara sınır çekmeyi başarabiliyor muyum? Yoksa onların benim hakkımda ne düşünecekleri, beni nereye koyacakları, ne kadar sevecekleri gibi kaygılar, sınırları sürekli değiştirmeme mi neden oluyor?
  • Üretken olmak yerine sürekli tüketen, bekleyen, talep eden, şikayet eden, bahane bulan olmayı mı tercih ediyorum?

Bir şeyi değerli, yararlı ve anlamlı kılan şey SINIRLARIDIR! Zira sınırı olmayan şeyin içeriği ve fonksiyonu net olmaz.
Tatmin olmuş hissetmemizi sağlayan şey de SINIRLARDIR. Zira sınır konulmamışsa, beklenitler sonsuz, tatminsizlik ise kaçınılmazdır.
Korunmamızı, güçlü kalmamızı, hatta hayatta kalmamızı sağlayan şey SINIRLARDIR. Zira durmayı bilmeyenin devam edecek gücü kalmaz.
Eğer sınırlarla ilgili bir türlü çözemediğimiz bir sorun varsa, içimizde dolmayan ve doymayan bir boşluk var demektir. Bu boşluğun gerçek adı; ÖZDEĞER SORUNUDUR.
Özdeğer sorunumuzu, dışarıdan aldığımız şeyler, yani bazı maddi kazanımlar, onay, saygı, önem, sevgi gibi başkalarının tercihlerine ve sınırlarına bağlı olarak verdikleri manevi hediyeler ile çözmeye çalışır ama çözemeyiz 🙂
Özdeğer sorununu çözen tek şey, VARLIĞIMIZIN ÖZÜNDEKİ DEĞERİ FARK ETMEK ve BUNA GÖRE DAVRANMAYI KABUL ETMEK’tir.
Var olan her şey gerekli ve değerlidir. Var olan her şeyin tabiatına uygun bir fonksiyonu vardır. Bir fonksiyon diğerinden daha önemli değildir. Zira önemsiz gibi gelen fonksiyonlar hakkıyla yerine getirilmese, daha önemli görünen fonksiyonları yerine getirenler unsurlar, var olabilecekleri ve aktif olabilecekleri ortamı bulamazlar.
Hayat hiç bir şeyi ve hiç kimseyi tek ve mutlak bir şekilde öncelikli ve değerli kılmamıştır 🙂 Var olan her şey birbirine bağlı ve bağımlıdır…
Değerli olabilmek için elimizde olan niteliklerin değerini bilmemiz ve onları ortaya çıkartacak şekilde davranmayı kabul etmemiz gerekir.  Bizim için mümkün olmayan fonksiyonları yerine getiremediğimiz için, yapabildiklerimizi geliştirmekten de kaçınırsak, varlığımızın anlamını kaybederiz.
Yaptığımız her şeyi özümüze duyduğumuz saygı ve bize yakıştığını düşündüğümüz tutum çerçevesinde yapmamız gerekir. O zaman öncelikle biz yaptıklarımızdan tatmin oluruz. Ve yaptıklarımızın bizim için taşıdığı önem ve değer, başkalarından aldığımız maddi veya manevi karşılıklar ile değişmez. Ya da daha fazla onay ya da kıymet verildiği için kendimize yakıştırmadığımız ya da uygun bulmadığımız şeyleri yapmaya uğraşmayız.
Özümüze saygı duyarsak, aşırı beklentilerimiz olmaz. Daha kolay tatmin bulur ve daha rahat hoşnut oluruz. Bize hakkaniyetli davranmayan insanlarla aramızdaki mesafeyi de daha rahat ayarlarız.
Özümüze değer vermek, özümüze saygı duymak, hayattaki önceliklerimizi ve tutumlarımızı şekillendirirken bizi doğal olarak yönlendirir. Vazgeçmemiz gereken, feda etmemiz gereken şeylere daha kolay karar verir, tercihlerimize daha güvenli bir şekilde sahip çıkarız.
Özümüze değer veriyorsak, başkalarının karşısında suçlu, haklı, değerli, önemli olmak değil, bizim değerlerimize göre uygun davranmış olup olmamakla ilgileniriz. hesabımızı önce kendimize veririz.
En önemlisi, özümüze değer vererek yaşıyorsak, hayatın ve insanların karşımıza çıkarttığı sınırlar, kendimize biçtiğimiz değeri azaltmaz 🙂
Haksızlık, yoksunluk, sıkıntı gibi durumlara daha kolay göğüs gereriz.
Elimizden gelenin en iyisini yapmaktan mutluluk duyar, olmadığımız şeylere öykünmeye gerek duymaz, ve doğal sınırlarımız içinde kendimizi geliştirmekten keyif alırız.
Özümüzle ve Sınırlarımızla barışık olabildiğimiz bir DOLUNAY dilerim hepimize…
Burçlara göre yazıyı hazırlıyorum 🙂
Sınırları en çok birbirine giren kavramlardan biri de HAZ ve ACI’dır :))) Lenny Kravitz- Pleasure & Pain

0 Yorum

  1. billie

    Juno,
    Durmadan çalışan sonra da devam edecek gücü bulamayan ben, dinlenirken seni okuyorum.
    Sürekli özgürlük, sınırları aşma mesajları verilen bir çağda, sınırların önemini anlayabilmek kişiye büyük bir aydınlanma, kendini bilme imkanı sağlıyor.
    Muhteşem bir yazı, teşekkürler.

