17 Haziran 2019, YAY Burcu'nda DOLUNAY; En Büyük Zaafiyet Gerçekten Kaçmaktır!

1acf2280645044abf98fbf2409a0b5b8
Resim:

17 Haziran 2019, YAY Burcu'nda DOLUNAY; En Büyük Zaafiyet Gerçekten Kaçmaktır!

17 Haziran 2019 günü, İstanbul’a göre 11:30’da DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alıyor. DOLUNAY haritasını incelerken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • AY Yay Burcu’nun 26 derecesinde, haritanın 4’üncü evinde ve ACULEUS sabit yıldızı ile kavuşuyor. ACULEUS Aşil’in topuğu gibi beklenmedik bir zaafiyetin göstergesi.
  • Güneş İkizler Burcu’nun 26 derecesinde, haritanın 10’uncu evinde.
  • Haritanın Yükselen Noktası 8 derece Başak’ta ve THUBAN sabit yıldızı ile kavuşum halinde. THUBAN hazinenin bekçisi, kıymetli olanı korumak için seçilmiş görevli anlamına geliyor.
  • Hem Güneş’in girdiği İkizler Burcu’nun hem de Yükselen’in yöneticisi olan Merkür, 19 derece Yengeç Burcu’nda, Mars, Kuzey AY Düğümü ve CASTOR sabit yıldızı ile kavuşum halinde. CASTOR iyi yetiştirilmiş, sözcükleri ustalıkla kullanan bir kişiye işaret ediyor. Ancak Merkür ve Mars ile kavuşumu toplumun tepkisine yol açan yaklaşımlara veya gözardı edilen sorunlara işaret edebiliyor.
  • AY’ın girdiği YAY Burcu’nun yöneticisi Jüpiter, YAY Burcu’nun 18 derecesinde ve Retro konumda. AY ile de geniş açılı bi kavuşum içinde.
  • Güneş – AY & Jüpiter – Neptün arasında Değişken Karakterde bir T-Kare yaşanıyor.
  • Merkür’ün Yengeç Burcunda yaptığı  Stelyum ile Satürn’ün Güney AY Düğümü ile kavuşumu arasında karşıt açı var ve Neptün bu karşıtlığın iki ucuna ılımlı açılar alıyor.
  • Venüs İkizler Burcu’nun 10 derecesinde, MC ile geniş açılı temas halinde ve ALDEBARAN sabit yıldızı ile kavuşuyor. ALDEBARAN adaleti ve namusu ile bilinen güçlü bir kişiyi temsil ediyor.

MEALİ;
Çok sayıda Sabit Yıldız’ın devrede oldukları bir DOLUNAY yaşanacak. Yorumu yaparken bu yıldızların niteliklerini de dikkate aldım. Arzu edenler yukarıdaki açıklamaları inceleyebilirler.
Sosyal Düzlemde;

  • Haritanın Yükselen Noktası, Türkiye’nin kuruluş haritasındaki Kuzey AY Düğümü ile kavuşum halinde. Dolayısıyla yaşanan sürecin Türkiye’nin geleceğinin şekillenmesinde önem taşıdığı anlaşılıyor.
  • İletişimde açıklık, dürüst ve anlaşılır ifadeler, somut bir vizyon sunma becerisinin önem kazanacağı ve ideolojilere ya da inanca dayalı manipülasyonlardan uzak durmanın daha iyi sonuç vereceği bir zaman. Zira güvenilir ve dürüst yönetim arayışı çok belirgin.
  • Buna karşın, çok fazla spekülasyon, yalan haber, abartılı suçlama veya göz boyamaya dönük çıkışların yaşanacağı ve bazı gerçeklerin laf kalabalığı ile örtbas edilebileceği görülüyor. Bu tür girişimler politik arenadaki bütün rakip oyuncular tarafından kullanılabilir ve hepsi de aynı ölçüde yara almaya açıklar.
  • Görev ihmallerine veya gücün kötü niyetli kullanımına işaret eden konuların ört bas edilmesi için uğraşılsa da, geçmişte gözardı edilmiş olan meselelerin artık kamuouyunda bir güven sorunu oluşturduğu ortaya çıkabilir.
  • Haksızlık ve hukuksuzluk söylemlerinin tüm oyuncular tarafından gündeme taşınması mümkün.
  • Ekonomik kararların ya da Ekonomi’den Sorumlu Yöneticilerin özellikle mercek altında olacağı ve geçmişte alınmış bazı kararların beklenmedik zaafiyetlere yol açabileceği görülüyor.  Dolunay’ın Türkiye haritasında 12’inci ve 6’ıncı evleri etkilemesi, özellikle bir dönem yanyana görev yapmış kişilerin şimdi arkadan vuran konumuna geçme ihtimali de var.
  • ALDEBARAN Kavuşumlu ve MC’ye yakın olan Venüs’ün İmamoğlu’nun daha şanslı olduğuna işaret ettiği düşünülebilir. Zira Venüs Ekrem Bey’in Güneşi ile kavuşuyor.

