6 Mayıs 2016, BOĞA Burcunda YENİAY; Haz Arayışımıza Yeni Bakış Açıları…

Paul Hedley
Resim:

6 Mayıs 2016, BOĞA Burcunda YENİAY; Haz Arayışımıza Yeni Bakış Açıları…

6 Mayıs 2016 günü, İstanbul’a göre 22:30’da YENİAY adını verdiğimiz Ay & Güneş kavuşumu gerçekleşecek.
YENİAY haritasını değerlendirirken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Ay ve Güneş Boğa Burcunun 17 derecesinde kavuşuyor ve 5’inci eve yerleşiyorlar.
  • Retro konumdaki Merkür de YENİAY’a yakın açıyla eşlik ediyor.
  • YENİAY’ın yöneticisi olan Venüs de Boğa Burcunda ve 5’inci evde.
  • YENİAY günü bir Venüs günü ve saat Venüs saati.
  • Haritanın yükseleni 16 derece Yay. Retro Satürn Yükselen Noktası ile kavuşumda.
  • Yay’ın yöneticisi Jüpiter, Başak Burcunda retro konumda, 9’uncu eve yerleşiyor.
  • Güney Ay Düğümü & Neptün ve Kuzey Ay Düğümü & Jüpiter karşıtlığı, Yükselen Noktası ile T-kare yapıyor.
  • YENİAY, Pluto, Kuzey Ay Düğümü & Jüpiter, Güney Ay Düğümü & Neptün arasında uçurtma görünümü var.
  • Venüs de Neptün ve Jüpiter ile ılımlı açılar içinde.

MEALİ ve Burçlara göre yorumu;
YENİAY yoğun bir VENÜS ve 5’inci ev vurgusu taşıyor…
5’inci ev HAZZIN EVİ’dir. Aşk, mutluluk, heyecan, hayattan alınan keyif, yeni başlangıçların getirdiği coşku, yaratıcılık, cüretkarlık, çocuksuluk ve çocuklar, hep 5’inci evin konusudur.
Süreci yorumlarken Venüs’ün pozitif ve negatif niteliklerinin üzerinden de geçmekte fayda var.
Venüs CAZİBE’dir! Maddi ve manevi anlamda cazip bulduğumuz, hayatı yaşanmaya değer kıldığını düşündüğümüz şeyler, Venüs ile temsil edilir. Cazip bulduklarımıza erişmek bize HAZ verir… Ulaşamamak ise hayattan aldığımız tadı azaltır.
VENÜS yaratıcılık, ilham, zerafet, incelmiş zevkler ve kültür, özen, bolluk, fiziksel ve duygusal tatminin simgesi olduğu kadar nefse düşkünlük, tembellik, aldırışsızlık ve bencillik, maddeye aşırı önem verme, abartılı tüketim arzusu ve şehveti de temsil eder. .
Bu YENİAY’da cazibesine kapıldığımız konulara nasıl yaklaştığımıza, hayattan haz almaktan ne anladığımıza, yaşadıklarımızdan hoşnut olma halimize, heves ve arzularımızı hayata geçirmek için seçtiğimiz yollara, atılım ve girişim yapma, yaratıcı  enerjimizi kullanma şeklimize, tüketim biçimimize yeni bir gözle bakacağız…
Yeni bir gözle bakmaktan kasıt, bu alanlarda ayağımıza dolanan meseleri fark etmek :)))
Yapma be Junoooo… Ulam kırk yılda bir  KÖŞEYİ DÖNÜNCE AŞK VAR filan diyeydin ya! YENİAY leyn bu :))))
Valla YENİAY ama elinden Retro Merkür tutmuş, Yükselenin koluna Satürn girmiş…
Yani bu YENİAY bize YENİ bir başlangıç yapamamayışımızın, bir aşk, bir haz, bir coşku yaşayamayışımızın, yaratıcı bir projeye el atıp sonuna vardıramayışımızın nedenlerini gösterecek.
Yenilenememe nedenimizi anlayacak, eksikleri aksaklıkları fark edecek, nereden ve nasıl YENİDEN başlamamız gerektiğini göreceğiz.
Eee bu da gayet iyi yani bence :))))
Aşağıdaki soruları kendimize sormamızda fayda var;

