5 Nisan 2019 KOÇ Burcu'nda YENİAY – Güçle Sınanmak…

5 Nisan 2019 günü, İstanbul’a göre 11:55’de YENİAY adını verdiğimiz Güneş & AY kavuşumu tam halini alacak. YENİAY haritasını değerlendirirken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

• Güneş ve AY, haritanın 10’uncu evinde ve KOÇ Burcu’nun 15 derecesinde kavuşum halindeler. ALPHERATZ Sabit Yıldızına denk düşüyor.
• Haritanın Yükselen Noktası 14 derece Yengeç. Bu derece de SİRİUS Sabit Yıldızı ile kavuşuyor.
• YENİAY, ASC ve DSC noktalarına T-kare yapıyor.
• KOÇ Burcu’nun yöneticisi Mars İkizler Burcu’nda ve Chiron ile 60 derecelik açı yapıyor.

MEALİ;
ALPHERATZ ve SİRİUS Sabit Yıldızlarının damgasını vurduğu bir YENİAY var karşımızda! Bu Sabit Yıldızların ikisi de başarı, iktidar, şan ve şöhret getirirler. İkisinin de haksız yollardan elde edilen gücün kadersel olarak yıkım getireceğine dair uyarıları vardır. KOÇ Burcu liderlik, cesaret ve savaşçılık temasına, Yengeç Burcu ise  güvenlik, aidiyetler, vatan, korunma, savunma kavramlarına denk düşüyor.
YENİAY’ın bizi ”Gücümüzü Ortaya Koymak, Güvenliğimiz ve Aidiyetlerimiz İçin Savaşmak” üzerinde çalıştıracağı belli… AMA HANGİ YOLLARLA?
Varlığımızı muhafaza etmek bizim en temel güdümüz! Hayat içinde karşımıza çıkan zorlukların bizde yarattığı ilk etki yok olma korkusu. Hayatta kalma güdümüz bu korku ile tetiklendiğinde ise ortaya çıkan şey, her şeye rağmen ayakta kalmak için gerekli olan çabayı gösterme cesaretidir.
İnsan kendisi için değerli olanların, aidiyetlerinin, güvenlik alanlarının tehdit altında kaldığını ve çaresiz hissetmeye başladığını görünce, ”Can Havli” ile o ana kadar sergilemediği türden bir cesaret göstermeye ve hayatı için mücadele etmeye başlar.  Kaçınılmazlık hissi, bize yapamayacağımızı düşündüğümüz şeyleri yapmanın bir yolunu buldurur. Yok olup gitmek kaygısı ile tetiklenen ‘’kendimizi koruma güdüsü’’ bizi tembelliğe alışmışken çalışmaya, takip etmeye alışmışken önderlik etmeye, tahammülsüz olmaya alışmışken dirayet göstermeye, boyun eğmeye alışmışken başkaldırmaya sevk edebilir.
Bu YENİAY bizi mücadele etmenin kaçınılmaz hale geldiği durumları nasıl göğüslediğimiz, kendimizi savunmak, gücümüzü göstermek ve sözümüzü geçirmek gerektiğinde nasıl davrandığımız üzerinde düşünmeye davet ediyor!
Sosyal düzlemde Yerel Seçimler sonrasında yaşanan mücadele bu temaya birebir denk düşüyor. Liderlerin haklarını savunmak ve güçlerini korumak için neler yapabileceklerini özenle tartmaları, her şeye rağmen kazanmak ile hak ettikleri başarıya sahip çıkmak arasında çok önemli bir tercih yapmaları gerekiyor. Zira bu aşama kaderde bir kavşak! Sonuç ne olursa olsun ahlaki açıdan yapılacak hatalar kendileri ve savundukları görüşler açısından bir büyük yıkıma yol açabilir.
Bireysel düzlemde de bu konuya yoğunlaşmamızı sağlayacak deneyimler yaşayabiliriz;

• Zihinsel, maddi veya duygusal düzlemde yaşanacak bir rekabet, zıtlaşma, çatışma içine düşebilir ve bu duruma nasıl tepki vermemiz gerektiği konusunda çelişkide kalabiliriz.
• İlişkilerimizde bir kırılma noktasına gelebilir, tamam ya da devam demek adına bir seçim yapabiliriz. Ancak bu seçimi yaparken ve bu kararı uygularken ne kadar hakkaniyetli davrandığımızı, haklı olduğumuz konularda dahi kendimizi korumak için kullandığımız yöntemlerin ne kadar adil veya dengeli olduğunu kendimize sormak zorundayız!
• Bugüne dek bize güvenli geldiği için sessiz ve tepkisiz ya da etkisiz kaldığımız konularda, daha fazla suskun olamayacağımızı idrak edebiliriz. Olaylara, insanlara, gidişata fazlasıyla teslim olmanın, kendimizi arzu ettiğimiz hedeflere taşımak için gerekli çabayı göstermemenin bize nelere mal olduğunu acı bir şekilde fark edebiliriz.
• Kendimize güvenmemenin bizi nelerden mahrum ettiğini, kendimize ne kadar haksızlık ettiğimizi, başarısızlık korkusunun bizi rahatça elde edebileceğimiz başarılardan nasıl mahrum bıraktığını görebiliriz.
• Bu güne dek kendimizi savunmak, gücümüzü göstermek, yaşadığımız ortamlara hakim olmak için benimsediğimiz tutumların artık işe yaramadığını, iktidar tutkumuzun yıkıcı etkileri olduğunu, hatta artık bize karşı döndüğünü anlayabiliriz.
• Edilgen veya zayıf olma korkumuzun köklerine inebilir, bize böyle hissettiren ana sebepleri fark edebilir, böylece bu korkunun etkisinde benimsediğimiz davranış şeklini de daha tarafsız bir şekilde değerlendirebiliriz. Güçsüz düşmekten bu kadar korkmanın bizde hangi abartılı tepkilere veya yıkıcı duygulara yol açtığını fark edebiliriz.

İnsanı insansı olmaktan kurtarıp İNSAN yapan şey, RUH’tur. Ruhu ile bağını kaybeden kişi, neyi kazansa tatmin olmaz, neyi başarsa mutlu olmaz, ne kadar gelişse de bereketi ve huzuru olmaz.
İnsan kendini binici sanır… Oysa beden sadece RUH’un sürdüğü bir Attır 🙂
RUH ile yapmak, bizi zayıf olduğumuz yerde güçlü, yetersiz olduğumuz yerde bile bir şekilde etkin kılar. Kimseyle değil kendi ataleti ve kaygısı ile mücadele eden kişi, kendine karşı bir zafer kazanırken, olması gerekeni olur, kazanması gerekeni kazanır.
RUH adil olmayanı, şefkatli olmayanı, sözüne sadık olmayanı, başkalarını da kendisi kadar gözetmeyeni desteklemez. Dolayısıyla güç sahibi olmak adına varlık etiklerine ihanet eden kişi, asıl güçten mahrum kalır.
RUH takım tutmaz, politika bilmez, ülke sınır tanımaz, cinsiyet seçmez… RUH kalbini açan ve üzerine düşeni yapanın yanındadır!
Bu aralar bir meydan okuma içine düştüğünüzde RUH’un sesini dinleyin. Onurunuz için mücadele edip, onurunuzla kazanın ya da yine zerafet ve onurunuzu kaybetmeden kaybedin!
Dünyevi sınavlarda kayıp ve kazanç tek boyutlu ve nicelikseldir. Ama Evren’in sınavlarında kazanç göreceli ve nitelikseldir.
Allah hiç birimizi RUH’umuza mahcup etmesin.
Tracy Chapman – All That You Have Is Your Soul