Bireysel Düzlemde;
Güven ve aidiyet duygularımızı sorguladığımız bir DOLUNAY bekliyor bizi… Köklerimizi saldığımız zeminler üzerinde düşünecek, kendimize güven ve huzur içinde var olabileceğimiz bir dünya yaratmaktan ne anladığımızı sorgulayacağız. Bu süreçte;

  • Bağımsızlık arzumuz ve bağımlılık hissimiz üzerinde çalışmamız gerekebilir. Kendimizi bağımsız kılma arzumuz ile güvende ve birilerine ya da bir yere ait hissetme ihtiyacımız arasında bir denge kurmamız gerektiğini fark edebiliriz.
  • Aile ilişkilerimiz ya da ev ortamımızdaki düzensizlikler ve bunlarla baş edememe kaygımız su yüzüne çıkabilir.
  • Güvenip kendimizi bırakmak istediğimiz insanlardan neler beklediğimizi, bu beklentilerin dengeli ve adil olup olmadığını, ya da beklentilerimizi yönlendirdiğimiz kişilerin buna uygun olup olmadığını sorgulayabiliriz.
  • Aynı şekilde bize yönelik beklentiler konusunda ne hissettiğimiz ve nasıl davrandığımızı, haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüzde nasıl tepki verdiğimizi ve neden böyle yaptığımızı çözümlememiz gerekebilir.
  • Bize kendimizi güvensiz hissettiren bir taşınma veya ayrılık yaşıyor olabilir, yüzümüzü çevirdiğimiz yerin ve yönün yeterince bizi memnun etmeyeceğinden endişe edebiliriz.
  • Kendimize ait bir dünya kurmak konusunda ne hissettiğimizi, tek başına ayakta durma becerimizi, yalnızlık korkumuzu sorgulayabiliriz.
  • Aile bağlarımızı gözden geçirebilir, çocukluğumuzda aidiyet ve beraberlik konusunda edindiğimiz deneyimlerinin, bizim aile, aidiyet ve güven arayışımıza, başkaları için sorumluluk duyma ve görev üstlenme bilincimize ve bunu yapma şeklimize nasıl yansıdığını fark edebiliriz.
  • Güvenilir bir insan olmaktan ne anladığımızı, birileri bize güvensin diye nasıl davrandığımızı, ya da neden güven veren biri olmak için arzu duymadığımızı irdelememiz gerekebilir.
  • Kendimizi zayıf hissettiğimiz konuları gözden geçirebilir ya da güçlü olayım diye benimsediğimiz davranışların farklı zaafiyetlere veya sorunlara yol açtığını görebiliriz.

