9 Ekim 2018, TERAZİ Burcu'nda YENİAY; Netekim Akıl Başa Hep Sonradan Gelir..

Alexandra Dillon
Resim:

9 Ekim 2018, TERAZİ Burcu'nda YENİAY; Netekim Akıl Başa Hep Sonradan Gelir..

9 Ekim 2018 günü, İstanbul’a göre 06:47’de, YENİAY adını verdiğimiz Güneş – AY Kavuşumu tam halini alıyor. YENİAY haritasını değerlendirirken, aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Güneş ve AY, haritanın 1’inci evinde ve Terazi Burcu’nun 16 derecesinde kavuşuyorlar. Bu derece ”Yanan Yol” olarak bilinen aralığın başlangıcına denk geliyor.
  • YENİAY, Selena ile kavuşumda olan Kuzey AY DÜğümü Stelyumuna ve Mars & Lilith ile kavuşumda olan Güney AY DÜğümü Stelyumuna, geniş orblu ılımlı açılar yapıyor.
  • Terazi’nin yöneticisi Venüs, yine ”Yanan Yol’da” yer alan Akrep Burcu’nun 10 derecesinde, 2’inci evde ve retro konumda.
  • Venüs, yine retro konumdaki Neptün ile ılımlı, Mars & Lilith kavuşumu ile de kare açı yapıyor.

MEALİ;
Geniiiiş geniş yazdığım Venüs Retro yorumunun hayatımızda oturacağı yeri vurgulayan bir YENİAY bekliyor bizi… 5 Ekim – 16 Kasım 2018 Venüs Retrosu; Venüs Kahpesi de Dönek Çıktı 🙂

  • Israrla tutunduğumuz yanılsamalar,
  • Bize konforlu gelen ama ruhumuzun ışık almasına izin vermeyen dipler,
  • Hırs ve inatla saplanıp kaldığımız çıkmazlar,
  • Bizi bizden alan bağımlılıklar,
  • Başımıza dert olmayan başlayan müsriflikler ya da yığılıp kalan borçlar,
  • Hayatımıza kattığından çook daha fazlasını kaybettiren ilişkiler,
  • Çirkinleştiğimizi, özsaygımızı, değerlerimizi göz ardı ettiğimizi göre göre devam ettiğimiz davranışlar,
  • Çoktan kangren olmuş ama bir türlü tedavisine girişmediğimiz yaralar,
  • Fark etmediğimiz ya da bilip de çaresine bakmadığımız sağlık sorunları,

Bu YENİAY’da istesek de istemesek de, tavanı yıkıp masanın hatta kafamızın üzerine düşen bir paket gibi, gündemimize otururlar. Bu süreç bende çoktan başladı diyenler, evet haklısınız Venüs retro kıvamına girdiğinden beri hayat dikkatinizi bu konulara çekmiştir. YENİAY ise hala aymamış ya da durumun ciddiyetini kavramamış olanlara icra kağıdı yollar 😉
Nedense insan en çok VAZGEÇMEKTEN korkar…
Hatalı olduğunu, başımızı derde soktuğunu, bizi bitirdiğini, gül ömrümüzü soldurduğunu, tatlı ekmeğimizi acı ettiğini bildiğimiz tercihlere, anamızın memesi gibi yapışır kalırız!
Gurdjijef der ki; ”İnsan herşeyden vazgeçer ama ACILARINDAN asla!” Bu nedenle de TANIDIK ACILARI tekrar tekrar hayatımıza çekip, onlarla başetmeye çalışmak gibi bir yatkınlığımız vardır.
NASIL MI?
Hayatımızı sürekli bir dengeye, bir huzura, sağlam ve konforlu bir zemine oturtmaya çalışırız...  Sonra o zemin oluşur. Ama ya zaman içinde denge ve konfor sandığımız durum sorun kaynağına dönüşür ya da bizim içimize bir şey kaçar!

