Gökte iki YOD … Yaratan’ın Parmağı Neyin Üzerinde?

Resim:

Gökte iki YOD … Yaratan’ın Parmağı Neyin Üzerinde?

13 Aralık 2013 CUMA, bir Jüpiter günü!

Jüpiter’i Adem’e benzetirim ben…  Tanrısal Öz ile Dünya Çamuru’nun karılmış halidir o zira. Feleğin Çemberi’ne doğmuş, onun iniş çıkışları içinde ÖZ’ünü ortaya koymak ve umudu var etmek görevini üstlenmiştir!

Epeydir belalıydı başı bizim Adem’in… Lilith’in koynundan çıkamıyordu bir türlü :)))  Gel gör ki, yine onu bu belaya saran Feleğin Çarkı kurtarıyor bizim deli oğlanın paçasını; Jüpiter Retro’ya yani dünyanın devranına göre bir tür geri çekilmeye girdi. Lilith ise almış başını, kendi yoluna gidiyor…

Ve 13 Aralık 2013 Cuma günü, Yaratan’ın Parmağı iki noktayı işaret ediyor gökyüzünde;

YOD açı kalıbı ”Yaratan’ın Parmağı” olarak bilinir. Kaderin tecelli ettiği hallere işaret eder… Bugün tam açılı hal alan iki YOD’dan biri 60 derece açı ile duran Güneş – Juno ikilisinden Lilith’e uzanan 150’lik açılarla oluşuyor. Diğer YOD ise, Ay ve Neptün ikilisinden Mars’a doğru uzanıyor. sabah 03:30 sıralarında tam halini aldı, gün içinde AY’ın ilerlemesiyle biraz daha geniş orblu bir hal alacak. Ama yine de sözünü söylüyor…

Bizi Lilith’in – yani abartılı duygu hallerinin, kıvrandıran kıskançlıkların, kahreden endişelerin, unutulamayan yenilmişlik hislerinin, vazgeçilemeyen tutkuların, karşı konulamayan arzuların, inatçı beklentilerin – kucağına atan, ÇAMURUMUZ’dur! Ne var ki, dünya yüzündeki varlığımız bu çamurla kaimdir 🙂

Başka bir deyişle; İnsanın nefsi olmadan varlık sahibi olması, yani Yaratan’dan aldığı ışığı yansıtacağı bir mecra bulması  mümkün değildir. Bu yüzden nefsimiz  – astrolojik olarak JUNO’muz – bizi ruh eşimizdir 🙂

Bu mantığa göre ruh nefse değil, nefs ruha ” al bunu tepe tepe kullan” diye teslim edilmiştir… Ama dünya hali ya da Feleğin Çarkı, insana bunu hep unutturur 🙂 Sonra da bir ömür unuttuğumuz bu gerçeği yeniden hatırlamamızı sağlayacak olaylarla geçer!

Nasıl mı;

Nefs kendine hoş gelene doğru çekilecek ve ömrümüzün rotasını da o yönde sürükleyecektir. Nefs vicdana ağır basmaya başlayınca, öyle bir sürüklenir ki insan, ruhunun ipini bırakıverir. İşte tam o anda Lilith’in kollarına düşer…

Bu düşüşler dahi, bize eve giden anayolu özletmek, ve bu kez kendi seçimimizle onu aratmak içindir 🙂

Bir gün aynaya bakar, ve gördüğümüz şeyi sevmeyiz! Yüreğimizin hafif, zihnimizin temiz, ten örtümüzün incecik ve geçirgen olduğu bir hali, MASUMİYET halini özleriz… İşte o zaman Adem’in geri çekilip, Lilith’e yol verdiği zamandır.

Tıpkı şimdi olduğu gibi…

Bu YOD’lardan birinin hikayesiydi… Diğerine gelince;

Ay Boğa’da yücelir… Boğadaki Ay, neyin önemli ve kıymetli olduğunu, neyi istediğini bilen bir Ay’dır. Balık’taki Neptün ise, aldanışlar, yanılsamalar, çözülmeler, teslimiyet ve koşulsuz iman gibi, bir dizi ”derin deniz” deneyimini içinde barındırır.

Ne istediğimizi bilmek, çok güvenli bir hal gibidir… Ama istediğimiz şeyi mutlak bir hedef ve ona giden yolu vazgeçilmez bir yöneliş olarak kabul ettiğimizde, yani seçimi tutkuya, hırsa, kahreden bir mücadeleye çevirdiğimizde, kayboluruz…

”Doğru” olanın peşine düşmek, nasıl olur da bir yanılsamaya, bir kayboluşa dönüşür?