Güvenilir olmanın temel koşulunun DEĞİŞMEMEK, güvende olmanın ise DEĞİŞMEYEN BİR DÜZENDE YAŞAMAK olduğunu zannederiz.
Oysa değişmemek ve değişmeyen koşullarda yaşamak, insanı bunaltan bir cendereye, gelişmeyi önleyen bir engele dönüşebilir.  Güvenli olduğunu düşündüğümüz duvarların arkasına sığınmak, bizi gerçekleri görmekten ve onlara adapte olmak için çaba göstermekten alıkoyabilir. Dolayısıyla asıl tehditin farkına varmayabilir ve sırf korunma arzumuz veya tutuculuğumuz yüzünden gözardı ettiğimiz bir tehlikeye maruz kalabiliriz.
Hayat tahmin edilmesi ya da alıştığımız şekilde yönetilmesi güç bir değişkenlik eğilimi gösterir. Buna direnmek ya da bunu görmezden gelmek, anlamsızdır. Tam da bu yüzden asıl güven veren ve insanı güvende tutan koşul DÜRÜSTLÜKTÜR!
Dürüstlük önce kendimize dürüst olmakla başlar… Kim olduğumuz, ne hissetttiğimiz, nasıl davrandığımız, asıl ihtiyacımızın ve hedefimizin ne olduğu, neden korktuğumuz, neden rahatsız olduğumuz, ne umduğumuz gibi konularda kendimize dürüst olmak, bizi içine sığmakta zorlandığımız elbiseleri giymeye çalışmaktan korur. Eğer kendimizi kandırmaya çalışmadan hayatımızı incelersek, bazı arzu ve ihtiyaçlarımız ile bazı davranış modellerimizin çatışma içinde olduğunu, bu nedenle de huzurlu ve doyumlu olmadığımızı fark edebiliriz. Böylesi bir dürüstlük bize beklentilerimiz, ihtiyaçlarımız ve davranışlarımız arasında bir denge kurmak, bazı alışkanlıklarımızı törpülemek, veya bazı ön kabullerimizi değiştirmek için şans verir.
Kendimize dürüst olmak bize başkalarına da dürüst olma imkanı sağlar! Belirli kaygılarımız yüzünden -mış gibi yaptığımız için insanlarda yanlış beklentiler oluşturduğumuzu, sonra da istemediğimiz sorumluluklar veya bize uymayan yaşam biçimleri içine hapsolduğumuzu kendimize itiraf edersek, başkalarını yanıltmaktan da kaçınmaya başlarız. Kaybetme, sevilmeme, saygı görmeme, ciddiye alınmama, eleştirilme korkusu ile üstlendiğimiz rollerin için için yarattığı tepki ile korumaya çalıştığımız ilişkilerimizi sabote ettiğimizi ya da zaten sürdürülmesi mümkün olmayan kontratlar yaptığımızı görebiliriz.
Hayatla ve insanlarla ilişkilerimizde esas olan insanın kendine güvenebilmesidir. Eğer kendimize güvenimiz az ise bu duyguyu başkalarının onayı, varlığı veya gücü ile bütünlemeye çalışırız. Bazen de aslında güvenli olmayan insanlarla ilişkilerimizi alışkanlık yüzünden sürdürmek isteriz. Sabitlik gibi görünen bu durumun aslında hayatımızı sabote etmek olduğunu kendimize itiraf etmeyiz.
İlginç bir şekilde sürekli yeni bir arayış içinde olmamızın, hiç bir yerde ve hiç bir insanla tutunamayışımızın ardında da güvenlik ihtiyacı olabilir! Hayatın ve aidiyetlerin güvensiz ve acı verici olduğunu düşünmek, bazen bizi güvenilmez ve fazlasıyla değişken bir hale getirebilir.
Güvenliği veya güvensizliği dışarıda aramak, MERKEZİNİN FARKINDA OLMAMAK’la ilgilidir. İnsanin dünyasının merkezi kendisidir! Ne bir başkasını bu merkeze koyabilir, ne de bir başkasının merkezi olmayı talep edebiliriz. Zira merkezin kaydığı hallerin hepsi geçici ve herkes için güvensizdir. Güvenli olan tüm aidiyetler, her kişinin kendi merkezini ve kişilik sınırlarını koruduğu ama diğerleri ile yeteneklerini, olanaklarını, kaynaklarını paylaştığı ilişkilerdir.
İnsan ilişkilerinde en büyük sorunlardan biri birbirimize DOĞRULARIMIZ ile yaklaşmamız ve birbirimizi bu doğrulara mahkum etmeye çalışmamızdır. Oysa doğrular hem kişilere bağlı ve göreceli hem de zaman içinde değişkendirler! Değişmeyen ve hep güvenli olan tek şey GERÇEKTİR!
Kendi gerçeğimizin farkında olduğumuz ve kendimizi gerçekleştirebildiğimiz ölçüde başkalarına gerçekten ve gerektiği kadar yakın oluruz.
O zaman ne haksızlık eder, ne de bize yapılan haksızlığı çok uzun süre sineye çekeriz. Ne hakkımızı almak için olmayacak beklentiler içinde anlamsız çabalara girer, ne de incitilmiş olmanın bedelini başkalarına ödetiriz.
Gerçeği görebildiğimiz, kendi gerçeğimizle yüzleşebilecek, gerektiğinde kendimizi törpüleyip düzeltebilecek kadar güçlü olabildiğimiz ve başkalarına da kendimiz ve yapabileceklerimiz hakkında dürüst davrandığımız, kaldırabileceğimiz sorumlulukları samimi bir çaba ile taşıdığımız bir ömür dilerim hepimize…
JESUS TO A CHILD – George Michael … Gülümseyişin bana İsa’nın bir çocuğa verdiği güveni verdi. Jasmine Thomson Cover’ı için sevip de gönderen dosta teşekürler 🙂

 
 

7 Adet Yorum

  1. Sam

    Bazen içimde olan biteni izlediğini düşünüyorum. Demek yıldızlara yansıyor ruhumuzun aksi, love you Juno…

  2. Emrah Eflanili

    Yine mükemmel yazmışsınız üstad…ders verir nitelikte umarım payıma düşen uyarıları uygulayabilirim???

  3. Esin

    Junocum yazını görünce heyecanla açtım ama ne yazık ki anlatım bozuklukları ve yazım hatalarından dolayı okuyamadım. Belki farkedilmemiştir diye buradan yazmak istedim. Dilerim her şey yolundadır. Sevgiler

    1. JUNO

      Kuzum muhtemelen sisteminiz yazıları ingilizce olarak algılayıp kendiliğinden türkçeye çevirmeye çalışıyor 🙂 benim güzel Türkçemi bir daha çevirince de böyle oluyor. Yaygın ve bilindik bir problem. Ayarlarınıza bir bakın.

  4. Jüpiter'i ile buluşamayan Yay Burcu.

    Yine kafama kafama vurdun Juno.

  5. essra

    ne olursunuz daha çok yazın bolca yazın, ki şu zor zor çokk zor denilen süreçte azıcık güç bulup yolumuzu aydınlatabilelim… çokca sevgiler…

  6. hasan hüseyin

    Hocam biz yükselen yay lar ne zaman yeşil çayırlarda koşmaya başlayacağız çılgınca.o değil çayırlar sararıyo…
    🙂

Esin için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et