27 Temmuz 2018, KOVA Burcu'nda AY TUTULMASI ve DOLUNAY – Sisli Geçitte Yeni Bir Yol…

Gesso Yoshimoto
Resim:

27 Temmuz 2018, KOVA Burcu'nda AY TUTULMASI ve DOLUNAY – Sisli Geçitte Yeni Bir Yol…

27 Temmuz 2018 günü, İstanbul’a göre 23:20’de DOLUNAY adını verdiğimiz AY – Güneş karşıtlığı tam halini alacak. Bu DOLUNAY’a bir de AY Tutulması eşlik edecek. Tutulma haritasını aşağıdaki göstergeleri dikkate alarak değerlendiriyorum;

  • Güneş, Aslan Burcu’nun 5 derecesinde ve haritanın beşinci evinde yerleşiyor.
  • AY, KOva Burcu’nun 5 derecesinde, Retro Mars ile kavuşumda ve haritanın 11’inci evinde yerleşiyor.
  • Kova Burcu’nun modern yöneticisi Uranüs, haritanın birinci evinden AY ve Güneş ikilisine T-kare yapıyor.  Kova Burcu’nun klasik yöneticisi olan Retro konumdaki Satürn, Uranüs ile üçgen, Chiron ile kare görünümde.
  • Haritanın Yükselen Noktası 16 derece Koç Burcu. Koç’un yöneticisi Mars, AY ile kavuşum halinde. Pluto Yükselen Noktasına kare açı yapıyor ve Başak’taki Venüs’ten üçgen açı alıyor.

MEALİ 😉
HEY SEN! Sisli geçide doğru yürüyen Yolcu! O bildiğin eski köprü var ya… Oradan karşıya geçerim diye heveslenme, zira gittiğinde çökmüş olduğunu göreceksin! Çürüdüğünü bile bile değiştirmediğin tahtalarına güveneceğine eski köprülerin,  git ve sislerin arasında kendine yeni bir yol bul. Yavaş yavaş etrafından dolaş o uçurumun…  Her adım attığında, sislerin de uçurumun da kafanda olduğunu göreceksin.
Herhangi bir Çin-İşi yazıttan alıntı filan olmayan ve tamamen sizi havaya sokmak için yazdığım bu ”enigmatik” metnin de çağrıştırdığı gibi, bu AY TUTULMASI bize kendi içimize tutulup kaldığımız yerleri gösterecek :)))
Sosyal düzlemde;

  • Önümüzdeki altı ay boyunca sık sık göreceğimiz manzara; Belirsizlik duygusunun yarattığı kargaşa, her kafadan yükselen sesler, olumsuz beklentiler nedeniyle atılan gereksiz adımlar, ana gündemi görünmez hale getiren sert çatışmalar, toz duman…
  • Aslında temel bir zaafiyetin açıkça ortaya çıkacağı ve bunu gidermeye yönelik somut adımların atılması gereken bir sürece giriyoruz. Bu temel zaafiyetin de mali konular ve ödemeler dengesi ile ilgili olması beklenir.

Bireysel Düzlemde;

  • Sakladığımız, görmezden geldiğimiz, üstüne oturup kapattığımızı sandığımız YARAYI açık açık göreceğiz. Yaraya da, yaraladığını düşündüğümüz kişi ve koşullara da, şimdiye kadar bakmadığımız gibi bakacağız.
  • Bu kez şifa bulmak için mucize melhem aramak ya da yarayı birilerine üfletmek yerine, bünyemizi güçlendirmemiz, içten iyileşmemiz gerektiğini anlayacağız.