  • Zemini kaybetme korkusu, değişiklik kaygısı ya da vazgeçme fikrinin bizde yarattığı YENİLGİ hissi ile, olmayan işi oldurmaya çalışırız.
  • Hooopp diye o güvenli zemini yıkacak, bizi en korktuğumuz durumlara sokacak bir seçim yapar, kendimizi bir dönem kurtulmaya çalıştığımız tanıdık kaygılar ile yeniden sınarız.
  • Ya da içinde olduğumuz huzura değil, geçmişimizde olmuş bitmiş olan sıkıntılı olaylara, bizi üzmüş olan insanlara, halledilmemiş problemlere, içimizin hayatın getirdiği bollukla bir türlü yatışmamış açlıklarına sararız!

DENGE insanın içinde hissetmesi gereken bir haldir! Dışarıyı sabit kılmakla, hayat dengeye gelmez. Uyum sağlamayı reddettiğimiz değişkenlikler, bize zarar verir. Bir zemin sallanmaya, bir durum güvensiz olmaya başlayınca, duruşumuzu değiştirmek, farklı bir yöne adım atmak, an itibariyle yeni bir dengenin oluşmasını sağlar. Hayat durmak değil YÜRÜMEK içindir. Ve her adım yeni bir dengedir.
İçi dengeli olmayan kişinin dış dünyası dengede olsa da huzur bulamaz! İçimizdeki yokluk, darlık, açlık, kaygı bizi habire yeni bir savaş alanı, yeni bir hesaplaşma aramaya iter. Oysa insan hiç bir derdini dış dünya ile çözemez. Dış dünyanın dertlerini çözmek için bile yine içte dengeli kalmak şarttır.
İnsan tekliği sevmez. Maddi, fiziksel veya duygusal olarak ayakta kalmak için BAĞLAR KURMAK ister… Ama bağlar, tıpkı anamızın rahminde bizi besleyen göbek bağı gibi bir süreliğine besleyici, bir yerden sonra sınırlayıcı, iş çok uzadı mı boğucu ya da zehirleyici olmaya başlarlar;

  • Ya ”ben bu bağ olmadan yaşayamam” diye bizim için anlamlı, verimli, besleyici olmayan iş, yol veya hayat ortaklıklarını sürdürürüz.
  • Ya kaybetme korkusu ile hiç bağ kurmamaya veya kurabildiğimizi görüp ondan sonra ilk bozan, ilk kopartan, ilk kaçan olmaya çalışırız.
  • Ya da ”Çok çekince kopar mı? Kessem tekrar bağlanır mı? Karşımdakinin boynuna dolasam da uslu uslu durur mu?” gibi saçma sapan güvenlik kontrolleri yaparak, kurduğumuz bağların anasını ağlatırız!

Bağlar zamana, zemine ve koşullara bağlı kontratlardır. Kontratın bir AMACI vardır. Amacını yerine getirmeyen kontratlar ya biter ya da içerikte ve karşılıklı yükümlülüklerde değişiklikler yapılır. Hiç bir kontrat tek tarafın aşırı çabası ile süremez… Zira bu aşırılık, fazla çaba gösteren kişinin hayatında başka bir dengesizliğe neden olur ve o kişi – maddi, duygusal, fiziksel – zarar göreceği için istese de aşırılığı devam ettiremez.
Kurduğumuz bağlarla ilgili, GERÇEKÇİ, DUYARLI, DÜRÜST, ADİL ve DENGELİ olmamız,  bu nitelikleri kaybeden bağları devam ettiriyorsak öncelik ayarlarımızı gözden geçirmemiz, bağlarımıza gereken özeni göstermiyorsak buna neden olan ”yitirilmiş bağa dair acıyı” iyileştirmemiz yerinde olur.
Gerçekçi, duyarlı, dürüst, adil, dengeli olmamız gereken yalnız başkaları değildir. KENDİMİZE karşı böyle olamadığımızda, zaten diğer ilişkilerdeki tavrımız suni veya beklentiye ayarlıdır.
Bu YENİAY’da ve aslında tüm Venüs Retro sürecinde hatırlamamız, pekiştirmemiz ya da oluşturmamız gereken farkındalıklar şöyle özetlenebilir;

