29 Eylül 2023, KOÇ Burcu’nda DOLUNAY; Güç Dengeleri Hakkında Dersler!

Dee Nickerson
Resim: Dee Nickerson

29 Eylül 2023, KOÇ Burcu’nda DOLUNAY; Güç Dengeleri Hakkında Dersler!

29 Eylül 2023 günü, İstanbul’a göre 12:58’de DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alıyor. DOLUNAY haritasını yorumlarken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Güneş Terazi Burcu’nun 6 derecesinde ve haritanın MC noktası ile kavuşum halinde.
  • AY Koç Burcu’nun 6 derecesinde ve IC noktası ile kavuşum halinde.
  • AY’ın girdiği Koç Burcu’nun yöneticisi Mars Terazi Burcu’nda ve Güney Ay Düğümü ile kavuşuyor. Chiron – Selena – Kuzey Ay Düğümü kavuşumu ona karşıt duruyor.
  • Güneş’in girdiği Terazi Burcu’ nun yöneticisi Venüs Aslan Burcu’nda, Juno ve Lilith ile kavuşuyor. REGULUS Lilith kavuşumundan dolayı bu Stelyuma ucundan dahil oluyor. Aslan’daki bu Stelyum, Mars – Chiron karşıtlığına ılımlı açılar yapıyor. Uranüs de Aslan Stelyumuna kare açı yapıyor.
  • Haritanın Yükselen noktası 16 derece Yay. Yöneticisi Jüpiter Boğa Burcu’nda retro ve Başak’taki Merkür ile üçgen açı yapıyor.

MEALİ;

Duygusal dramaların, abartılı talepler ve beklentilerin, gösterişli çıkışların, şımarık ve sorumsuz tutumların, hayal kırıklıkları ve ilenmelerin cirit attığı, prime time türk dizisi kıvamında bir DOLUNAY yaşanıyor Sayın Seyirciler! Şayet başrollerde oynamıyorsanız bile, izlerken çekirdek çitlemekten dudaklarınız ve parmak uçlarınız bi hal olacak…

Konu ister aşk olsun, ister aile, ister iş, ister dostluklar… Asıl mesele hep ilişkileri korumak için yapılan fedakarlıklar, sürdürülmesi mümkün olmayan sağlıksız alış-veriş dengeleri olacak gibi görünüyor.

Önünüze neler çıkar;

  • Çok anlayışlı, cömert, gönlü bol davrandığınız birilerinin şımarık, umursamaz ve üstüne daha da talepkar halleri sizi delirtebilir. Teşekkür beklerken haddi aşan bir rahatlık veya umursamazlıkla karşılaşabilirsiniz.
  • Zerafetinizle eşsiz bulunan, duyarlı ve cömert tavrınızla vazgeçilmez görülen biri olmaya çalışırken, bulmayı umduğunuz değeri, almayı beklediğiniz karşılıkları göremediğiniz için hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
  • Çok verici, uzlaşmacı, anlayışlı davranarak yürüttüğünüz bir ilişkide, tükenme noktasına gelmiş gibi hissedebilirsiniz.
  • Birilerine yardım etmeye, birilerini ortada bırakmamaya, ihtiyaçlı olanlara destek vermeye çalışırken, dolduruşa getirildiğinizi, kullanıldığınızı ya da tüm yükün size yıkıldığını görebilirsiniz.
  • Birilerinin anlayışını, sabrını, iyi niyetini, nezaketini hoyratça ya da sorumsuzca kullananın siz olduğunuzu fark edebilirsiniz. Ön planda olma, dikkat çekme, istediklerinizi elde etme arzunuz, sizi tatminsiz ve saplantılı bir talepkarlığa sürükleyebilir.

Çok kıymetli bir büyüğüm bana bir gün demişti ki;

”GEÇMİŞTEN GETİRDİĞİ AÇLIĞA TUTUNAN BİRİNİ DOYURMAK, GEÇMİŞTEN GETİRDİĞİ ACILARA TUTUNAN BİRİNİ ONARMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR!”

Burada anahtar sözcük TUTUNMAK! Yoksa hepimizin geçmişten gelen acıları, açlıkları, hayal kırıklıkları, hesapları, hüzünleri, hayalleri filan var… Ama bir GELECEĞİMİZ OLSUN İSTİYORSAK GEÇMİŞTEN GETİRDİKLERİMİZE TUTUNMAMAK LAZIM! Kimsenin önüne geçmişten getirdiklerimizi yığıp, bunların o kişiler tarafından giderilmesini beklememek, tüm hesabı onlara ödetmemek lazım. Kimsenin de bütün boşluklarını doldurmaya, bütün açlıklarını doyurmaya, bütün sümüklerini silmeye, ortaya saçtığı bütün kirli çamaşırları yıkamaya kalkmamak… Neden mi? Olmaz da ondan!

Ben çok açım, çok kuşkudayım, çok korkuyorum, ne verilse tatmin olamıyor güvende hissedemiyorum, hep daha fazlasına ihtiyaç duyuyor, her emrim ve arzum anında yerine gelmezse kendimi koca bir hiç gibi hissediyorum diyen birini tatmin edecek bir insan, bir ortam, bir yaşam tarzı yoktur. Talepkarlık krizi geçiren iki yaşında bir çocuk güdülenmesiyle davranan kişi eninde sonunda kendi hırçınlığının duvarına çarpar.

Ama geçmişten getirdiği açlığı bir türlü doyuramayan birilerine ONLAR İÇİN HER ŞEY OLABİLECEĞİNİ GÖSTERMEYE çalışarak vazgeçilmez olmaya çalışan birileri de hep vardır!