    1. Remin

      Aslında sınırlar herkesi rahatsız eder şüphesiz ama yazar istridye gibi olun biraz demek istiyor sanırım. Yani o rahatsız edici kum tanesinden değerli bir şey üreterek kurtulmak gibi. Tabi o da değnek gibi bir ikincil unsuru bulsa inci için uğraşır mıydı bilmem.

  2. nilgün

    on numara…hergün okuyorum
    koç yükselen başak sanıyorum. bir arada aslan olabilir diye düşünmüştüm.okuduklarımdan başak daha ağır bastı. diplere vurup geri kalkıyorum.ufak bir yorum reca etsem…

  3. Ayse

    Siz kendi içinizde ayı dolunay fazında sabitlemişsiniz belli ki, astrolojiyi bir pencere gibi kullanarak o ışıktan bizi de nasiplendirdiğiniz için çok teşekkürler. Her eve lazım o çok güzel insanlardansınız ?

  4. Kad.

    Merhaba,
    Uzunca bir süredir yazılarınızı okuyorum . Bazen çok eskilerden bildiğim sıradan şeylermiş gibi geliyor , bazen de , bugün ki gibi, bir süredir içinde bulunduğum ve çözümlemeye çalıştığım (ki bu döngü hiç bitmiyor:) durumlara birden bir spot yakıyorsunuz ve sahne başka bir şekilde aydınlanıyor , sonra oyunun rengi değişiyor.. Sınırlar üzerine çok düşünmüştüm ama şuan bunu tekrar kendi hayatım için düşünmem gerektiğini farketmemiştim.. Sizi hayranlıkla okuyorum. Çok teşekkür ederim , İyi ki var’sınız..

  5. İncilaylay

    Off offf ben fena yaşadım bu dolunayı? İyi ki önceden yazılarını okuyorum ?Çok güzel okuyorsun gökyüzünü juno. yol aydınlatması için senin bir buluşmak danışmanlık almak çok istiyorum ancak bebeğe bakacak kimse yok.belkide hala zaman var ondan danışmanlık almaya fırsat bulamıyorum belkide. Minik bişey sorsam,terliğin tersiyle kovalar mısın 🙂 ay 12. Evde kişiye anne açısından olumsuzluk mu verir YAni annesi bu kişi de küçükken ilgisiz davranışlarından ötürü ileride oluşcak psikolojik sorunlara mı yol açar ? Her salak Web sitesi hatta forest ın içimizdeki gökyüzünde bile bu tür şeyler yazıyor 🙁 Doğumda doktorun karar verdiği bir sezaryen saati yüzünden bir bebek ve annesinin ilişkisi böyle olabilir mi ?

    1. JUNO

      Ay 12inci evde böyle bir şey yapar diye bir kayıt yok. Ama evham yapar 😀

  6. Ceren

    junoo burçlar hakkında yazıyı ne zaman yayınlayacaksın? hiç bu kadar geciktirmemiştin. iyi misin ?

    1. JUNO

      Çok yoğundum yazamadım bu defa üzgünüm

  7. Ekin

    Muhteşem…

  8. Alex

    eskisi gibi yazma meraklısı değilsiniz sanırım 🙁 eskiden günler önceden yazıyı paylaşırdınız ancak şimdi dolunaydan 3 gün sonra hala burçlara göre meali yok ortada 🙁

    1. JUNO

      Dikkat çekmek için mızıklanmak çocuksu bir şey 🙂 Sizin dünyanızın merkezinde sizin talepleriniz, benimkinde ise kendi mecburiyetlerim var. Anlaşılmak dileğiyle…

  9. argr

    Ayol bu dolunay bizi carpti sizi de mi carpti acaba? Ikinci yazi gelemedi :))

    1. JUNO

      Zamanım olmadı üzgünüm

  10. Merve

    Kac gündür burçlara göre yorumları okumak icin sayfanıza defalarca bakıyorum:) cünkü siz hep 12’den.

    1. JUNO

      Maalesef zamanım olmadı bu defa üzgünüm

  11. Alex

    yorumlarım da onaylanmıyor gördüğüm kadarıyla. neyse bir dahakine olumlu yazı yazmaya gayret ederim o halde. olumsuz olunca malum….

    1. JUNO

      Bravo 🙂 süper bir bakış açısı daha

  12. Burçlara göre yorumları hasretle bekledik ama gelmedi 🙁

  13. Cansu

    Bu vakte kadar yazdıklarınız öyle güzel moral verdi ki, bakamadığım yerleri aydınlatıp görmemi sağladı. Elbette insanız ve her bir varlığın kendine ait meşguliyeti olacak. Ellerinize, zihninize ve ruhunuza sağlık.
    Var olmuş her bir formun, evrenle ve özümüz ile kabüle ulaşıp “Bir” olma dileğimle. Ruhumuzdaki ışık asla solmasın.

    1. JUNO

      Teşekkür ederim.

  14. İso

    Burçlara göre yorumlar gelmeyecek mi

    1. JUNO

      Bu defa yetişmedi maalesef

Ayse için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et