16 Ekim 2016, KOÇ Burcu'da DOLUNAY; Kupa Hakkımız… Söke Söke Alırız!

pavel-spitsyn
Resim:

16 Ekim 2016, KOÇ Burcu'da DOLUNAY; Kupa Hakkımız… Söke Söke Alırız!

16 Ekim 2016 günü, İstanbul’a göre saat 07:23’de DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alacak. 16 Ekim’in birkaç gün öncesi ve sonrasında etkisini hissedebileceğimiz bu DOLUNAY’ı değerlendirirken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Güneş 23 derece Terazi’de ve 12’inci evden Yükselen Noktası ile kavuşuyor. AY ise 23 derece Koç’ta ve 7’inci ev çizgisinde Uranüs, Şans Noktası ve Selena ile kavuşuyor.
  • Haritanın yükseleni Terazi. Venüs Akrep’te ve 2’inci evde.
  • Güneş Spica, Yükselen Arcturus ile kavuşumda.
  • Koç’un yöneticisi Mars, 12 derece Oğlak’ta ve 3’üncü evde Pluto ve Vega ile kavuşumda. Mars-Pluto-Vega kavuşumu, Ay Düğümleri ile ılımlı, Merkür ile de kare açılar yapıyor.

MEALİ;
Güneş Terazi’de yani zaman uzlaşma ve adalet zamanı… Lakin, gökyüzünün görünümü, adalet ve hak arayışı adı altında girişilecek sert çatışmalara işaret ediyor.
Dünya için barışcıl bir dönemden ziyade, bir karmaşaya düzen getirmek için kurulacak ittifaklar ve yapılacak gövde gösterileri zamanı…
Barışın ya da uzlaşmanın hangi koşullarla yapılacağının saptanması için, taraflar ellerinde olan gücü sergileyip caydırıcı olması beklenen ataklar yapabilirler. Kimin ne talep edebileceğinin adı, ancak kimin ne kadar gücü ve cesareti olduğu anlaşıldıktan sonra konulabilir. Türkiye uluslararası platformdaki dinamiklerin önemli bir parçası…
Ülke özelinde, iktidarı koruma ve pekiştirme amacıyla atılan adımların daha sertleşmesi, tehdit olarak görülen unsurlar ile iktidar arasındaki çatışmanın bir tepe noktasına varması mümkün.Henüz fark edilmemiş bazı yönetim zaafları, ani gelişmelerle ortaya dökülebilir. Tehdit unsurlarıyla ilgili yargı ve ceza süreçleri hızlanabilir.
Genel olarak ise, tüm ilişkilerimizde eski defterlerin karıştırılıp, bekletilmiş ya da bastırılmış tepkilerin ortaya dökülmesi, ya da bitmeyen bir çatışmanın, bir türlü çözülemeyen bir sorunun yeniden gündeme gelip, iplerin gerilmesi mümkün!
Verilen sözlerin tutulmaması, güvenin kırılması, zararsız gibi görülen birinin aslında ne kadar kadar yanıltıcı olduğunun anlaşılması da söz konusu olabilir! Ve böyle durumların ortaya çıkışı, beklenmedik sertleşmelere de zemin hazırlar…
Talepkarız ve hakkımız olduğunu düşündüğümüz konularda geri adım atmaya tahammülümüz yok! Hatta yıkıcı olmayı da göze alacak kadar tehditkar ve kararlı görünebiliriz. Ya da birileri bu şekilde bizim üzerimize gelebilir ve biz de dengenin sağlanması için bir güç veya kararlılık gösterisi yapmak durumunda kalabiliriz.
Sonuç itibariyle uzlaşmak için dahi, sanıldığı kadar kolay lokma olmadığımızı göstermemiz gerekebilir.
İşte, sosyal ortamlarda ya da aşkta böylesi bir mücadele ortamının içinde kalırsak, kendimize sormamız gereken birkaç şey var;

  • Önceliğimiz nedir? Bu önceliği kaybetmeden ama dengeyi de bozmadan ilerlemenin bir yolu var mıdır?
  • Önceliklerimizi desteklemeyen bir çatışmaya çekiliyor olabilir miyiz? Taraf olmak, atılan her topa girmek,  kupaya talip olmak şart mıdır? Ortada gerçekten kazanılmaya değer bir ödül var mı?
  • Savaşa girdiğimiz takdirde, kazanacağımızı düşündüğümüz şey, arada yaşanacak kayıplara değer mi?
  • Çok sertleşme eğilimimizin, ödünsüz veya saldırgan görünme çabamızın ardında, hangi zayıflığımız var? Bu zayıflığı saklamak isterken, gövde gösterisini abartma ve sonra geri dönüşsüz bir yola girme ihtimalimiz var mıdır?
  • Biz dengeyi korumak, düzeni bozmamak istesek de, haklarımız ihlal ediliyorsa, kendimizi olduğumuzdan daha zayıf ya da çaresiz göstermiş olabilir miyiz? Ya da kendimizi çaresiz hissettiğimiz için biz caydırıcı bir tavır alamamış, sınır çekememiş olabilir miyiz? Cesur ve kararlı olmak bize ne kaybettirir, ne kazandırır?
  • Gövde gösterisinin bitip, yeni kuralların konulması, uzlaşma ve barışın sağlanması için uygun zaman nedir?
  • Uzlaşma sağlanmış gibi görünse de, aslında tarafların konulan kurallara uymama ihtimali var mıdır? Geçici bir durulma sürecine girilse de, bir süre sonra verilen sözler tutulmayabilir mi? Herkesin sözüne sadık olmasını garanti edecek bir teşvik ya da yaptırım unsuru var mı?

Bazen yıkmadan ilerlenmez… Önemli olan neyin yıkılmaya, neyin kazanmaya, neyin ulaşılmaya değer olduğunu bilmektir 🙂
Bazen olaylar bizi gücümüzü fark etmeye ve ortaya koymaya zorlar…
Bazen kaybederek, vazgeçerek, geri durarak kazanır, bazen de kazanmak için yaptıklarımızla kendimizi ve değer verdiğimiz şeyleri kaybederiz.
Hiç bir kazanç sonsuza dek kalıcı, hiç bir zafer sürekli, hiç bir kayıp mutlak değildir.
Kalıcı olan, adabınla kazanıp, adabınla kaybetmeyi öğrenmektir.
BURÇLARA GÖRE yorum için 16 Ekim 2016, Koç Burcundaki DOLUNAY’ın Burçlara Etkisi… okumadan biraz müzik de dinleyebilirsiniz 🙂

0 Yorum

  1. nunu

    Merhaba
    Yaklasik 5 aydir sizi takip ediyorum.Yazilarinizi okudukca bazi gerceklerle yuzlesiyorum.Son bir senedir cok ciddi sorunlar yasadim.Suan daha iyiyim.9 mayis dogumluyum.Yukselenim kova.Acaba bundan sonra hersey yoluna girecekmi? Ne dersiniz?
    Sevgiler

  2. Daha az önce benim için çok önemli olan biriyle bu talepkarlık savaşına girdim. Kendimi belkide olduğumdan daha zayıf ifade ettim, kazanmak istiyordum ama fazlasını kaybettim.yazıyı tartışmadan önce okusaydım kaybım bu kadar ağır olmayacaktı sanırım 🙂

Bir Cevap Yazın

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et