21 Eylül 2021, BAŞAK BALIK AKSINDA DOLUNAY – Neyi Hak Ettiğini Bilmiyorsan…

21 Eylül 2021, BAŞAK BALIK AKSINDA DOLUNAY – Neyi Hak Ettiğini Bilmiyorsan…
21 Eylül 2021 günü, İstanbul’a göre 02:53 itibariyle DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alıyor. DOLUNAY haritasını yorumlarken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;
- Güneş Başak Burcu’nun 28 derecesinde, haritanın 3’üncü evinde ve Terazi Burcu’ndaki Mars ile kavuşum halinde.
- AY Balık Burcu’nun 28 derecesinde, haritanın 9’uncu evinde ve Balık’ın yöneticisi Neptün ile kavuşum halinde.
- Haritanın Yükselen Noktası 10 derece Aslan, yöneticisi Güneş, dolayısıyla gücünü yine Başak’taki Güneş temasına veriyor.
- Başak’ın Yöneticisi olan Merkür, Terazi Burcu’nda, SPICA ile kavuşuyor, Pluto ile kare, retro konumdaki Jüpiter ile de üçgen açı yapıyor.
MEALİ;
Neyin düzgün, adil ve doğru olduğu konusunda vizyonumuzun kayacağı, iletişimde kopukluklar ve belirsizlikler yaşayabileceğimiz, yaşadıklarımızı hakkaniyetli bir zemine oturtmakta zorluk çekeceğimiz bir DOLUNAY bu… Neler deneyimleyebiliriz derseniz;
- Beklentilerde ve alınan karşılıklarda uyumsuzluk olabilir. Durum değerlendirme hatalarına ve iletişim zorluklarına bağlı hayal kırıklıkları yaşayabilir ya da yaşatabiliriz.
- Kitabına, kuralına uygun ya da bizim tahminimize göre beklentiye hitap eden şekilde davranıp, yine de umduğumuz karşılığı alamayabiliriz. Zira muhatap olduğumuz kişiler, bizden beklenenler ya da içinde olduğumuz durumla ilgili tam olarak görüp değerlendiremediğimiz şeyler olabilir.
- Biz kendimize göre hak ettiğimizi düşündüğümüz bir davranış bekleyebiliriz. Ancak geçmişten gelen ve değerlendirmeye almadığımız etkenler bize göre ”adil ya da normal” olan durumu değiştirebilir. Durumu sadece kendi perspektifimizden ele aldığımız için yanlış bir beklenti içine girebiliriz. Haksızlığa uğradığımızı düşünürken haksızlık eden biz olabiliriz.
- Bizim doğruluk, incelik, dürüstlük, adil olmak adına yaptığımız bir davranış, karşımızdakilerin bizi hafife almasına, güçsüz ve eli mecbur görmesine ya da aksine manipülatif veya tutarsız bulmasına, bizimle ilgili şüpheye düşmesine sebep olabilir. Yani tarafların benimsediği etikler ve davranış kodları birbirinden çok farklı olabilir. Bu nedenle de birbirlerinin niyetini ve gücünü değerlendirmek konusunda yanılgıya düşebilirler.
ANLAMAK ve ANLAŞILMAK zor ve emek isteyen bir denklemdir. İletişim kurarken kullandığımız kodlar, karşımızdaki kişilerin süzgecinden geçerken bambaşka bir anlama bürünerek tercüme edilebilir. Biz de insanların davranışlarını değerlendirirken kendi süzgecimizden geçirir ve kendimizden pay biçerek anlam veririz. Yaptığımız ya da gördüğümüz bir davranışın, karşımızdakinin anlayışına göre ne anlama geldiğini bilemediğimiz için, yapılanı nasıl anlamamız ya da kendimizi nasıl anlatmamız gerektiğini de çoğu kez bilemeyiz.
Olayları ve kişileri DEĞERLENDİRME sorunu, hepimizin yaşadığı bir zorluktur. Yanlış değerlendirmelerin altında başta kendimizi değerlendirmek konusunda yaşadığımız zorluklar yatar. Asıl sorun değerlendirme için kullandığımız filtrelerin kişisel kaygılarımızla kirlenmiş olmasıdır!
Tam da bu yüzden, insanları dinlerken, yaptıklarını değerlendirirken, çoğu kez ONLARI GÖRMEYİZ ve SÖYLENENİ DUYMAYIZ. Biz duymak istediğimizin söylenip söylenmediğine ve görmek istediğimizin yapılıp yapılmadığına bakarız! Arzumuza uygun olan genelde bizim kişisel çıkarımıza da uygundur veya bize kendimizi onaylanmış, değerli ve doğru hissettirecek olan şeydir. Olaylar arzu ettiğimiz gibi gelişmediğinde biz kendimizi kötü, değersiz, hırpalanmış, gözardı edilmiş hisseder… Sonuçta da bir yere varmayan kurgular ve yargılar döngüsüne gireriz.