  • Ben enerjimi, yeteneklerimi, niteliklerimi hangi konularda kullanmaktan keyif alıyorum? Bu özelliklerimi nasıl verimli hale getirebilirim?
  • Sevgi dolu, huzurlu, anlamlı, doyumlu, dengeli ve üretken hissetmek için neye ihtiyaç duyuyorum? Bu konuda ne yapıyorum?
  • Neleri ihmal ediyor, göz ardı ediyor, hangi detayları atlıyorum? Düşündüklerimi pratiğe dökebilmek için, hangi eksikleri tamamlamam lazım?
  • Hayallerimi sonuca vardıracak adımları atmıyorsam, kendimi gerçekleştirmeyi nasıl umabilirim?
  • Neyi abartıyor, neyi eksik bırakıyor, hangi arzularımı bana zarar verecek kadar saplantılı bir şekilde yaşıyorum?
  • Tembel, obur, çabasız, sorumsuz, kaygısız olmayı neden seçiyorum? Böyle davranmak beni – zannımca – neden koruyor?  Böyle yaparak, kendimi kime benzemekten, neye dönüşmekten korumuş, enerjimi neden  ya da kimden sakınmış olduğumu zannediyorum?
  • Ben sadece hayatımda bir flört, bir heyecan, bir duygusal bağ olunca mı mutlu hissediyorum? Beni ilişkilere BAĞIMLI hale getiren düşünce kalıbım nedir? Kendimi VAR hissetmek için, sürekli bana duygusal ve fiziksel olarak benimle ilgilenen, kendimi onaylanmış ve değerli hissettiren birinin mi olması lazım? Vaktimin ve enerjimin  büyük kısmını neden ilişkilere veriyorum? Bu bana gerçekten doyum sağlıyor mu, yoksa aslında mutsuz ve verimsiz bir hayat sürmemin asıl sebebi ilişkilere bağımlı olmam mı?
  • Mutlu edilmeyi, sevilmeyi, arzu ettiklerime birileri sayesinde ulaşmayı beklemek yerine neden aksiyon almayı, çaba göstermeyi, kendimi takdir etmeyi ve güven duymayı, üretken olmayı denemiyorum? Beni beklentili olmak yerine yapmaktan alıkoyan düşünce ve duygu kalıplarım neler?
  • Olmayan, eksik kalan, verilmeyen, tam istediğim hale gelemeyen şeyleri takılıp kendi kendimi mutsuz mu ediyorum? Hoşnutluk ve şükür duygusunu kucaklamak kendimi olandaki güzelliğe teslim etmek neden bana zor, huzursuzluk verici, hatta küçük düşürücü geliyor?
  • Ben haz almaya, hayatın keyfini çıkartmaya, özen gösterilmeye, saygı duyulmaya layık olmadığımı mı düşünüyorum? Beni böyle düşünmeye sevk eden nedir? Böyle düşünmem nasıl davranmama yol açıyor? Hazzı, keyfi, özeni hayatımdan uzak tutan ben miyim? İnsanların saygısız ve özensiz davranışlarına nasıl cevap veriyorum? Sınır çekmeyi, talep etmeyi, mesafe koymayı biliyor muyum?

