30 Ağustos 2019, BAŞAK Burcu'nda YENİAY: Hesap Zamanı…

30 Ağustos 2019, BAŞAK Burcu'nda YENİAY: Hesap Zamanı…
İlüstrasyon: Leonardo Santamaria
30 Ağustos 2019 günü, İstanbul’a göre 13:37 itibariyle, YENİAY adını verdiğimiz Güneş & AY kavuşumu tam halini alıyor. YENİAY haritasını yorumlarken aşağudaki göstergeleri dikkate alıyorum;
- AY ve Güneş Başak Burcu’nun 7’inci derecesinde ve haritanın 9’uncu evinde kavuşum halindeler.
- 9’uncu Ev, Venüs, Mars, Güneş, AY, Juno ve Merkür’den oluşan kalabalık bir grubu Başak Burcu’nda ve 10 derecelik bir Stelyum yayı içinde ağırlıyor!
- Retro konumdaki Uranüs, YENİAY’a üçgen açı yapıyor.
- Venüs MC noktası ile kavuşum yaptığı için aslında Stelyumun tüm bileşenleri MC ile dolaylı bir bağlantıya girmiş oluyorlar.
- ”Göklerin Yargıcı” olarak anılan Thuban ve ”Yolsuzlukların Efendisi” Zosma Sabit Yıldızları da bu Stelyuma dahil oluyorlar.
- Haritanın Yükselen Noktası 0 derece Yay. Yay’ın yöneticisi Jüpiter 14 derece Yay Burcu’nda, artık retrodan kurtulmuş durumda, haritanın 1’inci evinde ve MC ve IC noktalarına T-Kare yapıyor!
- IC Noktasında Retro Neptün ve Lilith kavuşumu yer alıyor. Yani Lilith’in bu kadar ÇAMUR hali de az görülür…
- Retro Satürn, Vega ve Retro Pluto ile kavuşan Güney AY Düğümü, Kuzey AY Düğümü, Başak Stelyumu destekli MC ve Neptün & Lilith kavuşumlu IC noktaları arasında Mistik Dörtgen var. Jüpiter de Kuzey AY Düğümüne 150 deercelik açı yapıyor!
MEALİ derken bi gülme tutuyor :))))
Zodyak’ın en hesapçı kitapçı burcu Başak, yargı ve adaletin mekanı 9’uncu ev, 9’uncu evin doğal sahibi Yay’ın yükselmesi ve yöneticisi Jüpiter’in haritanın köşelerini tutması, HESAPLAŞMA temasının altını GIRMIZIYLAN çiziyor!
”Hesap” sözcüğünün etimolojik kökenlerine baktığımızda Arapça’da çakıltaşı anlamına gelen ”hasba” sözcüğünü görüyoruz. Latince’de hesap etme fiili olan ”calculare” de aynı şekilde çakıltaşı anlamına gelen ”calculus”dan türemiş! Zira eskiden parmakların yetmediği noktada hesap çakıltaşları ile yapılıyor.
Eskiler çakıl taşlarını yalnız hesabı saymak için değil, ortaya çıkan bir sonucun ve alınan bir kararın ardından hesabı görmek için de kullanıyorlar; En yaygın cezalandırma yöntemlerinden biri TAŞLAMAK! Hatta İncil’deki bir meselde Hazreti İsa iffetsiz bir kadını taşlamaya kalkan halka ”İlk taşı günahsız olan atsın!” diyor.
YENİAY’da bizi SİLKELEYECEK bir gelişme, ya da geçmişte meydana gelmiş bir sarsıntının artçı etkileri, o çakıl taşlarını önümüze koymamıza, saymamıza ve hesabı kapatmamıza neden olacak gibi görünüyor…
SOSYAL Düzlemde:
- Devlet katında işler karışık! Hem hükümet birimlerinin kendi içlerinde hesaplaşmaları, hem de genel anlamda siyasal işleyişin tartışma konusu olması mümkün.
- Ekonomik dengelerin masaya yatırıldığı ve çözümsüz hale gelen konuların ortaya döküldüğü bir zaman olabilir.
- İktidar partisinin kendi içinde hesaplaşmalar meydana gelebilir. Hukuki, mali ya da ahlaki bazı zaafiyetler için, karşılıklı suçlamalar, sorumlu tutulacak kişi arayışları tavan yapabilir.
- Hukuki sonuçlar doğurabilecek ya da en azından Sosyal Vicdan’ı harekete geçirecek bazı gizli kalmış sorunlar, geçmişe gömülmüş ”pis kokulu” meseleler gündeme taşınabilir.