İnsan hep adap ve adalet üzerinden konuşur ve kendini bu kavramlarla haklı veya meşru kılmaya çalışır. Ama neyin adaplı ve adil olduğu GERÇEKTEN PERDELİ isek, görülebilir değildir. İnsan durumun va başkalarının gerçeğine perdelidir. Zira kendi gerçeği ile yüzleşmek konusunda cesaretsizdir. İnsan en büyük HAKSIZLIĞI KENDİNE YAPAR, o yüzden başkasının da hakkını veremez!
Eğer kendi eksiklerimizi, hatalarımızı, hayatı zora koşan tutumlarımızı görmek, kabul etmek istemiyorsak, bunları bize fark ettiren olayları da görmek, anlamak, gereğince değerlendirmek istemeyiz. Bunları yüzümüze vuran olaylar geliştiğinde, sırtımızı dönmek, duyarsız olmak, karşımızdakileri suçlamak, vurdumduymaz, mazlum, kızgın, küskün gibi rollerden birine girmek yoluyla, kendimizle yüzleşmekten kaçınırız. Bu kaçınma bizim hayata dair gerçekçi bir bakış açısına sahip olmamızı zorlaştırır ve başkalarıyla iletişimimizi tehlikeye sokar. Özdeğer duygumuz çok zayıfsa, kendimizi aşırı koruruz. Sürekli kayırılmak ister ve olayların bize kendi değerimizi kanıtlar şekilde gelişmesini bekleriz. Hatta bunun için koşulları zorlarız. Muhataplarımızın kendilerini koruma, güvende hissetme, hak ettikleri karşılığı alma ihtiyacını gözardı ederiz. Onları dinlemez, duymaz, görmeyiz. Uzlaşma gayretini hep onlardan bekleriz. İletişimin sürmesi ancak onların da kendi ihtiyaçlarını gözardı etmeleri ve tamamen bizi memnun etmeye odaklanmaları ile mümkün olur.
Bazen de biz beklentiye uygun, uyumlu, kurallara bağlı ve düzgün olursak, buna denk düşen karşılıklar alacağımızı zannederiz ve alamayınca kendimizden şüpheye düşeriz. YETERİNCE İYİ ve KİBAR davranamamış olduğumuzu zannederiz. Kendimizi açıklamak ve kabul görmek için aşırı bir çaba içine gireriz. Oysa kurallar yalnızca bizim için geçerliyse ama karşımızdakiler bunları kendilerine göre değiştirebiliyorlarsa, ortada bir uzlaşma zemini yoktur. Zira bu ilişkide bir DENKLİK yoktur. Bizi karşılık almamamıza rağmen karşımızdakini memnun edecek şekilde davranmaya zorlayan, kendi değerimizle ilgili kaygılarımız ve ne olursa olsun onaylanma ihtiyacımızdır. Cevap alabildiğimizi, alttan alarak karşımızdakini ”kibarlığımızla” yönetebildiğimizi, durumu dolaylı yollardan kendi istediğimiz hale getirebildiğimizi görmeye çalışırız. Ancak durum bizim değerimizle değil, karşımızdakinin yapısı, öncelikleri ve değerleriyle ilgilidir. Onun gözünde değerli olmak, o ilişkiyi ister duygusal, ister sosyal ister ekonomik düzlemde devam ettirmek için bizim KENDİ DEĞERLERİMİZDEN vazgeçmemiz gerekiyorsa, bu sürdürülebilir bir durum değildir.
Bu iki uç, birbirinden çok farklı tutumlara işaret ediyor gibi görünse de, özünde kendi değerini bir başkasının davranışı üzerinden gerçekleştirme çabası vardır!
Bu DOLUNAY’da beklediğimiz ile bulduğumuz birbirinden farklı ise, yaşadıklarımız bize kendimizi haksızlığa uğramış hissettiriyorsa, olayı kurgular ve yargılar döngüsüne girmeden nasıl değerlendireceğiz? Yani gerçeği ve adil olanı nasıl göreceğiz? Kendimize ve başkalarına haksızlık etmeden çözüme nasıl varacağız?
Eğer BİZE GÖRE UYGUN olan durum gerçekleşmediyse, ortada illa ki bir takım boşluklar ve yanılsamalar vardır. Bu boşlukları saptamak için önce bizi hayal kırıklığına uğratan kişinin ya da kurumun geçmişten bugüne izlediği tutuma bakmamız gerekir.
