Yine mükemmel bir gün geçirmekteyiz sevgili Okurlar 🙂
Aslan’daki iyiniyetli, heybetli, mağrur ama ”kendini onaylatma arzusundan muzdarip” Jüpiter – Merkür kavuşumu, Akrep’te olduğu için ”aşkta ve savaşta her yolu mübah” bilen ve belden aşağı vurmaktan asla çekinmeyen Mars’a kare yapıyor…
Yine Aslan’da yol alan ama artık Lilith’e yakınlaşan – bu nedenle de derin kompleksler ile megalomanik ataklar arasında gidip gelen – Güneş ise Akrep’teki çok bilmiş, çok görmüş, sinsi ve intikamcı Ay’ın Satürn ile kavuşumuna kare yapıyor…
Vee Ay-Satürn kavuşumunun Chiron’a üçgeni yine aktive oluyor…
Kısacası göklerin dinsiz ile imansızı bir odaya koyup ”Gelin Ulam Birbirinizin Hakkından!” dediği bir gün :)))
ŞUNU BİRAZ AÇ JUNO diyorsanız;
Şöyle şöyle durumlarla sınanabiliriz;
- İyi niyetli olsak da, az bişi abartıya kaçan bir girişimimiz, sert bir ego engeline çarpabilir ve biz kendimizce akıl vermeye ya da yardım etmeye soyunmuşken, küstahlık ve hadsizlik ile suçlanabiliriz.
- Ya da birisi bize yardım etmek, akıl vermek, yol göstermek isterken nasırımıza basıp bizi zıplatabilir ve maksadını aşan bir tepki vermemize neden olabilir 😉
- Kendimizi iyi hissetme ihtiyacımız yüzünden, haddimizi aşan bir işe, fazla riskli bir maceraya kalkışabilir ve fakat uğrayacağımız hezimetle, göz ardı etmek istediğimiz bir gerçeğin ta dibine düşebiliriz.
- Birilerine hava attığımızı sanırken ciddiye alınmadığımızı fark edebilir, iyi görünmek ya da onay almak isterken zaafımızın kötüye kullanıldığını fark edebiliriz…
- Birilerine had bildirmek isterken – şefkat ya da adalet sınırlarını aştığımız, egomuzu tatmin etmeye kalktığımız için – haddi kaçıran ve negatife düşen biz olabiliriz.
Ve bütün bunlar bizi TANIDIK bir kuyunun dibine itebilir…
O kuyu, onaramadığımız incinmişlik hislerimizin biriktiği yerdir. Orası bizim en zayıf noktamız, en kırılgan halkamız, kalemizdeki gedik, oksijen tüpümüzdeki deliktir…
Biz bütün gollerimizi, o kuyudaki birikintileri bir türlü temizleyememek yüzünden yeriz. Bütün ummadığımız tepkileri de birilerinin kuyusunun kapağını fark etmeden kaldırdığımız için alırız!
O zaman bugün;
- Kimsenin üzerine haklı bir talep, önemli bir uyarı ya da gerçekçi bir suçlama ile dahi olsa FAZLA gitmeyelim. Zira incinmiş birine dert anlatamaz ve ummadığımız tepkiler alabiliriz.
- Birileri bizim üzerimize geliyormuş gibi görünüyorsa, onunla uğraşmayalım. Bizi incitiyormuş gibi görünenlere Haçlı Savaşı açmayalım. ”Bu acının kökü bende” deyip içimize çekilelim.
- İçimizdeki boşlukları başkalarının hayranlık ya da onayını veya minnettarlığını alarak doldurmaya çalışmayalım.
- Arka plandaki boşlukları yok sayarak yutamayacağımız lokmalara el atmayalım. Önce altyapıyı hazırlamadan, şanlı kalkınma planlarına ya da benzersiz fetihlere girişmeyelim 😉
Ve en önemlisi, bir olay ya da insan aracılığıyla ”Arka Bahçemizdeki Hüzün Kuyusu”nun kapağı kalktıysa, bunu şifa için bir fırsat bilelim!
Acı değildir bizi inciten, incitilebilir olmaktır…
”NE İSTİYOR ABİ BU EVREN BENDEN?” diyorsanız… Bilin ki;
Acı evrenin dikatimizi çekme yöntemidir! Evren dikkatimizi bir noktaya çekiyorsa, buna vesile olana takılmayıp, o boşluğu onarmaya odaklanalım.
Acıyı dışardan yöntemlerle gidermekten vazgeçelim artık… Yaratan’ın bizi olduğumuz gibi sevdiğine, affettiğine ve yolu bulmamız için uyarıldığımıza gönülden inanalım 🙂
Christina Aguilera söylüyor HURT… ”Yapamadığım herşey için seni suçladığımdan dolayı özür dilerim. Ben seni inciterek aslında kendimi incittim!”