HOŞNUTLUK ve DEĞERLİ OLMA HİSSİ insana başkaları tarafından verilenlerle, dıştan gelenlerle daim kılınabilen haller değildir…
”Canın elma çektiğinde birilerinin onu senin ayağına getirivermesi” insana çooook kıymetli ve rahat hissettirebilir :))) Arada bir böyle hoşluklar herkese iyi gelir 😉 Bizim için bir güzellik yapılmasını rica edememek, bunu sormaya hakkımız olmadığını düşünmek de bir eksikliktir… Hayatın bize güzellikler sunmasında ve birilerinin de buna vesile olmasında bir sakınca yoktur.
Ancak  bu aynı zamanda insanı bağımlı kılan ve devamının gelmemesinden korkulan da bir durumdur.
Buna alıştığımızda, bunu olmazsa olmaz kabul ettiğimizde, elmayı alacak paraya ve enerjiye sahip olmak için gayret göstermek yerine, birilerini bize elma getirmek için ikna etmeye uğraşırız. Ve bu da hiç az bir çaba değildir.
Üstelik insanın kendi işini görebilmek yerine, birilerini manipule etmekle uğraşması basbayağı güç oyunlarına girmeyi, karşılıklı bağımlılık ilişkileri kurmayı, başkalarının sevilmeme korkuları ve özdeğer sorunları üzerinde satranç oynamayı da beraberinde getirir.
Bunun tam tersi, ”birilerine elma taşımaktan sorumlu devlet memuru” modunda yaşamaktır! Kendimizi değerli ve doyumlu hissetmek için sürekli birilerini memnun etmemiz gerektiğini düşünmek, başkalarını şımartmak suretiyle onları kendimize bağımlı kılmaya çalışarak yaşamak da, aynanın öbür yüzüdür. Ve bu da en az diğeri kadar BEKLENTİ DOLU bir varoluş şeklidir.
BEKLENTİ üzerine kurulu davranış modelleri ile, sevgiyi oluşturan değil, sevgisizlik korkusundan beslenen ilişkiler kurarız. UMDUĞUNU BULAMAMA korkusu insanları birbirlerine karşı acı hislerle doldurur. Zorlamak, hadsizce almak, sınırsızca vermek, yok sayılmayı kabul etmek, aktif veya pasif yöntemlerle kontrol kurmak gibi tutumların işin içine girdiği yerde sevginin ışığı sönmeye başlar.
Böyle mücadeleleri sürdürmek yerine, bir adım geri çekilip ”Ne yapıyorum ben?” diye kendine sormak, ve ilişkinin savaş alanına dönmesine çanak tutan davranış kalıplarımızı değiştirmek gerekir. Kalıplar değişince ilişkiler de değişir… Eh bazen de biter! Zira zaten sağlıklı bir zemin üzerine inşa edilmemiştir.
İlişkilerde ya da ilişkisiz halde KENDİMİZDEN HOŞNUT olmamızın en  iyi yolu ÜRETKEN olmaktır 🙂
Üretken olan kişi, varlığının anlamı ve değerinden daha az kuşku duyar!
Ancak bizi üretken olmaktan da alıkoyan düşünce ve davranış kalıplarımız vardır;

  • Değerli olanların yapan değil yaptıranlar olduğunu zannetmek!
  • Ne yaparsak yapalım kimseyi memnun edememekten korkmak.
  • Yaptığımız şeyi değerlendirme ve eleştiriye açmaktan kaçınmak.
  • Reddedilme ihtimali ile karşılaşmak yerine adım atmamak.
  • Hayal ettiğimiz bir şeyi hayata geçirmek için atılması gereken adımlar veya geliştirilmesi gereken nitelikleri, gösterilmesi gereken sabır ve çabayı gözümüzde büyütüp, geri kaçmak.