Tüm-Güçlülük kimileri için her istediğini alabilmekken, kimileri için de her istenileni verebildiğini göstermek ve bu şekilde ”ihtiyaç duyulanlar” listesinde en tepeye oturmaktır.

Her istenileni vererek güçlü olmaya çalışanların düştükleri kaçınılmaz kuyular vardır;

  • Ben onun için / onlar için neler yaptım… Yaranamadım!
  • Baktım yine zorda… Kıyamadım gittim elinden tuttum. Kıymetim mi bilindi? Hayır!
  • Derdi olunca beni arasın… Zevki gelince başkasına gitsin!
  • Baktılar ben herşeyi hallediyorum… Bu da insan demediler, üstüme yığıldılar. Bir teşekkür bile etmediler, bir de eleştiri aldım.
  • Yüz verdim, kendini birşey sandı… Şimdi beni beğenmiyor!
  • Yapıştım yakasına… Bana ettiği haksızlıkları anlasın istedim. Nankör, pis narsist… Hiç birini kabul etmedi. Bir de beni suçladı, üste çıktı. Bu gidişle kaaatil olucam!

Her istenileni verenlerin görünürdeki yüce gönüllü halinin altında, büyüüük bir değersizlik korkusu, insanlara sınır koyarsa onları kaybedeceğini zannetme kaygısı ve vericiliği ile vazgeçilmez olma çabası vardır. İstediğini elde edemeyince de ”haklı olduğunu düşündüğü” bir kızgınlık, hesap sorma ihtiyacı, hatta intikam alma ateşi ile dolar! Halbuki bu rolü neredeyse kendini zorla ortaya atarak kendisi üstlenmiş ya da zamanında sınırı çekmeyi gözü yemediği, kazanmayı hesap ettiği şeyleri düşünüp sustuğu için kabul etmiştir.

Her istenileni vermek, bir sevgi şekli değildir! Çocuklarımıza bile sağlıklı sınırlar çekmek yerine her istediklerini verdiğimizde, sorumsuz, doyumsuz, huysuz, ayarsız insanlara dönüşürler. Bunu eşimize, arkadaşımıza, patronumuza, elemanımıza yaptığımızda da onlara ”sınırlarımı aşmanda sorun yok” mesajını vermiş oluruz. Bu sevgi ya da iyilik değildir. Bu gizli ve dolaylı bir GÜÇ KAZANMA çabasıdır. Kalbimizde o kişileri BORÇLANDIRIRIZ! Halbuki onlar en olmayacak hizmeti bedavaya almaya hakları olduğunu düşünmektedirler. Burada karşılıklı olarak birbirinin geçmişten getirilmiş açlığına oynayan iki taraf vardır. İki taraf da eninde sonunda kaybetmeye mahkumdur.

Sevgi alınmaz… Sevgi verilmez… SEVGİ YAŞANIR!

Kendini sevmeyen, kendine saygı duymayan, kendi haklarını ve sınırlarını bilmeyen ve bunlara sahip çıkmayan biri, sevgi duyamaz. Ya aşırı bekler ya da aşırı vererek birilerini borçlandırır.

Şimdi kime kızgın, kime hırslı, kime hınçlı iseniz, bırakın onu bir yana… Dönün kendinize sorun; ”Ben kendime ne kadar sevgi doluyum?”

Kendini seven, kendine saygı duyan biri, sınırları karşısındakinin taleplerine göre değil, kendi içindeki adalet anlayışına göre belirler. Adil olmak vermeyi gerektiriyorsa, nefsine hoş gelmeyeni de verir. Adil olmak durmayı gerektiriyorsa, karşısındakinin hoşnutsuzluğunu göze alıp nazikçe durur. HAKLI olduğumuzu kabul ettirmek için uğraşmaya da gerek yoktur. Zira haklı olduğunu kabul ettirme çabası, sonuçta yine değerli bulunma ve sevilme ihtiyacı ile ilgilidir. Ama bir insana döve döve haklısın dedirtseniz bile, o kişi sizi ancak kendini sevdiği kadar sevebilecek, kendisine saygı duyduğu kadar sayabilecektir!

Tüm-güçlülük, kontrol, üste çıkma, hesap sorma, olay çıkartma, hele de intikam alma arzularınızı rafa kaldırın. Çekişirken, itişirken, bir hırsın peşinde savrulurken ya da bir insanı kaybetmemek uğraşırken için kendinizi kaybediyorsanız, bilin ki sevgiden çoook uzağa düşmüşsünüz.

Kendinize sarılın… İçinizde BENİ GÖR VE SEV diye haykıran çocuğa bakın… O size ait. Onun sorumluluğunu doğrudan ya da dolaylı olarak bir başkasına yıkamazsınız. Ona huzurlu olmayı, kendine güven duymayı, sağlıklı sınırlar koymayı öğretin.

AŞK BİR OYUN OLURSA İKİ TARAF DA KAYBEDER…  Siz Sevmeyi Öğrenin!

Aşk Kaybettiren Bir Oyun – Amy Winehouse bu yazıya yakışır;

 

2 Adet Yorum

  1. Zeynep

    Junom seni çok uzun yıllardır takip ediyorum. 18 yaşımdan beri. Hiç astroloji bilmezsen, henüz psikolog olmamışkenden beri… Hayraninim. Özümle tanış olmama yardımcı olan bilge bir iç ses gibi yazıların. Teşekkür ederim. Buralarda bir yerlerde biri varlığına şükran duyuyor. Kendine iyi bak olur mu?

  2. buket utma

    teşekkürler

Bir Cevap Yazın

Arşiv

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: