MERKÜR, Ay Düğümlerine Kare … Aklımızın Yolumuza Yetmediği Bir Gün!

Bugün Kova’daki Merkür Güney ve Kuzey Düğümleri ile kare açılar yapıyor … Yani geçmişten beri biriktirdiğimiz akıl fikir mirası geleceğe yönelik tercihler yapmamız için güdük kalıyor. Atacağımız adımlar, şaşkın ve kararsız olmaya müsait. Bize bu kararları almak için yeni bir zemin, yeni bir bakış lazım…  

Merkür Kova’da olduğundan  bir yöneticisi Satürn, diğeri yöneticisi Uranüs. Satürn Güneşle kare! Yani koşullar benliğimizi imtihana sokuyor. Öte yandan Güneş hem Ay hem de Lilith ile üçgen; yani bize yansıyan ve bizim yansıttığımız ışık nefsten de gelebilir merkezden de 😉 Uranüs ise yolunu taze düze çevirmiş olan Jüpitere üçgen açı üstünden gaz veriyor. Şu İkizlerdeki Jüpiter’e bir güvensem 🙂 Güvenemiyorum işte … çok konuşup işe güce gelince kenara çekileceğinden korkum var … o yüzden Uranüsten aldığı gazla yapılacak iş çanağı çömleği patlatır da sonra biz yine desteksiz atmış olur muyuz onu bilmiyorum!

Bütün diyebileceğim şudur Dostlar; nefsinize hoş gelen, ömrünüze verdiğiniz emeği boşa çıkartır bazen … Hayat bizi bazen vererek, bazen alarak dener! Her iki hali de tevekkül ve adap ile karşılayan … hiçbirini kendinden kendi hikmetinden ya da eksiğinden bilmeyip, MERKEZ’den bilen ve şükürden şaşmayan, yolu kaybetmeden yürür!

Ne yapmanız gerektiğini seçemiyorsanız BİŞEY YAPMAYIN! Sadece nefes alın … sadece sakinleşin … sadece kalbinize dönün ve duaya sığının.

Biz herşeyi bilmek, herşeye yetmek isteriz. Hani demiş ya Sokrates Usta: ”Tek bildiğim, hiç birşeycik bilmediğimdir!” Zaten insan hiçbirşeyi bilmediğini, zira yolu yukardan göremediğini, dolayısıyla neyin hayır neyin şer olduğunu da görüş mesafesinden seçemediğini bir kabul etse, meselenin büyük kısmı hallolmuş demektir 🙂 Ama biz bu çaresizlikten pek bi rahatsız oluruz! Geçmişimizi bile değerlendirmekten acizken, geleğe ipotek koymak, hatta tapu almak isteriz 🙂 Nafile…

Böyle aklımıza, fikrimize, basiretimize meydan okuyan zamanların hayrı, bize aczimizi bildirmelerindedir! Aczi farketmek iyidir; insanı merkeze sormaya yönlendirir …  falcıya, hocaya, mantığa, ya da başka yolcuya değil … MERKEZ’e 🙂

Eğer etrafınızdaki sesler, içinizdeki karmaşa, olan bitenin gürültüsü, sizi aştıysa, derin bir nefes alın ve başınızı yaslayın Yaratan’ın göğsüne … Bu pürüzsüz bir yaz denizinde sırtüstü suya uzanıp, onun kaldırma kuvvetiyle sizi taşımasına izin vermeye benzer… durmak güzeldir … ne diyeceğini bilmiyorsan susmak güzeldir … tevekküle bürünüp kalbimizi nadasa çekmek güzeldir.

Birkaç günü kendi haline bırakın ki onlar da sizi kendi halinize bıraksın 🙂  Seyirci olun … tepki verici değil! Bakın bakalım ne sürpriz kutular açacak önünüzde hayat … Kutulardan çıkana da atlamayın hemen bayram çocuğu misali … ne demiştik; kah alır dener, kah verir dener! Aldığı vakitler yine serencama sabretmek daha bir kolaydır da, verdiği vakitte gizlidir bazen tuzağın en hası … Ele, bele, dile hakim olmak öyle zamanda maharet ister 😉

HUZUR ola …

Aklın labirentleri içinde kalmak deyince tek birşey gelir aklıma 🙂 The Windmills of your Mind …  Thomas Crown Affair’in müthiş müthiş şarkısıdır 🙂 orjinal filmden görüntüler eşliğinde Sting‘den dinleyin … sesi parfümlü ipek eşarp tadında geçsin kalbinizin üstünden

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=GR7QUH8-9ME]