Bütün bu korkular TAM TERSİNİ YAPARAK aşılır 🙂
İnsan başka türlü davranırsa ölmeyeceğini görmek için, bir kerecik ama bütün samimiyetiyle başka türlüsünü denemelidir!
O zaman tutumlarımız değişince, hayatımızın da değişebileceğini görme şansımız olur…
İnsan MUTLU olmak ister. Ve tam istediği gibi olmazsa mutlu olunamayacağını zanneder. Kendinizi mutluluk veren şeylerden men edin, nefsinize hoş gelen heç bir şeyi arzu etmeyin ve almayın demiyorum :))) Ancak mutluluk anda olan ve olmayanlarla şekillenen bir duygudur ve dıştan gelir. Oysa HOŞNUTLUK, içten gelen bir his, bir tercih, bir varoluş şeklidir! HOŞNUT olabilen kişi, mutluluğu dış koşullara bağlı kılmak yerine, adım adım güzellikler yaratmaya gayret eden, bunun için yaratıldığına inanan kişidir. Kendimizi geçici mutluluklara BAĞIMLI kılmak yerine hoşnutluğa odaklanmak, bir hayat yoludur…
Hayat LÜTUF ile doludur… LÜTFU hak ettiğimizden şüphe etmeye gerek yoktur. Ancak LÜTFU hissetmek için hayata UMUT, ŞÜKÜR ve ÇABA ile tutunmak gerekir.
UMUT – beklentili olmak yerine hayata güvenmek, hayatımızı yargılarımız ve varsayımlarımızla şekillenmiş bir tasarıma mahkum etmemek, bizim baktığımız yerden hayal kırıklıklarımız olsa da, hayatın bizim için bambaşka tasarıları olabileceğini unutmamaktır.
ŞÜKÜR – her şeye rağmen elimizde olan değerlerin kıymetini bilmek ve bardağın dolu kısmıyla yapabileceklerimize odaklanmaktır.
ÇABA – önümüzde yollar açılması için bir adım atmayı unutmamaktır.
UMUT, ŞÜKÜR ve ÇABA ile yaşarsak, LÜTUF bize daha kolay ulaşır ve biz onu daha rahat fark ederiz!
Bu YENİAY Hıdırellez sabahına denk geldi… Hızır Aleyhisselam hepimize bolluk, sağlık, gönül hoşluğu, göz tokluğu ve taze bir nefesle birlikte hayata yeni kapılar açma cesareti getirsin.
BURÇ ve Yükselen BURÇ için aşağıdaki yorumları okuyabilirsiniz;
KOÇ veya Yükselen KOÇ: Aslında halihazırda da yapabileceğiniz çok şey var… Ama siz yapamadıklarınıza, alamadıklarınıza, ulaşamadıklarınıza yanarak vakit kaybediyorsunuz 🙂 Hiç kimse ve hiç bir şey sizi kendinizi gerçekleştirmek, değerli ve anlamlı birşeyler üretmekten alıkoyamaz. Somurtmayın, mızımayın, çabalayın! Bolluğu seviyorsunuz ve musluğu açık bırakıp suyun şar şar aktığını görmek bile size iyi geliyor biliyorum :))))) Ama şimdilik bardakla için, yarın altında duş da alırsınız. Şimdi elinizde olanla en iyisini yapın, yarın ummadığınız kapılar da önünüzde açılır. HADİ HADİ!
BOĞA veya Yükselen BOĞA: Aslında ben neler neler olurdum da, işte… :))))) Hayır sizi bunları olmaktan kim alıkoydu? Biraz Ahmet, biraz Ayşe ama en çok da SİZ! Ve siz bunu pekala biliyorsunuz. Bu YENİAY’da şöyle güzel bir zaman ayırın. Ben üretkenliğimi, verimliliğimi, hoşnutluğumu nasıl arttırabilirim, taşıdığım değerleri hayata nasıl aktarabilirim diye kendinize sorun. Ve Allasen düşündüklerinizi YAPIN! Ama şu ama bu diyerek, erteleyerek, çekinerek, hiç bir şey olmadı ve olmayacak da… Atı alıp Üsküdar’ı geçenlere kızacağınıza, bir at da kendiniz ediniverin 😉 Başkalarını yakalamanıza gerek yok, kendinizden kaçmayın yeter.
İKİZLER veya Yükselen İKİZLER:Sizinki tükenmişlik sendromunu geçti, bu tıkanmışlık sendromu :))) Kendinizi depresif, atıl, sıkıcı bir duruma gömdünüz, çünkü oradan çıkmak istemiyorsunuz. Çünkü oradan çıkabilmek için yapılması gerekenler var ve bunların hiç biri sizin işinize gelmiyor. Önünüzü tıkayan engelleri saptayın ve temizleyin. BU KADAR BASİT! İlaçsa alın, işse yapın… ”Sevmiyoruuumm… Sıkıldııımmmm… Bıktııımmm…” demekle kaybettiğiniz vakitte, bin kere bitirmiştiniz siz o süreci 😉 Size coşku vermeyen şeyleri yapamadığınızı düşünüyorsunuz. Ama yapabildiğini görmenin coşkusu diye bir şey vardır ve bu gayretle olur. Hadi Bebeğim 😉
YENGEÇ veya Yükselen YENGEÇ: Elinizi atmayı ertelediğiniz fırsatlar, yapmadığınız görüşmeler, çalmadığınız kapılar, sormadığınız sorular, aramadığınız cevaplar… Valla kapınızın önü yığım yığım :))) Eh bir yerden başlayın artık ama dimi Tatlım! Bu aralar düsturunuz ”Olmayanlar olmayacakların garantisidir!” :)))) YOK ARTIK! Çabasızlığı bu boyuta taşımak biraz fazla. Saplanıp kaldığınız çevreler ve davranışların içinden çıkıp burnunuzu iki adım öteye uzatın bakalım oralarda ne olasılıklar göreceksiniz.
ASLAN veya Yükselen ASLAN: Bu ara, ihmal ettiğiniz işlere, tamamlanmamış projelere, hakkı verilmemiş sorumluluklara el atsanız iyi olur. Üzerinize düşenleri yapmak sizi özgürleştirecek… Eğer artık iş yapma şeklinizi, sorumluluklarınızın kapsamı ve tanımını değiştirmeniz gerektiğini düşünüyorsanız, bunun önüne engel koyan durumları veya sizden kaynaklanan düşünce davranış kalıplarını da bir inceleyin. ”Ben asla…” diye kurduğunuz cümleleri, ”Aslında ben pekala…” haline getirmeye çalışın bakalım ortaya ne çıkacak 😉