Elbette, aşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğuna inanmak sayesinde :)))

”Doğru” dediğimiz şey, EL’AN – yani anda – öyledir… Zira anın sunduğu görüntü, bizim perspektifimizi belirler. Ama bir sonraki anın gözümüzü önüne serdikleri, doğru sandığımız kurguya, yeni bir boyut katabilir.

İşte bu nedenle insan her an yoklamalıdır kalbini… İşte bu nedenle körcesine bir kavgaya dönüşmemelidir yolculuklarımız… Bu nedenle, vicdan – yani bu yaptığımızın bize yakışıp yakışmadığı bilgisi – hep açıp karıştırdığımız bir başucu kitabı olmalıdır!

Terazi’deki Mars’a uzanan açıların anlamı ne bu hikayede derseniz;

Mars, hayatta kalma, mücadele etme, yolda kalma güdümüzdür. Terazi’de olunca dolaylı yolları seçer… Bazen de hayat bize zarf atmak, soru sormak, mesaj vermek, ders vermek için dolaylı yolları seçer 🙂

O yüzden bu ara dikkatli olalım hepimiz;

– Kazanç, başarı, zafer gibi görünene delice sevinmemek gerekir. Zira tacı takmak, sadece halden hale bir geçiştir. Taçlanmanın ardından gelecek bedeller ve sorumluluklardır düşünülmesi gereken. Tarih, tacı ağır geldiği için boyun omuriliği zedelenip, başını dik tutamaz hale gelen krallar ile doludur…

–  Haklı olmak, hele de hem mağdur hem haklı olmak ve nihayet gücü ele almak, bir SIRAT köprüsü deneyimidir… Mazlumun, zalime dönüşmesi dünyevi anlamda bize EŞİTLENME gibi görünse de, ölçüsüz ödeşmeler, manevi anlamda bir çöküşün başlangıcı olabilir…

– İnsan acelecidir! Ama bazen sonuçlar geç gelir… Ve onlarla karşılaşmamız için, önce VAZGEÇMEYİ bilmemiz gerekir! Kendine yakışmayandan vazgeçip, görünürde kayıp ya da düşüş olana İMAN gücü ile yönelen, bir gün kayıp sandığının dönüştüğü hal ile yüzleşecektir… Yine de bize acı vermiş olanın acısına sevinmemeyi bilmek gerekir. Fark etmemiz gereken tek şey; ASLINDA – arzu etttiğimizden mahrum bırakılarak – NE KADAR KORUNMUŞ OLDUĞUMUZ’dur!

– Yolu bulamadığınız zaman Yaratan’a yönelin, RUH’un ipini tutun ve çekin… ”BEN GÖREMİYORUM, SEN GÖSTER! BEN BİLMİYORUM, SEN BİLDİR! BEN YAPAMIYORUM SEN YAPTIR!” deyin. Bu gücü eline alabildiğini zannetmekten kurtulup, merkeze teslim etmek, yani nefsi sahibine tabi etmektir…

Ve böyle seslenişlerin ardından olanlar, artık bizim isteklerimiz değil, kaderin tecellileridir. Tecelli’nin hakkaniyetinden sual olmaz. Ne olursa o andan sonra hayra vesiledir…

TESLİMİYET, zor iştir… Ama senaryoyu yazanın YARATAN olduğunu bilmek ve habire olay örgüsünü değiştirmeye odaklanmak yerine, rolümüzün hakkını vermek, en güzelidir 😉

Bu parçayı yakın bir zamanda kullandım… Ama şimdi tam yeri geldiği kanısındayım. Zira yazarken de hep bunu dinledim; ANNABEL – Gillian Welch… Beni en vuran cümlesi aşağı yukarı şöyle bir şeydir;

”Ne kadar uğraşsak da bizi mutlu edeceğini sandığımız herşeye ulaşamayız… Ve bir türlü bilemeyiz neden böyle olduğunu… Ta ki Rabbimizi bilene kadar”

http://www.youtube.com/watch?v=mb7fm6YCAI4

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=mb7fm6YCAI4]

31 Adet Yorum

  1. Tunya

    harika bir yazı…ellerinize, emeğinize ve yüreğinize sağlık…her gün yazılarınızı takip etmek büyük bir zevk…tam ihtiyacım olan cümlelerle, kafamda dönüp duran soruların, bugün ya da bu ara neden böyle hissediyorum durumlarının cevapları yazılarınızda o gün yerini alıyor…İyi ki varsınız…

    1. Çok mutlu oldum 🙂
      Hepimiz iyi ki varız…
      Sevgilerimle

  2. sermin

    Merhaba,
    Kavrayış ve ifadelendirme konusunda çok başarılısınız.
    Tebrik etmek istedim..
    Selamlar..