İnsanın hayat çizgisi ”tatlı bir yükselişi olan ve manzaranın hep daha iyi hale geldiği bir anayol” değil ”inişli çıkışlı, taşlı çamurlu bir safari jip rotası” gibidir. Biz bu taşlı çamurlu sahada, direksiyon sallamayı öğrenirken, dikkatimizi, manevra kaabiliyetimizi, sorun çözme becerimizi geliştirir, sabretmeyi, başarısızlıkla başetmeyi, yeni çözümler üretmeyi öğreniriz. Ama işte bazen bu maceralı yolculukta insan nice çefrefilli vadileri geçer de, gidip gidip aynı münasebetsiz taşa takılır :)))
O taşın orada olduğunu biliriz, görürüz, ona doğru ilerleriz… Etrafından dolaşmak ya da bu kez farklı bir vitese takmak yerine arabayı yine bodoslama üstüne süreriz. Hooop takılır düşeriz, canımızı yakarız, hatta ölümden döneriz. Bir süre depresif yaşar, suçlular arar, kendimize kızar ve uzuuunn uykular uyuruz. Sonra zaman bizi toplar. Ve ”Bu kez öyle olmayacak!” diye laylalaylalaaaylommm YEPYENİ başlangıçlar yapmayı isteriz… İşte öyle düşe kalka, gider hayat 😉
Yalnız bu kez baaam diye ve biraz da pis düşmemiz mümkün. Zira yalnız gidip gidip aynı yerde düşenin değil, O TAŞI ORAYA KOYANIN DA BİZ OLDUĞUMUZU fark etme zamanı geldi!
Olay hem 5-11 hattında hem de Aslan-Kova aksında geçiyor. Yani duble vurgulu bir tasarım var bu kez oyunda 😉

  • Ya karşı konulması güç bir MEYDAN OKUMA’ya doğru çekileceğiz ve aynı salak yöntemlerle mücadele etmeye çalışacağız…
  • Ya da TANIDIK BİR KORKUYA esir düşeceğimiz için kaçınmacı, tepkisel ve hatta çözüme kapalı davranacağız.

Sisli geçitteki çürük köprü, eski yara, hain taş hesabı… Evirip çevirip anlatmaya çalıştığım hikayeden, bir anafikir sahibi olarak çıkmak için kendimize şu soruları sormamızda fayda var önümüzdeki birkaç ay içinde;

  • Şu anda beni içine çeken meydan okuma ya da beni ürküten adım ne?
  • Bu durumu cazip ya da gerilimli hale getiren nedir?
  • Ortada gerçek bir cazibe, ulaşmak için uğraşılacak gerçek bir kazanım var mı? Ya da sandığım/korktuğum gibi bir tehdit söz konusu mu? Yoksa bunu böyle gören ve böyle yaklaşan ben miyim?
  • Durumla mı, kendimle mi mücadele ediyorum?
  • Canım yanmasın diye baştan savunma-saldırı moduna mı girdim? Yoksa canımın yanacağını bile bile ateşe mi yürüyorum?
  • ATEŞ’i ateş yapan nedir? Onu bu kadar çekici ve tehditkar kılan ne?
  • Hissettiğim cazibe, kaygı ya da tepkinin kaynağı, bu durumun daha önce geçemediğim bir sınavı bana hatırlatması olabilir mi?
  • Daha önce böyle durumlarla karşılaştığımda nasıl davrandım ve neler yaşadım?
  • Hangi adımları ısrarla atıyor ya da ısrarla atmıyorum? Bile bile tekrar ettiğim örüntü ne?
  • NEYİ DEĞİŞTİRİRSEM AYNI SORUNU YAŞAMAKTAN KURTULURUM? Hızımı, dikkatimi, kullandığım güç ve ısrarcılık miktarını, durma ve harekete geçme zamanlarını, geçmişten aldığım derslere göre nasıl ayarlamam gerekir?

