Sivri, Hınzır & Cüretkar Bir Dille; Hangi Burç Hangi Yaşın Kafasını Yaşar :)))

Her davranış modeli belirli bir yaş döneminde ortaya çıkar. Belirli dönemler belli bir kafayı mecburen yaşarız. BURÇLARA göre bunlar nelerdir dersenizzzzz;
KOÇ veya Yükselen KOÇ: Onların kafası aynen diğerlerinin arasından sıyrılıp yumurtaya ulaşmaya çalışan sperm gibi çalışır :))) Ciddiyim gerçek güdülenmeleri budur! Aslında gevşeyip hayatın içinde savrulmaya, mal mal şeylere takılmaya aşırı bir yatkınlıkları vardır. Kendilerini önce bi dağıtırlar. Sonra da HÖYYTT BEN BURDAYIM LEEEYYNNNN diye atraksiyon yapıp varlıklarını hissetmeye çalışırlar. Zira HÜCUUUMMM diye bir şeye saldırıp birinci gelmezlerse kanalizasyona karışıp kaybolacaklarını sanıyorlar :))))
BOĞA veya Yükselen BOĞA: Kendilerini döllenmeyi bekleyen bir yumurta, herkesin ulaşmak istediği Nirvana, her görenin sahip olmak istediği bir arazi, altın yumurtlayacak bir tavuk gibi hissederler… Şimdi farkındaysanız bu kafada hiç aksiyon yok! Herşey bir potansiyel halinde öööle durup yapılmayı bekliyor :)))) O yüzden yapılacak hiç bir şeyi parmaklarını kıpırdatmaya layık bulmaz, herşeyin ayaklarına gelmesini beklerler… Sonra da koca beğenmemekten kurumuş bakire gibi çemkirirler : ”Aslında çok iyi dansederim. Beni zamanında Kraliyet Akademisi sınavına sokacaklardı… Ama dut zamanıydı! Yimekten gidemedim…”
İKİZLER veya Yükselen İKİZLER: Onlar kendilerini sabit bir varlık gibi değil, şekillenmekte olan bir tasarım, adeta bir cenin gibi bölünerek büyüyen hücrelerden oluşan ve sürekli başka bir şeye dönüşen bir ihtimaller yumağı gibi hissediyorlar 🙂 İşte o yüzden 58 yaşında bile akıllarında hala büyüyünce olmak istedikleri şeyler var! O yüzden her düşünce başka düşüncelerle bölünüyor… En güzel ilişkinin orta yerinde gözler yan masada… Allaahhhhhh ne kadan da çok yapılacak şey ve ne kadarrrr az zaman varrr :)))) Elbette başlanan her şey yarım! Tatmin diye bir şey yok…
YENGEÇ veya Yükselen YENGEÇ: Onlar kendilerini analarının rahminden yeni çıkmış bir bebek, cennetten yanlışlıkla kovulmuş bir pericik, harikalar diyarına girecekken kapı suratlarına çarpılmış ve sonra da bu bir rüyaydı denilip soğuk bir sabah vakti yataktan kalkmaya zorlanmış – ühhhüüüüü ühhüüüüüü – şanssız bir yavrucak gibi hissederler 😉  Hayır yani şimdi açmısın desen o bile kabahat… SORUYOR MUSUN HERHALDE YANİ! İşte o yüzden doyuracan, bakacan, ne istiyorsa verecen:))) Sevecen ama sıkmayacan :)))) Uykusundan ani kaldırmayacan travma yaratırsın! Haber vermeden ortadan kaybolmayacan zira unutma ki 0-1 yaş arası bebeklerde sabit nesne ihtiyacı had safhadadır!