  • İnsanı değerli kılan hayattan aldıkları değil, hayata kattıklarıdır. Üretken ve verimli olmak, özdeğer duygusunu pekiştirir ve doyumlu olmamızı sağlar.
  • Mutluluk maddi ve duygusal anlamda dış koşullara bağlı ve geçicidir. HOŞNUTLUK ise olandaki değeri ve güzelliği takdir etmekle ilgilidir. Kendinden hoşnut olmayanı hiç bir mutluluk teskin edemez! Mal, mülk, ilişkiler, saygınlık, ün, hayranlık gibi dıştan gelen değerler, kendinden hoşnut olamayan kişiyi geçici bir süre için yükseltir ama bunlara bağımlı hissetmenin verdiği kaygı hissi asla geçmez. En ufak bir kayıp, kişinin duygu durumunda şiddetli sarsıntılara ve özdeğer yıkımına yol açar.
  • En değerli ve vazgeçilmez aidiyetimiz, evrenin sistemi ile ”Yaratan” ile aramızda olan ve hem koşulsuz bir hak hem de daimi yükümlülük getiren VARLIK GÖBEK BAĞIDIR! Var olmak zaten bir bütünün çok değerli bir parçası olmaktır. Var olan anlamlıdır, beslenir, yol gösterilir ve gelişimi sağlanır. Başka varlıklarla bağ kurabiliriz. Ama onlara BAĞIMLI değiliz. Bizi ayakta tutan aidiyet zaten varlığımız ile kaimdir.

ACI insanın zaafları ve kaygıları doğrultusunda yaptığı tercihler nedeniyle yaşadığı bir haldir. Hayat acıdır derler… Zira hayat hem zaaflarımızı tetikler hem de bizi yoksunlukla terbiye edip kaygı ile baş etmek zorunda bırakır. Acıya teslim olmak, acıyla beslenmek, yeni acılar yaratacak seçimler yapmak yerine, iç dengemizi ve hoşnutluğumuzu korumayı öğrenmek ve yola devam etme kararlılığını göstermek, hayatın bize öğretmeye çalıştığı en temel derstir.
BURÇLARA GÖRE YORUM için 9 Ekim 2018 Terazi Burcu’nda YENİAY’ın Burçlara Göre Etkisi okunabilir. Ama unutmayın ki, başımıza ne geleceği ya da dersin nereden geleceğinden öte, olana nasıl bakmak gerektiğini fark etmek bizi acıdan kurtarır. O yüzden bu yazıya tahammül gösterin 😉
Başlıktan da çaktırdığım gibi, bu yazının hakkı olan melodi Ahmet Kaya’nın baştacı parçalarından biri… Deniz Tekin bal damlası sesiyle kalbimizin derinlerine salıyor mesajı ;
https://www.youtube.com/watch?v=oAQf0opJaIY

9 Adet Yorum

  1. Emrah Eflanili

    Seneye inşallah sizin düzenlediğiniz etkinliğe gelip sizinle tanışmak istiyorum….

  2. Şermin

    Muhtesemsiniz. Sevgi ve saygiyla ?

  3. Nitekim olmayacak mı Junocummmm, yanlış anlama sen kendine has tabirlerinle birlikte çok da güzel bir Türkçe kullandığın için uyarıyorum, dikkatinden kaçmıştır. ? Rahat bir zamanda yavaş yavaş okuyacağım yazıyı da, akşam için sabırsızlanıyorum, bakalım yine ne inciler döküldü dilinden… ??

    1. JUNO

      😀 ben halk ağzı olsun diye öyle yazdım tıpkı tikkat yazdığım gibi… Ama teşekkür ederim sevgiler

  4. Pysche

    Yazılanlar hem beni hayatımda olmakta olanlarla ilgili epey aydınlattı hem de ilaç gibi geldi.Cok teşekkürler!

  5. Meltem Tolunay Sözübir

    Çok güzel yazmışsınız. Elinize ve aklınıza sağlık!

  6. kamuran

    yazılarınızı sabırsızlıkla bekleyip, büyük bir heyecan ve keyifle karşılıyor, zevkle okuyorum 🙂 teşekkürler…

    1. JUNO

      Ben teşekkür ederim 🙂

kamuran için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et