Kayaya yıkıl karşımdan diyemez, ateşi bakışlarımızla söndüremez, rüzgardan hızlı esemez, suyu kızgınlığımızla buharlaştıramayız :)))
Biz sadece karşımızdaki durumu ”olmasını tercih ettiğimiz şekilde değil” gerçekçi bir şekilde tanımlar ve gereğini yapabiliriz. Birşey yapmanın gerekli olup olmadığı, gerekeninin ne olduğu, bizim gerekeni yapmaya gönüllü olup olmadığımız gibi konular, karşımızda olanla değil bizim İÇİMİZDE OLANLARLA ilgilidir.
Hiç bir meydan okuma tek taraflı değildir!
Dondurma, dondurma sevene dayanılmaz gelir. Ama sevmeyenin dondurması tabakta kendi kendine erir 🙂 Ayrıca sevsen de eğer sağlık açısından yememen gerekiyorsa, tabakta erimeye bırakmak mümkündür! ”O dondurma bir kaşığa binip ağzıma girecek, damağımda eriyecek ve sağlığıma da iyi gelecek! Ya da gözüme görünmeyecek… Kimse bana dondurma istermisin filan demeyecek! Yoksa dondurmacıyı da kendimi de öldürürüm.” filan gibi saçmalıklarla uğraşmaya gerek yoktur :)))
DOZ önemlidir! Zira AYARSIZLIK yakar başımızı çoğu kez…
Mutlu olmak, coşkulu ve keyifli bir hayat sürmek isteriz ama ya buna cesaretimiz olmaz ya da suyunu çıkartırız. Kendimizi sevmek, kendimizi onaylamak, kendimizi değerli ve başarılı bulmak için ÖLÜRÜZ. Ama bu uğurda yaptıklarımızla hem kendimizi hem etrafımızı öldürürüz :)))
Doyumlu, hayatından hoşnut bir insan olmak, kendini sevmekle, kendini sevmek ise kendini önce olduğu gibi görüp kabul etmekle başlar. Ancak zemini olduğu kabul edersek, yavaş yavaş fazlalıkları törpüleyip, eksikleri tamamlamaya çalışabiliriz. Ama kendimizi tanımayı ve kucaklamayı reddedersek, elimizde olan malzemeyi de ziyan ederiz.
Bizi yenilgiye uğratan, düşmanlarımız değil ZAAFLARIMIZ ve KORKUMUZDUR! Dışımızdaki canavarlar bizi asla içimizdekiler kadar incitmez…
Her yarışa girmekle kendimizi hiç bir yarışa hiç bir zor denemeye sokmayıp rezil olmamaya çalışmak arasında fark yoktur. Bu sadece aynı zaaflar ve korkuların başka bir yöntemle dışa vurumudur. Kendimizi herkese cazip göstermeye ve sevdirmeye çalışmakla, sevenin elini ısırmak, okşayana tekme atmak arasında fark yoktur. Bu da sadece aynı zaaflar ve korkuların başka bir yöntemle dışa vurumudur. İnsan kimsenin veya hiç bir durumun değil, kendi zaaf ve korkularının kölesidir.
Bu kez, hayat bize almak istemediğimiz dersi kararlı bir şekilde verecek. Aynı çukurlarda oyalanmamak için daha temiz, daha sağlam bir yola ve düzgün adımlara ihtiyacımız var ve bizim bunu görmezden gelmek gibi bir şansımız OLMAYACAK!
Bu kez aklısımızı başısımıza alacak, kaçamakçı değil gerçekçi, tepkisel değil özenli, sakin ve temkinli, sabırlı ve gözlemci olacağız. Bu kez uçlara gitmemeye, DOZ AŞIMI yapmamaya dikkat edeceğiz.
Bu kez o taşı oraya koyanın da, kendi koyduğumuz taşa takılanın da, sisi yaratanın da, köprüyü sağlamlaştırmayı ihmal edenin de, ateşi zamanın da kontrol altına almayıp yananın da, bir lokma alıp bıkamadığımız için dondurma ile kendimizi hasta edenin de, başlamak ve durmak gereken yeri kaybedenin de, sürekli dırdır edip bir aksiyon almadığı için hiç bir değişiklik yapamayanın da KENDİMİZ olduğunu iyice fark edeceğiz.
Ve biraz gayretle önce adımlarımız, sonra da YOLUN VERDİĞİ HİS değişecek 😉
Burçlar için olan yazı 27 Temmuz 2018, KOVA Burcundaki AY TUTULMASI’nın Burçlara Etkisi….
Buyazının şarkısı Tracy Chapman’dan THIS TIME  yani BU KEZ 😉
O da eski tanıdık bir ateşin üzerine ısrarla yürüyor ve belli ki yine yanacak 🙂 Zira ”Bu defa eskisi gibi yapmayacam! Sana gününü başka türlü gösterecem.” diyor. Ama ateşi ateş yapanın kendi zaafı, uygun davranışı bulmasına engel olanın kendi korkusu olduğunun farkında değil…