ASLAN veya Yükselen ASLAN: Onlarrrr evin ilk ve tek çocuğu ve dahi iki sülalenin ilk torunu… Cennetten dünyaya düşmüş bir ışıkkkk… Sadrazam’ın sol cebindeki keseden düşmüş bir altın :)))) Yani işte öyle bir buldumcuk ve her şey üzerinde hak sahibi bir çocuk gibi hissederler. Her yaptıklarının affedilmemesine, her istediklerinin yapılmamasına, her durumda en tercih edilen hatta ısrarla çağrılan kişi olmadıklarına, her ellerini attıkları şeyde hemen başarılı olup alkış almadıklarına çokkkk şaşırırlar :)))) İsteklerine uyulmaması, istemedikleri bir işi yapmaları veya hoşlanmadıkları bir yerde durmaları filan söz konusu olamaz! İlgi çekmek için de tadı baldan zehire kadar değişen türlü marifetleri vardır. Ben 2-5 yaş arası velet kafası diyim gerisini siz çözün 😉
BAŞAK veya Yükselen BAŞAK: Onlara ben kıyamam… Zira onlarınki tam üzerine kardeş yapılıp bir de ilkokula başlamak zorunda kalan 6-11 yaş arasındaki çocuk kafası! Ay düşünsenize iğğğrennççç… Artık şımaramıyorsun zira şımartılan başka biri var. Sen hep anlayışlı ve uslu olmak, hatta seni değil başkasını emziren Anneciğe yardım etmek zorundasın! Okulda da eğlenmek  veya gevşemek yok. Sürekli bir şeyler öğrenmen lazım ve başkalarıyla seni acımasızca karşılaştıran bir not sisteminde değerlendiriliyorsun! Zoraki ve kendini asla değerli hissettirmeyen bir aklıbaşındalık hali… Küfredecen edemiyorsun zira elinde kıl bir usluluktan başka bi mok kalmamışşşş :)))) İşte o yüzden azmanyak ve gizli işkenceci oluyor Başaklar! O yüzden diken-üstü bir hal… Başkalarında da kusur bulup rahatlamaya çalışma ihtiyacı… Haklılar bence 😉
TERAZİ veya Yükselen TERAZİ: Ayyy tipik ergen kafası işte ayolll :))))) Hep bir şikayet bir hüzün, hep ne yapıp edip çiftleşme gayreti, hep yeni bir aidiyet bulma arzusu :)))) Peşinde olduğu biri veya sevgilisi varsa dünya umurunda değil… Ama yoksa ya da ilişki tüm enerjisini alacak kadar yoğun değilse çılgınca dünya sorunları veya kültür yayınları ile ilgilenme hali! Ama aslında yüzeysel bir yanımız olduğu için piyasa haberleri de kaçmıyor :))) Tabii ki mutsuz! Hayır mutlu olsa bulaşığa yardım etmesi ya da çöpü çıkartması gerekecek… O yüzden sorumluluk gördüğün yerde gömecen kafayı laptopun veya I-Phone’un – ne yani android mi alacak pöhhhh – içine… Millet sanacak çocuk dünyayı öğrenme hevesi içinde kendini geliştiriyor :)))
AKREP veya Yükselen AKREP: Valla aslında hayata atılıp anasının tencere dibini görmüş insan hali onların kafası ya :)))) Bildiğin otuzlu yaşların ortası! Fonda ”Masuuumm değiliiizzz hiçç birimizzzz” çalıyor 😉 Eller baya bi çamura sokulmuş… Hakkında hayal kurulan her bir şeyin aslında ne olduğu ve nelere mal olduğu görülmüş… Büyük anlamlar kaybedilip büyük dersler alınmış… Aldanılmış, aldatılmış… Savaşmanın, kazanmanın, beklemenin, kaybetmenin, yıkılmanın ve yeniden başlamanın her türlüsü yaşanmış… Artık hiç bir şey çok özel gelmiyor. Kutsal bir algı yok ama hayatın derin bir aklı ve akışı olduğuna dair sızılı bir farkındalık var 😉 Aurada bir olgunluk, bir ”sorarsan anlatırım bilgeliği” seziliyor :))) Takıntılar var, kuyruk acıları var! Ama özenle gizleniyor :))) Herşeye atlama hali yok ama şöyle ağza layık bir fırsat çıkınca da oyuna – feleğin çemberinden çıktım da geldim – kıvamında giriliyor :)))) Eline geçen fırsatı boş bırakmaz dibine kadar kullanır. Ve bir seçim gerekiyorsa daima çıkarına uyanı seçer. Acımasızlık mı bu? Onlara kalırsa gerçekçilik…  Zira o yapmazsa diğerinin onun üstüne basıp geçeceğinden emin!