BAŞAK veya Yükselen BAŞAK:  Ertelenen kararlar, planlar, yollar, eğitimler var gündeminizde. Tam istediğiniz zamanda ve şekilde olmaması, sizi depresyona sokmasın. Eğer şimdi istediğinizi yapacak hareket alanına sahip değilseniz, sahip olduğunuz alan içinde gönlünüzü hoş edecek zamanınızı değerlendirecek bir şeyler yapın. Darbeli matkap gibi olmayanlara takılınca huzursuz ve sevimsiz biri oluyorsunuz cicim :))) Kaygı ve vesvese kumkuması olmak yerine kendinizi iyi bir şeylerle meşgul edin. Bakın bakalım kıyıda köşede okunmadık, araştırılmadık, yazılmadık, tamamlanmadık neler var… Hadi hadi :)))
TERAZİ veya Yükselen TERAZİ: Değişim rüzgarları Wuuuuu diye üstünüzde esiyor :))) Ama siz değişememek, bırakamamak, vazgeçememek, yol verememekle çok meşgulsünüz 😉 Elinizde olan koşulları, imkanları ya da basitçe hayatınızın kontrolünü kaybetme korkusuyla davranıyorsunuz. Bir şeyler sizin tercihiniz dışında değişmesin diye hareket etmemek, değişimi durdurmaz. Öte yandan eğer madem her şey değişiyor o zaman ortalığı dağıtan ben olayım gibi yıkıma yönelik bir tavır koymanız da mümkün. Değişmeme inadı ile, ortalığı yıkma eğilimi arasında kefelerinizi sallamayı bırakın :))) Onun yerine bakış açınızı değiştirin. Zerafetinizi ve stilinizi çözüm üretmek için kullanın 😉
AKREP veya Yükselen AKREP: İnsanlardan umduğunuzu bulamamak, anlaşma, uzlaşma, uyuşma sağlayamamak gibi sorunlar bir süredir gündeminizde… YENİAY’ın yenileyici enerjisini, karşılıklı beklentilerin niye tıkanma noktasına geldiğini anlamak, iş ve yol arkadaşlıklarına bakış açınızı değiştirmek, onların tutum ve beklentilerindeki değişimleri algılamak ya da baştan beri durumu sizin kendi istediğiniz gibi yorumlamış olduğunuzu fark etmek için kullanın. Bitmesi gerekenlerin bitmesi de yeni başlangıçların kapısını açar. Kendinizi içine tıkadığınız ilişki kalıplarını yenilemenizin zamanı geldi 🙂 Hadi bakalım…
YAY veya Yükselen YAY: Gündelik rutinlerinizi, çalışma, yeme, yaşama ritminizi, sağlığınızı elden geçirmek için çok iyi bir zaman. Hayatınızın aldığı hali beğenmiyorsanız, neden bu hale geldiğini düşünün ve değiştirmeniz gereken yerleri saptayın. Ama eğer şimdilik değişemeyecek şeyler varsa, o zaman da habire tatmin edilmeyi ya da habire ”başka türlü birşeylerin karşınıza çıkmasını beklemeyi” bırakın, biraz hoşnut olmayı öğrenmeye çalışın. Çözüm kaçmakta değil, zira siz nereye gitseniz davranış şekliniz arkanızdan geleceği için, aslında değişen hiç bir şey olmaz. Oysa bardağın dolu tarafına odaklanıp, çabayı sürdürmek, uzun yolu kısaltır 🙂
OĞLAK veya Yükselen OĞLAK: Enerjinizi aşağı çeken, huzur ve hoşnutluk bulmanızı engelleyen, üretkenliğinizi sınırlayan düşünce ve davranış kalıplarını elden geçirmeniz için süper bir zaman! Yeni bir şeylere başlamaktan, umut etmekten ve hayattan keyif almaktan kendinizi niye uzak tuttuğunuzu düşünün. Hak etmeme bilincinizi, beklediğinizi bulamama korkunuzu, bastırılmış kızgınlıklarınızı, erteleye erteleye taşa dönmüş özlemlerinizi kapattığınız odadan çıkartın. Çocukluğunuza dönün ama yeniden çocuk olmak için değil. Çocukluktan kalma bakış açıları ve kaygıların sizi hangi konularda büyümek ve gelişmekten alıkoyduğunu fark etmek için 🙂 SEVGİYLE…
KOVA veya Yükselen KOVA: Aidiyetlerinizi ve güvenlik arzunuzu elden geçirmeniz gereken bir zaman. Evinizi taşımanız ya da bazı tamiratlar yapmanız gerektiğini de fark edebilirsiniz. Hayatınızda kopması ya da şifalanması gereken bağlar var. Aile ilişkilerinizde aksayan yanlar varsa, onları yeniden yapılandırmak, üzerinize düşenleri tamamlamak için çok iyi bir dönem. Sorumluluk alamayan özgür de olamaz! Eğer kendi sorumluluğunuzu alamıyorsanız, ne yalnız ne başkalarıyla birlikte olamazsınız. Ne huzur bulur ne huzur verirsiniz. Ne güven duyar ne güvenilir olursunuz. İnsanın evi, yaşadığı mekan değil kalbidir… Kalbinizi açık ve temiz tutarsanız, yaşadığınız her yere ait olur, her şeyi sahiplenir ve bırakmanız gerekenleri de rahatlıkla bırakırsınız 🙂
BALIK veya Yükselen BALIK: Aksayan, nereye vardığı belli olmayan, tıkanmış iletişimleri, sallantıda duran insan ilişkilerini hale yola sokmak, söylenmemiş sözleri söylemek, yanlış anlaşmaları bitirmek, yarım kalmış yolları tamamlamak, sürüncemede kalmış adımları atmak için iyi bir zaman. Zihninizi bitmeyenlerden alamayınca, yeni bir şeye başlamak da mümkün değildir. O yüzden bu YENİAY’da arkanızda bırakmak istediklerinizi önünüze koyun ve temizleyin. Dostum, arkadaşım dediğiniz insanları, kardeş ve akrabalarınızla ilişkilerinizi de şöyle bir elden geçirin. Bakalım hangileri hayatınızda nereye kadar var… Siz de kimin için ne yapmaya, kiminle nereye kadar gitmeye hazırsınız?