- Elbette bazı hesaplaşmaların ”kol kırılır yen içinde” anlayışı ile yürütümesi ve toplum önüne birebir yansıtılmadan, iç dengelerin yeniden oluşturulması adına masaya sürülmesi de mümkündür!
- Dış borçlar ya da Kamu Borçlanması ile ilgili sorunlar gündeme gelebilir.
- Mali suçlarla ilgili bazı hukuki düzenlemeler yapılabilir.
- Siyasi tutuklularla ilgili gelişmeler olabilir.
- Sağlık, hukuk ve eğitim sistemiyle ilgili yeni düzenlemeler olabilir.
BİREYSEL Düzlemde:
- Mali durumumuzu ele almak ve bizi uzun zamandır sıkan sorunlara kökten çözümler bulmak isteyebiliriz.
- Alacak verecek hesapları, geçmişten gelen borçlar, maddi ve manevi yüzleşmeler önem kazanabilir.
- Hukuki işlemleri gerektiren konularda gecikmiş olan adımları atmamız gerekebilir ya da birileri bize geçmişte kalmış meseleler için dava açabilir.
- İç hesaplaşmalarımız, kendimizi veya başkalarını suçladığımız konular, su yüzüne çıkabilir. Ya da kesin yargılı olduğumuz konularda yepyeni bir bakış açısı geliştirmemizi sağlayacak bilgiler edinebiliriz.
- Sağlığımızla ilgili tetkikler ve tedavileri bir an önce gerçekleştirmek isteyebiliriz. Bağırsaklarımız, solunum sistemimiz, bünyemizin bazı koşullara/maddelere hassasiyeti ve bağışıklık sistemimizle ilgili sorunlara özellikle dikkat etmemiz gerekebilir.
- Hayata, olaylara, insanlara bakışımızda ve yaklaşımımızda aksayan noktaları fark edebilir, ilişkilerimize çeki düzen vermek isteyebiliriz. Değerlendirmelerimizde detaycı olsak da, kararlarımızda basitlik, netlik, mantıklı ve tutarlı olma ihtiyacı, meselenin özüne inme ve asıl önceliği kaybetmeme arzusu öne çıkar!
- Evimizde, kalbimizde, hayatımızda büyük bir TEMİZLİK harekatına kalkışabilir, temizlenmesi ya da tamiri mümkün olmayan herşeyi hayatımızdan çıkartarak bir sadeleşmeye gidebiliriz.
- Karar almakta, tarafsız olmakta, kendi başımıza içinden çıkmakta zorlandığımız her türlü sorun için, bağımsız bir uzmana danışmak, kendi başımıza belirleyemediğimiz kuralları bir başkasına koydurtmak ve hayatımızı bir gözlem altında düzene koymak ihtiyacını duyabiliriz.
”Hesap, Yargı ve Ödeşme” insanın ayarı bulmakta en zorlandığı konulardan biridir! Adaleti nasıl sağlayacağımızı, ne kendimize ne başkasına ne de konudan etkilenecek taraflara haksızlık etmeden nasıl hareket edeceğimizi bulmakta daima güçlük çekeriz.
Değerlendirmek; hassasiyet, bilgi, deneyim ve basiret gerektiren bir iştir! Değerlendirirken, not verirken, seçim yaparken, yanlış bir karar almaktan, hak edeni mağdur etmekten, ya da hak etmeyene fazla paye vermekten çekiniriz!
Yalnız mali konular veya insan ilişkileri değil, sağlık da detaylı değerlendirme yapmamızı ve adil davranmamızı gerektiren bir konudur! Canımızın çektiği ile bedenimizin ihtiyaç duyduğu şeyleri yapmak arasındaki dengeyi kurmakta biraz sıkıntı yaşarız.
Bu nedenle Muhasebe, Hukuk, Tıp, Eğitim gibi konular, bağımsız uzmanlara emanet edilir, evrensel & toplumsal standartlara oturtulur ve kurumsal bir sistemin itinayla tariflenmiş süreçleri doğrultusunda icra edilirler. Bu gibi yapılarda alınan tüm kararlar ve yapılan tüm uygulamaların zaman zaman değerlendirildiği bir üst kontrol, bir ”gözlem ve inceleme” süreci de olur. Yani işleyişin kurallara uygun ve işlevsel olup olmadığı da tekrar kontrol edilir.
Hayatımız da böyle kurumsal bir yapıya oturmuş olmasa bile, kabul edilmiş bazı anlayışlar, belli kurallar ve takip edilen bir düzen çerçevesinde yürür. Kuralsızlık bile kendi içinde bir alışkanlık ve bir düzendir… Ancak bazen bu ”sistem” error verir!