10 Adet Yorum

  1. Emrah eflanili

    Mükemmel ötesisiniz…..

  2. Gizem

    güneşim aslan ayım kova. benim ruhum burdan sağ çıkar mı onu bi deyiver hele Juno hanım 🙂

  3. Mehtap

    Merhabalar, sorunda biziz,çözümde biziz anladığım bu…Aslan ve İkizler için bu dönemde ne önerirsiniz.Merakla bekliyorum.Muhabbetiniz ve huzurunuzda katlanarak cogalsin

  4. Gıcıklık olsun diye değil, yazıyı her detayı önemseyerek kavramaya çalıştığım için soruyorum. “… bu AY TUTULMASI bize kendi içimize tutulup kaldığımız yerleri gösterecek :)))” cümlesinde vurgu gerçekten “kendi içimizE tutulup kalmaya” mı yoksa “içimizDE tutulup kaldığımız yerlere” mi?
    ? şimdiden teşekkür ederim

    1. JUNO

      Kendi içimizde takıldığımız, br türlü akıllı olup aşamadığımız yerler 🙂 Hani biliyorum öyle yapmamam lazım deyip yine salak gibi yaptığımız şeyler… Öyleli 😉

  5. Tevfik Duyum

    Bunları bilen biri ne yapacak peki Junom 🙂 Datça bademi rakı Ovabükü cansın can çok güzel yazmışsın sevgiler. Saygılar
    “Sakladığımız, görmezden geldiğimiz, üstüne oturup kapattığımızı sandığımız YARAYI açık açık göreceğiz. Yaraya da, yaraladığını düşündüğümüz kişi ve koşullara da, şimdiye kadar bakmadığımız gibi bakacağız.
    Bu kez şifa bulmak için mucize melhem aramak ya da yarayı birilerine üfletmek yerine, bünyemizi güçlendirmemiz, içten iyileşmemiz gerektiğini anlayacağız.”

  6. femmefatale

    güneş kova, yükselen koç, ay burcum yengeç . bana en yakın yorum da koçunki gibi geliyor . bu tutulma etkileri sonunda artık aynı taşa takılmak istemiyorum gerçekten ama gerçekten.. kendimi sağanak yağmurun altında gökyüzüne bakarak ağlıyormuşum gibi hissediyorum ARTIK O TAŞI YOLUMDAN ALIP ÇOK UZAĞA FIRLATMAK İSTİYORUM. oh neyse şu an sakinim 🙂

  7. bdess

    “Zaten sorunun en başı ne dersen bi taleple gelmiyorum kimseye ya da olaya. Akisa birakiyorum her seyi. Sonra rahatsiz oldugumda neden boyle oldu diye bana donuyor konu. Ses cikarmiyorum ki cogu seye ya da el atmiyorum ki artik bir seyler degissin diye. Akisa birakmak rahatlatirdi “dur bakalim bekle darlama” olurdu eskiden. Ama zaman cok hizli geciyor ve sen pasifliginle kaliyorsun.”
    günlügümden notlar..

  8. Daha önce okumuştum ama şimdi aklımı, kalbimi çok karıştıran bir durumun içinde buldum kendimi, ‘Dur bakalım Junocum ne demişti?’ dedim. Zor olucak o sisli yeni yola belki girmek ama tek başına tamir edemeyeceği bir köprünün başında da ölene kadar beklememeli insan galiba… Sağol canım benim?, iyi ki varsın ???

Bukettt için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et