9 Eylül – 2 Ekim 2022 Merkür Retrosu; Kendimizle ve Etrafımızla İlişkimizde ”Epten Aykırı” Giden Yerlere Bir Bakış!

Monica Rohan
Resim: Monica Rohan

9 Eylül – 2 Ekim 2022 Merkür Retrosu; Kendimizle ve Etrafımızla İlişkimizde ”Epten Aykırı” Giden Yerlere Bir Bakış!

Aklımız fikrimiz Merkür’ümüz, bir kez daha ”epten aykırı” gitme dönemine girdi. Yine bizi kızgın kumlardan serin sulara oradan kimbilir nerelere sokacak…

20 Ağustos itibariyle gölge evresine girmişti. 9 Eylül’de 9 derece Terazi’de Durağan konuma gelecek. 23 Eylül’de Başak Burcuna geçecek. 2 Ekim’de 24 derece Başak’ta iken retro süreci bitecek. Gölge sürecini bitirip 9 derece Terazi’ye kavuşması ise 16 Ekim’i bulacak.

Terazi birleşme, anlaşma, farklılıklardan karşılıklı fayda üretme yani işbirliği yapma, sorunlu durumları uzlaşarak çözme, adil koşullarla yanyana durma ya da ayrışma ile ilgilidir. Merkür Terazi’de retro olunca, bu konularda yaşadığımız tıkanıklıkları, iletişim zorluklarını gözden geçirmemiz için bize bir kapı açılır. Retro sürecini, önce kendimizle sonra da etrafımızla ilişkilerimizde ”Epten Aykırı” giden yerlere tekrar dönüp bakmak ve yeni bir perspektif kazanmak için fırsat olarak görebiliriz.

Maddi ve manevi düzlemde bağ kurduğumuz kişilerle iletişimin tıkandığı, alış verişin sağlıksız hale geldiği, adaletin terazisinin şaştığı konular bu aralar önümüze gelebilir. Uzun ilişkilerimiz, evliliğimiz, iş ortaklıklarımız ve süregelen kontratlarımızda aksaklılar varsa, bunları masaya yatırıp çözmek zorunda kalabiliriz. Çatışmadan kaçındığımız ya da işimize geldiği için ertelediğimiz konuşmaları yapabilir, hakkımızı arayabilir ya da bizi sorgulayıp hakkını arayan kişilerle yüzleşebiliriz. Neyin adil olduğuna, uyumlu ve verimli bir ilişkinin nasıl olması gerektiğine dair bakış açımız değişebilir. Uzlaşmanın mümkün olmadığı durumlarda kesin tavır almayı, gerekirse ayrışmayı göze almamız gerekebilir. Fazla dik, katı, anlayışsız veya bencil davrandığımız konular olduğu ortaya çıkabilir. Karşımızdakinin bakış açısını anlamaya çalışmamız, gurur veya kontrol arzusunu bir yana koymamız, özür dilememiz, diğerinin ihtiyaçlarına saygı göstermeyi kabul etmemiz gerektiğini görebiliriz.

İlişkilerimizde yaşanacak bu yüzleşme sürecini verimli bir şekilde geçirmek için, öncelikle bağlara duyduğumuz ihtiyacı ve bağ kurma şeklimizi, ilişkilerdeki tutum ve beklentilerimizi sorgulamamız yerinde olur! Zira birileri ile – duygusal ya da maddi nedenlerden – ilişki kurarken benimsediğimiz  tavrın altında yatan esas ihtiyaçları, kaygıları ve iç gerilimleri kendimize itiraf edersek, dürüst ve adil bir iletişime girmeye bir nebze daha açık oluruz. Kendi gerçekliği ile bağ kuramayan kişi başkalarıyla da açık ve akıcı ilişkiler kuramaz. Beklentileri ve yargıları yüzünden taşıdığı kaygılarla konuşur ve çoğu kez manipülatif davranır. Gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmek yerine, olması gerektiğini düşündüğü şekle bürünür. Yapılanı ve söyleneni de olduğu gibi alıp, yargısızca değerlendiremez. Olayları kaygıları çerçevesinde değerlendirir, fazla kişisel alır; yani kendi öneminin, değerinin, gücünün bir göstergesi olarak kabul eder. En önemlisi de herkesin tıpkı kendisi gibi ”yaralı, alıngan, korumacı, tedirgin” olduğunu unutur. Ya kendini sürekli suçlu ve sorumlu hisseder ya da bu duygudan kurtulmak için başkalarını birşeylerle suçlar.