0 Yorum

  1. Sinem Değer Savran

    teşekkürler Juno!

  2. falanca

    Harikasınız! 🙂

  3. serkan

    teşekkürler. İkizler olarak harbiden depresyonu aşmaya çalışıyorum. Çok şükür. siz de dua edin. 😀

    1. Zeytin

      ben de öyle

  4. doğa

    yükseleni başak olan bir kova burcuyum. son zamanlarda hep arkamızda bırakamadığımız ve saplantı haline getirdiğimiz durumlardan bahsetmişsiniz. Tam da bu tip bir durumdan üç gün önce kurtuldum, hem de kendimden beklemediğim bir kararlılıkla. Bu yazınız da tüm gün gülümseyen bir ifadeyle dolaşmama sebep oldu. Ne diyim, teşekkürler 🙂

  5. Derya

    bir yengeç burcu olarak sesli olarak güldüm, tam isabet olmuş 🙂 teşekküler Juno 🙂

  6. Pınar

    İkizler çok başarılı !

  7. Zuhal

    Sizi uzun zamandır takip ediyorum. Burcum Aslan ama yukselenimi tam bilemiyorum Yay koç yada oğlak olabilir ama Yay yorumları daha da oturuyor. Takibe devam…

  8. lale

    Şu an yaşadığım ruh halini, iç hesaplaşmalarımı harfiyen anlatmışsınız.. Hayat bana avazı çıktığınca bağırıyor sanki “Değişmek Zorundasın” diye.. Sevgiyle kalın..

  9. İkizlerin ilk cümlesiyle silkelendim resmen.. Bu nasıl bi göbeğinden vuruştur böyle anlamadım ki.. Hihooyt! Olacak bu iş 🙂

  10. Atlas

    Teşekkr ederim ?

gökçe için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et