Eğer muhatabımız olan kişi / kurum normalde durumun gereğini yapmasıyla – örneğin haber bekliyorsak aramasıyla, ödeme bekliyorsak göndermesiyle, zerafet bekliyorsak göstermesiyle – biliniyorsa ama şimdi paternini değiştirdiyse;
- Yaptığımız veya yapmadığımız bir şeyle biz farklı bir mesaj vermiş olabiliriz. Karşımızdakiler bizim beklentimizi, tercihimizi ya da durumumuzu kendilerince değerlendirmiş ve bizim umduğumuzdan farklı bir sonuca varmış olabilirler.
- Durumun hiç bilmediğimiz bileşenleri olabilir.
O zaman kurgular geliştirmek veya yargıya varmak yerine neden böyle olduğunu sormak en iyisidir. Sormak, gerçekle yüzleşmek ve kodları karşılıklı olarak tercüme etmek için girişilecek bir çabadır. Bu çabaya soyunurken söyleneni olduğu gibi duymaya ve anlamaya açık kalmak bizim için en iyi olanıdır. Bilgi bizi kaygı ve yargılarımızdan özgür kılar… Duymamız gerekeni duyduktan sonra biz durumu bir daha değerlendirebilir ve bize göre uygun ve adil olanı yapabiliriz. Eğer kendimizde düzeltmemiz gereken bir şey varsa, bunu da idrak etmek için bir fırsatımız olur.
Eğer muhatabımız olan kişi / kurum başından beri kendi önceliklerini durumun gereklerinden daha öne çeken ya da ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir tavır sergilemişse, son karşılaştığımız tutumu da bizimle değil ONUNLA İLGİLİ bir tercih olarak görmek en iyisidir. Genellikle böyle muhataplarla iletişim kurulduğunda bizi anlamaya çalışmadıklarını ve sürekli kendilerini kayıran bir söylem benimsediklerini görürüz. Tekrar eden bir keyfi davranış sözkonusu ise, biz üzerimize düşeni yaptıysak ama karşılığını göremediysek, bu aşamadan itibaren neyin bize uygun olduğu konusunda kendi kararımızı alır ve öyle hareket eder, karşımızdakinin de bundan memnun olup olmaması ile ilgilenmeyiz.
Belirsizlikte kaybolsak da gerçeği aramaktan korkmadığımız, uygun soruları kendimize ve başkasına sormaktan kaçınmadığımız, görmek için baktığımız, duymak için dinlediğimiz, sesimizi duyuramadığımız yerde susmayı bildiğimiz ve kendimizi kaybetmediğimiz bir DOLUNAY olsun!
BURÇLARA GÖRE YORUMLAR için özetler aşağıda… Eğer detaylı yoruma ihtiyaç duyorsanız, ÜYELİK https://junoastrology.com/uyelere-ozel/ seçeneğinden yararlanabilir ve bu sayede Otizmli Çocuklara da katkıda bulunabilirsiniz;
KOÇ veya Yükselen KOÇ: Bazı planlarınız suya düşebilir… İstediğinizden farklı konulara odaklanmanız gerekebilir.
BOĞA veya Yükselen BOĞA: Bir fırsatı gözardı edebilir ya da yanlış anlayabilirsiniz.
İKİZLER veya Yükselen İKİZLER: Güvenmek ve kendinizi güvenceye almak konusunda biraz daha gerçekçi olun.
YENGEÇ veya Yükselen YENGEÇ: Her şeyi doğru yapmaya çalışırken detaylarda kaybolabilirsiniz.
ASLAN veya Yükselen ASLAN: Maddi konularda söylenenler ve yapılanlar birbirini tutmayabilir.
BAŞAK veya Yükselen BAŞAK: İlişkilerde, ortaklıklarda hayal kırıklığı olabilir. Ama haksızlığa uğradım derken şaşkınlığa da düşebilirsiniz.
TERAZİ veya Yükselen TERAZİ: Bakış açınızdaki olumsuzluk ya da belirsizlik size durağanlık veya isteksizlik verebilir.
AKREP veya Yükselen AKREP: Mükemmellik arzusu plan yapmayı zorlaştırabilir.
YAY veya Yükselen YAY: İş hayatınızla ilgili ataklarınıza zeminsizlik veya güvensizlik engel olabilir.
OĞLAK veya Yükselen OĞLAK: Düşünürken mükemmel bir netlik var… Yaparken iş karışıyor!
KOVA veya Yükselen KOVA: Her şeyi istiyorlar ama ne verecekleri belli değil…
BALIK veya Yükselen BALIK: Siz kendinizi değerlendirmek konusunda sorun yaşıyorsunuz.