1 Nisan 2022 – KOÇ Burcu’nda YENİAY; En Sert Görünen En Yaralı Olandır!

Maryam Lamei Harvani
Resim: Maryam Lamei Harvani

1 Nisan 2022 – KOÇ Burcu’nda YENİAY; En Sert Görünen En Yaralı Olandır!

1 Nisan 2022 günü, İstanbul’a göre 08:25 itibariyle YENİAY adını verdiğimiz Güneş – AY kavuşumu tam halini alıyor. YENİAY haritasını yorumlarken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Güneş ve AY KOÇ Burcu’nun 11 derecesinde ve haritanın 11’inci evinde kavuşum halindeler. Merkür ve Chiron bu kavuşuma eşlik ediyorlar ve YENİAY bir KOÇ STELYUMU’na dönüşüyor.
  • Merkür, Yükselen Noktası olan İkizlerin de yöneticisi.
  • KOÇ’un yöneticisi Mars, Kova Burcu’nda ve Satürn ile kavuşum halinde. Venüs ve Juno bu kavuşuma dahil olunca bir Kova Stelyumu da oluşuyor. Bu Stelyum Ay Düğümlerine T-kare yapıyor.
  • Balık Burcu’ndaki Jüpiter ve Neptün kavuşumu AY Düğümleri ile ılımlı açılar yapıyor.

MEALİ;

Mars – Satürn kavuşumu Ukrayna – Rusya arasındaki savaşın kısmen kontrol altına alındığına işaret ediyor. Ancak yoğun askeri baskı ve kontrol devam ediyor. Neptün – Jüpiter kavuşumu ise yoğun insani yardım çabalarına işaret ediyor. 2022 sonbaharında gerilim yeniden çok tırmanabilir. Ukrayna’nın tam olarak düzene kavuşması için 2023 Baharı’nı görmek gerekiyor.

Bireysel düzlemde ”Güçsüz ve Yetersiz Olma Korkusu” ile yüzleşeceğimiz bir zaman olabilir. Hayat ve insanlar üzerimize geliyor gibi göründüğü için kendimizi atak yapmak zorunda hissedebilir, zayıf ve çaresiz olmadığımıza önce kendimiz inanmak, sonra da çevremize karşı güçlü görünmek için, fazla cesur, dikbaşlı, müdanasız, uzlaşmaya kapalı, gözükara bir profil çizebiliriz. Önümüze çıkan fırsatlar bile bizi içten içe ürkütebilir ya da bir tür meydan okumaya dönüşebilir. Ya da böyle davranan insanlarla sınanabilir ve onların çaresizlik ya da korku yüzünden yaptıkları çıkışları, gözükara bir girişim, tehditkar bir duruş hatta saldırgan bir tutum olarak algılayabiliriz.

Bu YENİAY’da olayları değerlendirirken ”EN SERT GÖRÜNENİN EN YARALI OLDUĞUNU” hatırlamamızda fayda vardır. Ne gibi deneyimler söz konusu derseniz;

  • Kendimizi ispat etme güdüsü ile taşımamız gerekmeyen bir yükü omuzlamaya kalkabilir, çekindiğimizi, yorulduğumuzu, kendimizi bazı şeylere hazır hissetmediğimizi – başta kendimize ve başkalarına – itiraf etmekten kaçınabiliriz. Birilerinin gazına gelerek ya da sosyal baskı altında kalarak bir davranışa itilirseniz, ”Nasıl yapacağımı bilmiyorum. Şu anda bunu yapmak istemiyorum. Acele etmesem daha iyi olur” gibi cümleleri kullanmaktan utanmayın.
  • Önünüze çıkan her fırsatın üstüne atlayıp bir de çok cevval cabbar görünmek için kendinizi aşırı zorlamayın. Akışta rahatça olanları kucaklayın ve hakkını verin. Akışın tersine çıkışlar yaparak dikkat çekmeye, içinizdeki tecrübesizlik veya ürkekliği kaygısını ”gösterişe kaçarak” örtmeye çalışmayın. Duvara çarpıp bozuma uğrayabilirsiniz.
  • Gereği yokken fazlasıyla çatışmacı hatta tehditkar davranan insanlarla karşılaşırsanız, onlarla bir olmayın. Onlarla yanyana bir iş yapmaya kalkmadan, bu gösterişçi tavrın altında nasıl bir eksiklk ya da zaaf olduğunu mutlaka kontrol edin. Eğer yanınızda değil karşınızda duruyor ve sizi ürkütmeye çalışıyorlarsa, onların sizi çektiği kavga, gürültü zeminize çekilmeyin. Göründükleri kadar güçlü olmadıklarını ve ellerinin zayıf yanını gizlemek için böyle davrandıklarını bilin. Serinkanlı olun. Mantık ve adalet yolunu terk etmeden davranın ki, evrenin enerjisi sizi feraha çıkartsın.
  • Bir durumda siz kendinizi çok kızgın, kavgayı sonuna kadar götürmeye hevesli ve lafını sözünü ölçmeden konuşan bir havada hissediyorsanız, durun ve kendinize sorun; ”Beni  böyle yapmaya sevk eden yaram ne?” Haddi aşan tepkiler daima olayın kendisine değil, bu olayın bizde tetiklediği derin kaygı ve incinme hissine verilir. Geçmişten getirdiğiniz bütün acıyı, tek bir insana ya da olaya yüklemeye kalkmak yerine içinize çekilip kendinizle barış yapın. Kendinizle barışmadan kimseyle kapışmayın!

