Chiron-Venüs Münasebetleri … Sevgili Özdeğer Sorunlarımız :)

Self Portrait by Frida Kahlo
Resim:

Chiron-Venüs Münasebetleri … Sevgili Özdeğer Sorunlarımız :)

Merkür Güneşle hala yakın temasta… Ama şimdi artık yönünü Chiron‘a çevirmiş durumda ve Neptün’den uzaklaşan Venüs de diğer taraftan Chiron’a yaklaşıyor. Bütün bunlar Balık’ta olduğu için Jüpiter’in haline bakmak elzem… Jüpiter Venüs ile hala kare ve Satürn ile 150’lik açısı giderek daha keskinleşiyor. Ay da bugün Yay’da yani Jüpiter karakterinde ve Güney Ay Düğümü ile 150  derece yapıyor…

Dostlar, bu gökyüzünün birkaç günlük vurgusu ÖZDEĞER sorunları etrafında döner!

Frida Kahlo kendi portresini çizerken, dünyayı ve kendisini algılama biçiminin nasıl da eşi Diego’nun bakış açısıyla bütünleşik olduğunu çok güzel ifade etmiş… Bizler de öyleyiz! Kendi değerimizi asla kendinden menkul bir gerçeklik olarak idrak edemez, kendimizi hep başka gözler ve başka aynalarda ararız!

Hiç farkında olmasak da, kendimize biçtiğimiz değer ve yaşadıklarımıza yüklediğimiz anlam çoğu kez çocukluğumuzda yaşadığımız ortamlar ve olaylarla kökten bağlantılıdır.  Annemiz ve babamızın birbiriyle ilişkilerine dair gözlemlerimiz ya da bilerek / bilmeyerek bize yükledikleri duygular, bizim ömürlük küfelerimiz haline geliverir. Doğum haritaları bu hikayeleri çok boyutlu olarak anlatır…

Birçoğumuz, özdeğerimiz hakkında düştüğümüz şüpheleri, daha sonra karşımıza çıkan ilişkilerden aldığımız geri-beslemelerle gidermeye çalışır, ama çoğu kez de bize iyi gelen insanlar yerine çocukluk trajedilerimizi bize tekrar – farklı zemin ve kılıflar altında – yaşatacak insanları hayatımıza çeker, suni olarak tetiklenmiş yüzleşmeler yaşarız. Buna katiline aşık olmak da derler 🙂 Neden hayran değil de katil? Çünki özdeğerinden şüphede olan insan, kendisine değer verene değer vermez! Çoğu kez bu kişileri es geçer ya da etkisiz eleman, kurtarma sandalı gibi pozisyonlara yerleştirir. EN ÖNEMLİ olanlar, daima en fazla can yakma kapasitesi taşıyanlardır… Bazılarımız da risk oluşturabilecek herşeyi hayatımızdan uzak tutmaya ya da onlar bizi terk etmeden bir nedenle terk eden olmaya yani  – çok keyifli bir gönül dostumun henüz ifade ettiği gibi – av değil  avcı olmaya karar verir, sürekli hayatın önünde kalmaya çalışırız. Yine de ensemizde bir vahşi hayvanın takipte olduğu zannından bir türlü kurtulamaz, bir türlü huzur bulamayız…

Özdeğerden şüpheli olmak bizi komple sabote eden bir tuzaktır… Tüm MANTIKLI görünen kurgularımızın altında korkularımız vardır. Üstü şık kılıflarla kaplı olsa da, birçok kararımızın altında ya açlığını hep belli bir yerden doyurmakta ısrarlı olan ve bu yüzden sürekli ne pahasına ama ne pahasına olursa olsun kendisini besleyeceğini düşündüğü durumlara körce yapışan, kaybetmemek için elinden geleni yapan arsız bir çocuk, ya da nasıl olsa doyurulmayacam bari ağlayıp rezil olmayayım diye herkesi uzaklaştıran, her kapıyı kapatan huysuz bir çocuk vardır.

Zaman çocuğu görmek, kucaklayıp saklandığı köşeden çıkartmak, sarmak, sevmek ve zaten DEĞERLİ olduğuna ikna etmek zamanıdır…

Bizi buna başkaları ikna edemez… Zira bize ayna tutmasını istediğimiz o başka aynalar da bizim gibi KIRIK çocuklardır… Onlar da bizim gibi ürkmüş, hoyrat, yalnız, korkak, sarsak bir halde dolanır ve boy ölçüşecek bir av ya da avcı ararlar!

Bizi şifalandıracak olan ONAY, bizim kendimize vereceğimiz onaydır. Onun da tek kaynağı, YARATILMIŞ olmamızdır! RAB bizi istediği gibi yaratmıştır… tam olmamız gerektiği gibi. Kendimizi başkalarıyla karşılaştırmak ve üstünlük ya da eksik bulmak anlamsızdır. Ama bunu yapabilmek için başkalarını da eksiksiz görmek, onların da tam olmaları gerektiği gibi olduklarından şüphe etmemek, insanların NEDEN şunu bunu yaptıkları, neden şunları bunları anlamadıkları ile kavga etmeyi bırakmak, herkesin bir yün çilesi gibi çözülmesi gereken bir hikayesi olduğunu idrak etmek ve onların da içinde korkmuş bir çocuk olduğunu unutmamak gerekir…

Hepimizin ihtiyaç duyduğu ŞİFA ŞEFKATTTİR! Acıma, saçını süpürge etme, yerine yapma, öğretmeye kalkma, koruyup kollama, istemediği kadarını verme değil… Sade, basit, BEKLENTİSİZ bir şefkat… Bir gülümseme, bir EYVALLAH, bir dua…

LOVE ME LIKE A RIVER DOES… Melody GARDOT

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=fdKrUiUcEqw]

6 Adet Yorum

  1. büşra

    şifa gibi bir yazı olmuş,elinize sağlık 🙂

    1. Teşekkür ederim düşüncenizi paylaştığını< için 🙂 Sevgiler

  2. nalan

    Çok güzel yazıyorsunuz

    1. Teşekkür ederim 🙂

  3. Hakan

    Frida o resmi yaptiginda, Diego film yildizi Maria Felix (ayni zamanda Fridanin yakin arkadasi) ile ask yasiyordu. Resmin bir diger adi da “Diego en mi pensamiento” yani “Dusuncemdeki Diego”. Bu yuzden resimden de kolayca anlasilabilecegi gibi Frida uzgun ve aglamakli duruyor.
    Yani bakis acilarinin cok butunlesik oldugunu soylememiz biraz zor bu durumda. Fridanin obsesiyonu dememiz daha dogru olur sanirim:)
    Guzel bir yazi olmus, insani tahrik eden bi o kadarda rahatlatan.
    Sevgi ile…

    1. KENDİNE bakışı Diego’nunki ile bütünleşik! Diego onu me kadar önemsiyorsa, o kadar önemli… Başka bir kadınla olduğu için kendine bakışı da hüzünlü ve özdeğerinden şüpheli.. Bir daha açıklama vesilesi oldu sayenizde 🙂 Teşekkürler

juno için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et