Error varsa, doğru olduğunu sandığımız şeylerde bir yanlışlık illa ki vardır 🙂 Ve bu aralar hayatımızda bir şeyin yanlış gittiğini gösteren sinyaller artabilir.
Eğer biz kendimizce ”doğru ya da iyi” olanı yapıyor ama yine de ”hedefi şaşan” sonuçlarla karşılaşıyorsak, ilk tepkimiz ”bir suçlu aramak” olur. İnsan genellikle etrafı suçlamaya, içinde yaşadığı koşullarda bir hata bulmaya, kendi tercihlerini ve alışkanlıklarını sürdürmesine engel olan unsurları sorumlu tutmaya yatkın olur 😉 Ama hiç bir sonuç SADECE dış koşullar tarafında üretilmez!
Bize göre ”yanlış giden” şeyler, tutunduğumuz alışkanlıkların ”beklenmedik sonuçlar” ürettiğine, eksik veya yanlış göstergelere göre davrandığımıza, uygun olmayan önceliklere odaklandığımıza, gerçeklerle örtüşmeyen beklentiler ve planlarla yaşadığımıza işaret eder. Yani bizim değerlendirme ve davranış sistemimizde de bir SIKINTI olma ihtimali oldukça yüksektir.
İnsan hayata ”taraflı” bakar. Olayları değerlendirirken önceliklerine hizmet eden detaylarda kaybolur, kendisini doğrulayan verilerin önemini abartır, kararı kendi beklentilerine göre şekillendirmek için uğraşır ha uğraşır! Ama gerçek kendisini çarpıcı olaylarla ortaya dökmenin ve gözümüze çomak sokmanın bir yolunu mutlaka bulur 🙂
Hayat ”yeterince” düzgün akmıyorsa, doğru kararlar alamamaktan, elimizdeki verileri değerlendirirken uygun bir gözle bakamamaktan, kendimizi kandırmaktan ya da bir şekilde kandırılıyor, yanlış yönlendiriliyor, önemli şeyleri gözden kaçırıyor olmaktan endişe etmemiz yerinde olur!
Ne yani şimdi… Nooldu? Yine biz mi suçluyuz?
Valla aslında SUÇ ve SUÇLU yoktur. Hatta DOĞRU ve YANLIŞ bile yoktur… Hayatımızda DENGE olduğunu düşündüğümüz bir hal vardır. Biz bu hali devam ettirmek için ipin bir yanına asılır dururuz. Dış koşullar, etrafımızdaki insanlar, bizim gücümüze ve etkimize sınır koyan belirleyici faktörler de ipin diğer ucuna asılırlar! İp kopunca veya bizim kolumuz kopunca biz ortada bir denge değil bir zorlama olduğunu anlarız 🙂
Bu aralar önümüzde duranlara bakarken işin içinden çıkamıyorsak, hayatımızda, maddi koşullarımızda, ilişkilerimizde, bedenimizde, duygu ve algılarımızda alarm vermeye başlayan konuları, tarafsız, detaylara hassas ve işini bilen bir uzmana taşımamızda fayda olabilir.
Bize göre ”uygun, doğru, temiz, iyi, sağlam, tanıdık, rahat, güvenli” olan, bazen hayata göre artık sürdürülebilir olmaz… Biz kendi bildiğimizde ısrar ettikçe, zarar büyür, borç kabarır, sıkıntı içinden çıkılmaz bir hal alabilir.
Beklentimiz ne olursa olsun, önümüze gelen hesap, olan bitenin sonucudur…
Bize biraz fazla bile gelse hayatın önümüze koyduğu hesaba itiraz etmemek, bedelleri tam ödemek ve kendimize ders çıkartmak, bundan sonra gelecek daha ağır hesaplardan korunmak için en iyi yöntem olabilir 😉
YENİAY’da gözünüz titiz, kalbiniz temiz, yüzünüz aydınlık, önünüz ferah olsun!
Muhteşem bir düetle kapansın bu yazı… Tanju Okan & Ajda Pekkan ikilisinden HANCI
Harika yine yine yine ben başak burcuyum ve seviyorum burcumu pek sevilmese de… bu ara surekli kulaklarimda bir ses” vakit daraliyor acele et” sanki yavaslatilmis, agir cekimde yasiyorum hayati…bir seyler hizlansin dedikce yavasliyor…cok garip boyle bir sey daha once yasamadim…pek cok sey yapmak istiyorum sanki hic birsey yapmiyorum…delirmemek icten degil ? sevgiler kaleminize saglik yine cok guzel ifade etmissiniz❤
Yine mükemmel bir yorum…mükemmel bir yazı…