Bizi yaralayan olaylar, bize zaafımızı, kabuğun altındaki asıl şifalanmayı bekleyen yeri fark ettirmek içindir. Derindeki yarayı fark etmeden ve kabul etmeden, bulunan her çare ANESTEZİ’den ibarettir.  Korkunu ve acını inkar edip, fazla güçlü ve yeterli görünmeye çalışmak da bunun en yaygın yollarından biridir. Sadece zamanı uzatır, sadece durumu geçiştirir, sadece kabuğu kalınlaştırır… Ama acı olduğu yerde, saklandığı derinde durur!

Yarayı fark ve kabul etmek, uzun ve zahmetli bir iyileşme yolculuğunun, ilk adımıdır. Bu YENİAY’da kendinize yaranızın nerede olduğunu sorun ve karşınıza çıkan olayları ve insanları buna vesile edin… Karşınıza çıkanlar size kendinizi nasıl hissettiriyor ve siz hangi duygunun üstünü kapatmak için yüksek perdeden davranıyorsunuz; Yetersizlik… Kusurluluk… Cazibesizlik… Önemsizlik… Uygunsuzluk… Üstünü kapatmaya çalıştığınız yaranın adını koyun.

Bir kez adını koyduğunuzda onu kimsenin bilmediğini, kimsenin onun üzerine gitmek için uğraşmadığını, onu orada tutanın, kendinizi böyle olmakla yargılayanın, kendinizi kabul edemeyenin, olduğunuz şeyi yetersiz, eksik, memnuniyet vermeyen, çirkin, ayıp, uygunsuz, sevimsiz bulanın siz olduğunuzu fark edeceksiniz. Sırf kendinizde gördüğünüz ve sevemediğiniz ya da acımasız isimler vererek horladığınız yanları size hatırlatan birileri karşınıza çıktı diye paniğe kapıldığınızı idrak ederseniz, başkalarına yüklediğiniz sıfatları da kendinizde göreceksiniz; Saygısız, sevgisiz, saldırgan, özensiz, aşağılayıcı, horgören… Kendinize karşı böyle davrandığınızı göreceksiniz!

Kendinizi eksik, çirkin, uygunsuz, zayıf görmekten vazgeçerseniz, sizi birazcık dürtükleyen olaylar ve insanlar karşısında gereksiz meydan okumalara, yersiz çıkışlara, gövde gösterilerine, savunma duvarlarına, kaçıp gitme ve saklanma arzularına ihtiyacınız olmadığını da görürsünüz.

Tüm ihtiyacınız olan EVET BÖYLEYİM diyebilmek ve bundan utanmamaktır! Bilmemekten, yapamamaktan, düşebilmekten, hatalı olmaktan, anlamamaktan, güç yettirememekten korkmamak… Bunun sizi değersiz ve önemsiz değil SADECE İNSAN yaptığını, herkesin de sizin gibi YARALI ve EKSİK olduğunu… Ve aslında bizi en fazla benzer kılan şeyin aynı yerlerden kırılabilmek olduğunu görmek, bizi ŞEFKAT’e geçirir.

ŞEFKAT, hayat yolculuğundaki en iyi dost ve tek gerçek ŞİFA’dır.