YAY veya Yükselen YAY: Tatlım bunların kafası bildiğin ”Orta Yaş Bunalımı” kafasıdır :))) Şimdi hayatı ortalayan insan ne yapar bir düşünün… Eğer o güne dek yeterince azıp kudurduysa ve hayat göstergeleri errör vermeye başladıysa ya ”Ferrari’sini Satan Bilge” ya da ”Hacı’ya Giden Tövbekar” olur :))) Eğer aşırı uslu yaşayıp her şeyi kitabına göre yaptıysa da giderayak sapıtır! Alnına bir bandana, altına bir motor, arkasına gençten bir sevgili çeker, basar gaza :))))  İşte bunlarınki o hesap… Herkesin yaptığı banal bulunur! O güne dek denenmiş ve yapılmış olan zaten mümkün değil bir daha yapılamaz! Hep yeni bir deneyim ve keşfedilmemiş, kirletilmemiş bir vaha aranır 🙂 Prensipte yargılamayı yanlış bulur ama hem herkesi çatır çatır yargılar, hem de sürekli kendini yargılar… Pişmanlık duymaya karşıdır ama pişmanlıktan ölür. Bu yüzden – yani çooook içine attığı için – içer :))) Yaşlı bir insan gibi konuşur ama assssslaaaa yaşlanmayı kabul edemez! Bir de artık daha fazla zamanı kalmamış da giderayak ne yapsa yanına kar kalırmış gibi ”Seksinin Yapılmasına” hiç itirazı yoktur :)))))
OĞLAK veya Yükselen OĞLAK: Onlarınki, emeklilik yaşı gelmiş olduğu halde ”benim bu müessese için yapacağım çok şey var” diye ayak direyen ve son çare olarak yönetim kuruluna çekilen dinazor iş adamı veya iktidarı bırakamayan politikacı kafasıdır :))) Kesinlikle deneyim ve görgüye dayalı, işe yarayan ama çok sıkıcı yöntemleri vardır. Çok bilirler! Ağızlarını zor açar ama açtılar mı uzuuuun ve deriiiin konuşurlar. Yani hakikaten de bildiklerini iyi bilirler de… İşte biraz da susup akıl almayı kabul etmeleri, biraz da başkalarına bir şeyleri bildikleri gibi yapsınlar, biraz hata yapsınlar, birşeyleri değiştirsinler diye yer açmayı, imkan vermeyi filan öğrenmeleri gerekir :))) Dünyayı sırtlarında taşımayı bırakıp biraz eğlenmeleri, ciddiye alınmak için kasmayı bırakıp kendileri ile dalga geçmeleri, bazı konularda yetersiz kalmayı doğal kabul etmeleri, yardım istemenin ayıp olmadığını düşünmeye başlamaları filan şartır… Ama işte bunu onlara söylemek için yürek yemek gerek :))))
KOVA veya Yükselen KOVA: Şimdi sıkı durun; Kova dediğin insanın kafası, bazen huysuz ve geçimsiz, bazen hınzır ve çılgın olabilen, kendi mantığından başka mantık kabul etmeyen, laf dinlemeyen ama dert dinleyen ve kendince herşeye çözüm bulup akıl veren, bazen kimsenin anlayış göstermeyeceği şeylere – mesela gençlere ve çocuklara – empatiyle yaklaşabilen ama bazen de en basit bir şey için kıyameti koparabilen TATLI bir MORUK kafasıdır :))) Anacım onlara dokunmayın! Onları oldukları gibi sevip idare edin. Onlardan öğreneceğiniz çok şey var :))) Ama bilin ki çok da gazına gelinmemesi gereken insanlardır 😉 Zira en iyi bildikleri şey NASIL OLMAYACAĞI’dır. Zira yaşlı bir insanın en iyi bildiği şey budur. Denenebilecek bütün normal yolları denemiş ve öyle olmadığını görmüştür. Çok hata yapmıştır… O yüzden artık imkansız şekilde mükemmel olanı yapmak ya da tercihan YAPTIRMAK ister :))) Tutturdular mı he deyin… Ama siz yine normal hayatın içinde uygulanabilir olan bişeyler yapın 😉 Onları da arada bir içirip gezdirin ve birlikte yaramazlık yapın. O zaman çok tatlı, çok bitirim olurlar 🙂
BALIK veya Yükselen BALIK: Şimdi bayaaaa yaşlı birini düşünün… O insan aklı geldiği zamanlarda tam bir ermiş, gittiği zamanlarda da tam bir bebek olmazmı 😉 Bazen görmüş geçirmişliğinin içinden inciler çıkartıp kalbinizi ve aklınızı ihya eder, bazen de söyledikleri ve yaptıklarıyla zıvanadan çıkartmaz mı… İşte BALIK BUDUR :)))) Çoook saf, çok haddeden geçmiş bir halleri vardır. Ama içlerinde çok sefih ve yakası açılmadık anılar, hayatta tahmin edemeyeceğiniz yaramazlıklar, derin pişmanlıklar, hazmedilmesi zor kayıplar, unutmak ve unutturmak istedikleri çok fazla hata ve acı da barındırırlar. O yüzden bazen herşeyi görüp masumiyeti ve gerçekten değerli olanları TERCİH ETMİŞ bir bilge gibi davranır, bazen de baş edemeyecekleri şeylerden kaçmak için saf-salak ayağına yatar ve canları ne istiyorsa onu yaparlar :)))