”Naapalım, Nasıl Yapalım?” derseniz;

  • İletişim kurarken aceleci olmaktan, hızla yargıya varıp ani tepki vermekten kaçının.
  • Varsayımlardan uzak, tarafsız ve sakince dinleyin. Söz kesmeyin. İkide bir – olumlu ya da olumsuz – yargı belirtmeyin. Söylenenleri – kendi şüphelerinizin izlerini yakalamaya çalışmadan – olduğu gibi alın ama tutarsızlıklar varsa bunları fark edin ve sorgulayın.
  • Kendinizi ifade ederken savaşçı, savunmacı, suçlayıcı olmadan konuşmaya çok özen gösterin. Düşüncenizi, halinizi, ihtiyacınızı, tercihinizi olduğu gibi dile getirin. Karşınızdakine sizi anlaması ve ifade ettiklerinizle ilgili kendi yaklaşımını açıkça söylemesi için alan açın.
  • ”Sen zaten şöylesin böylesin” demeyin. ”Şöyle dediğinde, ben şunu hissediyorum ya da şöyle yaptığında benim açımdan şöyle bir sonuç doğuyor.” deyin. Kişiliğine saldırmayın, davranışının etkilerini tanımlayın.
  • ”Ben senin böyle düşündüğünü biliyorum” demeyin. ”Şu konuda ne düşünüyorsun?” diye sorun ve verdiği cevapların davranışları ile tutarlılığını değerlendirin. Eğer tanımladığı düşüncede size göre eksik ya da yanlış bir parça varsa bunu siz tamamlamayın veya tanımlamayın. ”Seni şunun böyle olduğunu düşünmeye iten ne?” diye sorun kendisine buldurun.
  • ”Bana bunu neden yapıyorsun” demeyin. ”Seni böyle davranmaya iten ne?” deyin. Yani merkeze kendinizi koymayın, karşınızdakinin kişisel sebeplerini koyun! Bir şeyi yapma nedeninin siz değil, kendisi olduğunu fark etmesini sağlayın. Siz de bunu fark edin. Kişisel almayın. Karşınızdakinin halini, sınırlarını, güdülerini, önceliklerini, temel kaygılarını görün, anlayın. İlişkinizin gidişatı hakkında bunları bilerek karar verin. Kendisinden dolayı size ihtiyaç duyduğunuz şeyi vermesi mümkün olmayan biri ise, beklentinizi, tutumunuzu, tercihinizi değiştirin.

Retronun Başak Burcu’na geçmesi ile ilişkilerdeki sorunların irdelenmesi süreci, derleme toplama, yeni bir düzen getirme çabasına doğru geçiş yapabilir. Bu süreçte;

  • Özellikle 23 Eylül’den itibaren sağlığınızla ilgili ihmal edilmiş sorunlar ortaya dökülebilir. Siz şimdiden gerekli tetkiklerinizi yaptırmaya başlayın ve bedeninizin aykırı sinyallerine önem verin.
  • İş hayatınız ve gündelik düzeninizde aksayan konuları yeni bir gözle değerlendirin. Ertelemeci olmayın. Takıntılı ve asıl önceliği unutacak kadar detaycı davranmayın.
  • Memnuniyetsiz hissettiğiniz konulara farklı bir gözle bakın. ”Kendimi memnuniyetsiz hissetmemin nedeni nedir? Ne olsa memnun olurdum?” diye sorun. Başkalarını suçladığınız konular varsa, bunun altında yatan ihtiyacı tanımlayın. Örneğin ”Kendimi onaylanmamış hissediyorum!” Kendinizi onaylamayanın ve bu onayı dışarıdan bekleyenin siz olduğunuzu, kendinizi takdir edemediğiniz için etrafın onayına bağımlı hale getirdiğinizi fark edin!
  • İnsanların eksiklerini görmek ve göstermekten vazgeçin. Olmayana odaklanmayın. Olanı olduğu gibi görün. Kendinizi ilişkilerde hoşnutsuzlukla üste koymaya çalışmayın. Kendinizde hissettiğiniz eksiklerin verdiği rahatsızlığı, başkalarının eksiğini bularak gidermeyin.
  • Herşeyin sizin istediğiniz ve planladığınız gibi gitmek zorunda olmadığını kabul edin. Rahatlamayı, oluruna bırakmayı, müdahale etmek yerine gözlem yapmayı deneyin. Mükemmel diye bir şey olmadığını, hatta birine göre mükemmel olanın başkaları için rahatsız edici olabileceğini fark edin.
  • İnsanların mutsuz, gergin, takıntılı, hatta hırçın olmalarından kendinizi sorumlu tutmayın. Eğer mutlaka yardım etmek istiyorsanız ”Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye sorun. İstenilen şey sizin için de uygunsa yapın. Uygun değilse bunu sakince söylemekten kaçınmayın.
  • Kimsenin hayatını düzeltme, ona kendini iyi hissettirme, kendini ısrarla soktuğu bir durumdan kurtarma sorumluluğunu üzerinize almayın. Vazgeçilmez olayım diye uğraşmayın. Kurtarıcı olayım derken kurban durumuna düştüğünüzü ve sonra yardım etmek istediğiniz kişiye kızmaya, onu kafanızda borçlandırmaya, suçlamaya başladığınızı fark edin.
  • Talep edilmeyen aklı vermeyin. Kendinizi lüzumlu kılarak sevdirmeye çalışmayın.