Şefkat, her şeyi hoşgörmek, her zalime gönüllü kurban olmak ya da kendimizi her umutsuz davada ortaya koymak değildir. Şefkat, her şeyin sebebini görmek ve o sebebi oluşturanların da yaraları olduğunu, yani aslında bize vuranların HEDEFİNİN biz olmadığımızı anlamaktır. Bizde yara açanların, sadece kendi yaralarını saklamak ve hayatta kalmak için geliştirdikleri yöntemlerin yaralayıcı olduğunu fark etmektir.  Onların sevgi ve sahiplenme şekillerinin dahi, kendilerine dair duydukları korkularla ve bastırılmış, çarpıtılmış  özlemlerle şekillendiğini anlamaktır. Onların kendilerine şefkat duyamadıkları için, bize de şefkatli davranamadıklarını görmektir. Yani bize yönelik olan saldırıların, aslında bizimle alakası yoktur! Başka bir yaralı çocuğun, kendince tutturduğu yol, bizi yaralamıştır.Bu bize sandığımız gibi DEĞERSİZ olmadığımızı gösterir. Ve bugüne dek ”olmaya çalıştığımız gibi değerli olmak” yani hep güçlü, üstün, kusursuz, duruma hakim görünmeye çalışmak, sürekli birilerine bir şeyler ispat etmek için heder olmak yerine, gerçekten ”varlığımızın değerini bilmek ve kendimize şefkatli olmak” konusunda bize bir kapı açar.

Yüreğinde insanlık hallerine dair anlayış ve şefkat artan insan BÜYÜR! Hala iyileştirmeye çalıştığı eski yaralarına rağmen ve yeni yaralar almayı göze alarak yola devam eder. Bu yol onu bilgeleştirir ve ”Yürekte Güçlü, Halde Yumuşak” kılar…

Japonlar’ın Kintsukuroi ”Altınla Onarma” dedikleri bir sanat vardır. Kırılan, yani yaralanan eşyaların, daha fazla değer kazandığına inanır, ve kırıkların arasını altınla doldurarak, o eşyayı kullanmaya devam ederler. ŞEFKAT, kalbin kırıklarının arasını dolduran altındır. Bizi değerli ve işlevli kılar… Zaaflarımızı, eksiklerimizi korkmadan kabul etmeyi ve böylece daha beceriyle yönetmeyi mümkün kılar! Bizi ihmal ve inkar ettiğimiz, ortaya çıkartmaktan korktuğumuz, işleyip güzelleştirmek için emek vermediğimiz, kullanmaktan sakındığımız niteliklerimizi ortaya çıkartmak için teşvik eder.
Her can kusurlu, her tasarım zaaflı, her insan hatalıdır! Fani dünyada, hiç bir şey KUSURSUZCA GÜZEL değildir. Herşey RAĞMEN güzeldir 🙂

İNSAN olmak, zaten tanımı itibariyle ”hatalarımıza rağmen, içimizde var olan GÜZELLİĞİ ORTAYA DÖKMEYE MECBUR OLMAKTIR!” Hatta belki de ”İnsan’ın Güzelliği ve Anlamı” onca acıya rağmen yürümeye, yapmaya, almaya ve vermeye, OLMAYA devam etmesindedir.

Şifanın yaramızın olduğu yerde olduğunu gördüğümüz bir YENİAY olsun!

MARK ELİYAHU – OPEN SKY dinleyin ağlayın açılın…

10 Adet Yorum

  1. Pınar mutlu

    Bu nasıl muhteşem bir yazıdır…teşekkür ediyorum ❤

  2. kamuran

    guneşim koç. yükselenim kova. bugün merdivenlerden düştüm.. kironlu yeni ay cilvesi sanırım.

  3. sd

    junocum. canım junom. ne güzel yazmışsın yine. onca acıya rağmen var olmaya devam etmek gerçekten de. iki ki varsın.

  4. Melike

    Bu burç yorumu değil; derin psikanaliz çözümü 😍🍒

  5. Hayriye

    Elinize, yüreğinize sağlık Juno. 🖤🖤

  6. Gülbanu Demirel

    Hocam iyi ki varsınız 🧿❤️

  7. Irmak

    “Yürekte güçlü, halde yumuşak olmak”… Ahh o çaresiz hissetmeler olmasa… Eline yüreğine sağlık

  8. behlul bilgin

    Kaçmaya veya saklanmaya lüzum yok, bu müthiş bir hayat.

  9. BrainDamage

    Juno astrolojiye falan inanmayan, gülüp geçen biriydim, inanip retrolar, merkurler, venusler, tutulmalar diye gezen yakinlarimi da hic ciddiye almazdim. Taa ki yillar once senin Basak burcu analizini okuyuncaya kadar. Ben şok, o günden beri gercekten yazdiklarini ciddiye alarak okudugum iki kişiden birisin, sadece astroloji bilgisiyle degil ciddi anlamda psikolojik bir alt metinle de yazdigini dusunuyorum, dopdolu, donanimli bir insan var orda bunlari yazip cizen, bu yuzdrn yaptigin ise de yazdiklarina da saygi duyuyorum. Emegine, paylasimlarina tesekkur ediyorum kendi adima.

    1. JUNO

      Teşekkür ederim

Hayriye için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et