    1. Teşekkür ederim 🙂
      Gönülden sevgiler

  3. Aslı

    Ne söyleyeceğimi nasıl söyleyeceğimi blemediğim nadir durumları yaratmakta üstüne yok juno… Çok ama çok güzel olmuş…. Uyarılar harika ama n’olur biraz daha yöntemlerden söz et. Tevekkel olmak bazılarımız için zor zira…

    1. Bazılarımız değil hepimiz için zordur 🙂
      ”BEN GÖREMİYORUM, SEN GÖSTER! BEN BİLMİYORUM, SEN BİLDİR! BEN YAPAMIYORUM SEN YAPTIR!” demek her zaman yardımcı olur…
      Sevgilerimle

  4. sevi

    Daha dün gece, bana acı çektiren birinin içten içe mutsuz olmasını istediğimi fark edince “Allahım nolur yardım et, kimse mutsuz olmasın. Kötü bir insan olmak istemiyorum ben!” diye dua etmiştim. Başkasının mutsuzluğuna sevinmek istemedim. Demek buna sebepmiş:) Dikkatli olmam lazım anladım. Siz çok yaşayın Junocuğum:) Sevgiler..

    1. Gönlünüzün güzelliğince yaşayın 🙂

  5. eda

    ”BEN GÖREMİYORUM, SEN GÖSTER! BEN BİLMİYORUM, SEN BİLDİR! BEN YAPAMIYORUM SEN YAPTIR!”
    çok çok sevgyle…

    1. Edacımmm 🙂 Sensiz olmaz!

  6. Kerim

    Ancak Nurla dolu bir kalbin ele hükmedebildiği yazılar,iyi ki tanışmışım yazılarınızla
    Sağolun var olun 🙂

    1. NUR hepimizin kalbinde var 🙂
      Pencereniz aydınlık, yolunuz açık olsun…
      Sevgilerimle

  7. banu

    merhaba sadece sunu netlestiremiyorum kafamda. birseyin olmasini cok istemek akisa aykiri olmak mi demek?

    1. Çok istemek değil de… Olmayanı takıntı haline getirmek öyle sanırsam 🙂

    2. Sevgili Banu 🙂
      Burada üniversiteye girmek, ya da sigarayı bırakmak gibi tamamen bizim çalışmamıza ve kararlılığımıza bağlı şeylerden söz etmiyorum. – Ahmet beni sevsin, Annem daha anlayışlı olsun, insanlar beni anlasın ve haklı olduğumu düşünsün, bir dahaki seneye sınıf başkanı ben olayım – gibi dış etkenlere bağlı arzulardan söz ediyorum. Elimizden geleni yapsak da, durmamız gereken sınırı bilmek gereken, tutturuyom istiyom diye kendimizden geçmemek gereken yerlerden söz ediyorum.
      Sevgilerimle

  8. Ruhumu okudun yine Junocuğum..
    Emeğine, yüreğine, artık neyin varsa ona sağlık..
    Ve bana da sağlık ki; dahasına da vakıf olabileyim yazılarına 😉
    Çok seviliyorsun, çok değerlisin 😉

    1. 🙂 Sevgilerimle Marcus Ahmetius 🙂

  9. Nih

    Arzu ettiğimizden mahrum bırakılışımız hep korunmanın göstergesi midir? Bu bir avuntu dolgusu olup, istenilen şey için hakka riayet ederek mücadele etmeye perde olamaz mı bazen? Rab beni korudu istediğimi vermiyor, istediğimi verdi korumuyor’a çıkıyor sanki. Vermek istemeseydi, istemek vermezdiden yola çıkarsak, isteği veren kim? Belkide gönülden çıkarmaktan bahsediyorsunuzdur, elinden geleni yap isteğin için, ama olmuyorsa sal gitsin… Şahsen o zaman açılıyor her şey, tecrübeyle sabittir. Bir de ruh ve nefs birbirinden ayrı mıdır, nefs hep kötüyü mü ister?

    1. Bana kalırsa biraz fazla karışmış o cephede hatlar 😉
      Biber kırmızıdır, demek ki kırmızı acıdır gibi birşeyler yazmışsınız ama sanki biraz da kendi içinizdeki karmaşayı birinin üzerine boşaltıp, merkezle iletişim kurmaktan kaçmışsınız… Faydası oluyorsa EYVALLAH 🙂

  10. mukitika

    ah Junom ah:)
    bol sevgilerimle..

  11. Nih

    Serzenişte bulunmak değil maksat sevgili Juno:) Yazınızdaki bazı yerlerde bağlantı kopukluğu var, hat karışıklığı diyorsanız siz buna, e ona da EYVALLAH:)

    1. Anladım 🙂
      Yani kabahat benim! Allah affetsin siz de affedin…

      1. O zaman tek tek cevap vereyim size:
        – ”Arzu ettiğimizden mahrum bırakılışımız hep korunmanın göstergesi midir? Bu bir avuntu dolgusu olup, istenilen şey için hakka riayet ederek mücadele etmeye perde olamaz mı bazen? Rab beni korudu istediğimi vermiyor, istediğimi verdi korumuyor’a çıkıyor sanki. Vermek istemeseydi, istemek vermezdiden yola çıkarsak, isteği veren kim?” demişsiniz.

        Burada üniversiteye girmek, ya da sigarayı bırakmak gibi tamamen bizim çalışmamıza ve kararlılığımıza bağlı şeylerden söz etmiyorum elbette! – Ahmet beni sevsin, Annem daha anlayışlı olsun, insanlar beni anlasın ve haklı olduğumu düşünsün, bir dahaki seneye sınıf başkanı ben olayım gibi – dış etkenlere bağlı arzulardan söz ediyorum. Elimizden geleni yapsak da, durmamız gereken sınırı bilmek gereken, tutturuyom istiyom diye kendimizden geçmemek gereken yerlerden… ”Belkide gönülden çıkarmaktan bahsediyorsunuzdur, elinden geleni yap isteğin için, ama olmuyorsa sal gitsin… Şahsen o zaman açılıyor her şey, tecrübeyle sabittir.” DOĞRUDUR!

        – ”Bir de ruh ve nefs birbirinden ayrı mıdır, nefs hep kötüyü mü ister?” diye sormuşsunuz… Ben bilemem elbette 🙂 Ama denir ki, Yaratan etimizi dünya çamurundan karmış ve ona RUH’undan üflemiştir. Dünyevi isteklerimiz nefsten yani bir beden sahibi olmaktandır. Bedene fazlaca tabi olan bazen RUH’un arzusuna yani Rab’den gelen yönlendirmeye sağır olur… Nefs ya da beden bize VAR olmak için gerekli ve onun bütün arzuları KÖTÜ değil… Sadece binici atı sürmeli, at biniciyi değil 😉

        Umarım bu kez hatlar açılmıştır.

  12. Nih

    Teşekkür ederim:)

  13. Müge

    Selamlar Juno,

    bloğunu keşfettiğimden beri keyifle okuyorum. Gazete köşelerindeki üstünkörü burç yorumlarından sonra bloğun çölde vaha gibi. İnançlı bir insan olman da beni çok etkiledi. O yüzden yorumların beni tam on ikiden vuruyor. Bilhassa şu son yazını görünce inanamadım. Çok karışığım şu aralar elimde olmayan durumlardan dolayı. Ve ne pozisyon almam gerektiğini bilemiyorum. Dün istihareye yatmam gerektiğine karar vermiştim ama uyuyakalmışım.:/ Sabah yazını okuyunca bu gece kesin yatacağım dedim.

    İyi ki varsın. Ve hep yaz lütfen. Sevgiler ve çok çok selamlar.

  14. saduman

    Yazını dün okudum,düşünürken,beklenmedik iki olay ve tepkilerimiz ile işaret ettiklerini kavradım.Tabii bugün yeniden okuduktan sonra.Aklına,yüreğine sağlık Juno.Işığın,bilgin çok olsun;iyilikler gör.Sevgiler…

  15. gūlru

    Yazılarınızı bizzat benim için yazmışsınız hissine kapılıyorum okuyunca…gerçekten tebrik ederim çok gūzel ifade etmişsiniz

  16. arzu

    Gönlünüze sağlık her zamanki gibi ?

  17. BEN GÖREMİYORUM, SEN GÖSTER! BEN BİLMİYORUM, SEN BİLDİR! BEN YAPAMIYORUM SEN YAPTIR!
    juno muhteşemsin mucccckkkssss:)

  18. burcu

    Sizin her yazınızda tecelli ediyor Yaradan, halife olarak görevinizi layıkıyla yapıyorsunuz, tebrik ediyorum ve gönülden teşekkür edeiyorum bu harika duyguları yaşattıgınız ve ruhumu titrettiğiniz için, birgün tanışmak isterim, sevgilerimle..

  19. ”BEN GÖREMİYORUM, SEN GÖSTER! BEN BİLMİYORUM, SEN BİLDİR! BEN YAPAMIYORUM SEN YAPTIR!”
    JUNO BİRTANESİN..RUHUMUN SESLENİŞİNİ DİLE GETİRDİN…:)

Bir Cevap Yazın

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et