Herşey kendimizi olduğumuz gibi görmek, olduğumuz gibi sevmekle başlar! Utanç, eksiklik hissi, kendini ispat çabası, olduğundan farklı görünme arzusu, kendimize bir türlü onay verememek ve sürekli başkalarının onay ve desteğine ihtiyaç duymak  ya da onların bize ihtiyaç duymasına bağlı olarak kendimizi değerli hissetmek gibi eğilimler, kendimize sevgisiz olduğumuzu gösterir. Kendimize sevgisiz olmak bizi ilişkilerde aşırı uçlara savurur. Fazla alttan almak, fazla üste çıkmak, fazla beklentili olmak, fazla eleştirmek, fazla alınmak, fazla verici davranmak, fazla baskıcı olmak, fazla kontrol etmek, fazla teslim olmak hep içimizde hissettiğimiz değersizlik hissinden kaynaklanan ”savunma yöntemleri”dir. FAZLA olan her şey içimizdeki eksiklik duygusunun yansımasıdır!

Kendinizi Sevin! Yapabildikleriniz ve yapamadıklarınızla sevin. Kimseye göre davranmaya değil, kalbinizin derinliklerinde hissettiğiniz Yaratan’dan Gelen değerlere göre davranmaya çalışın. O zaman hoşnut ve huzurlu olursunuz. O zaman insanları da oldukları gibi görür, kabul eder, mesafe ayarı yapar, adil ve verimli ilişkiler kurarsınız.

SEVGİ dediğimiz şeylerin bazen bizde yaralar bıraktığı doğrudur. Ama bu sadece kendimize sevgi duymayıp onu dışarıda aradığımız zaman olur. LOVE HURTS – AŞK ACITIR;

Bu retroda kendimizle bağımızı güçlü ve sevgi dolu kurmak, bu sayede tüm bağlarımızı şifalandırmak hepimize kolay olsun.

 

 

12 Adet Yorum

  1. Funda

    Emeğinize sağlık. Severek ve ilgiyle okuyorum yazılarınızi. Katkınız için teşekkür ederim..

  2. Melike

    Tesekkurler Juno💙

    1. Ebru

      🌀💜

  3. oya öngör

    Teşekkür ederim emeğinize yüreğinize sağlık Juno

  4. Müge

    Seviyorum. Çok.

  5. Naz

    Emeğinize sağlık,
    Burçlara göre yorumlar gelecek mi ? 🙂

  6. Leyla

    Benim cv, kafa kağıdı, damga vergisi… “Bunları yapmayın” dediğiniz her şeyi yapmışım :’) Teşekkürler, harika bir yazı olmuş yine.

  7. Serpil

    Ne kadar güzel bir yazı, yüreğine sağlık 🙏❤️

  8. Nükhet

    Yine verdiğin mesajlardaki zamanlama mükemmel. Teşekkürler Juno

  9. Hande

    Nokta vurusu! Sanki beni , eşim ile içinde olduğumuz dönemi görüp bilip öyle yazmışsınız gibi. Masallah! Allah ilminizi arttırsın 🙏🏽💛😊 tavsiyeler de müthiş. Dönüp dönüp okuyorum.
    Sevgiler

  10. Seda

    Harika bir yazı gercek bir emek. Teşekkürler

  11. Z*****

    3 Ekim gecesi, son 2 haftadır yaşadıklarımdan dolayı yorgun ve sorgular bir halde, arınmak için aldığım duş sonrasında uykuya geçmeden hemen önce aklıma düştü Juno okumak. Keşke daha önce yapsaydım. Kırmadan, yükselmeden, başkalarını ama en çok da kendimi üzmeden önce. Yine de şükür ki okudum. Retro benim için an itibariyle bitmiştir. Sabah ola hayrola. Teşekkür ederim 🙏

Bir Cevap Yazın

Arşiv

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: