Site icon Juno – Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi

AY – MARS Karşıtlığı, AY Düğümleri ile Mistik Dörtgen Oluşturuyor; DUYGUSAL BİR DÖNÜM NOKTASI…

by Nishant Dange

Bugün İkizler’de yol alan tedirgin AY, Jüpiter ve Lilith ile yaptığı 60’lık açılar nedeniyle daha da pimpirikli ve sorgulayıcı… Kendini doğrulamaya da, hatayı dışarıda aramaya da daha bir meraklı 🙂

Yay’daki atak, idealist ve ateşli Mars, AY’ın tam karşısında duruyor. Ama bu karşıtlık, AY Düğümlerinin de katılımıyla bir MİSTİK DÖRTGEN’e dönüşüyor. Üstelik Güneş de, Kuzey Düğümü ile kavuşum halinde…

MEALİ;

Hepimiz, yaptıklarımıza karşılık bulmak, hayat içinde aldığımız sonuçlarla doğrulanmak, haklılığımızı bize ispat eden göstergeler ile beslenmek, ve yola BİLDİĞİMİZ GİBİ devam etmemizde bir sakınca olmadığını düşünmek isteriz 🙂

Ama hayatın önümüze koyduğu sonuçlar, insanlardan aldığımız tepkiler, her zaman beklentilerimize uymayabilir.

Ya da biz ara duraklarda karşılaştığımız göstergelerle moralimizi bozmaya, HEP beklediğimiz tepkiyi anlamadığımız için, umutsuzluğa kapılmaya eğilim gösterebiliriz.

Zira olayları değerlendirirken merkeze hep KENDİMİZİ koyarız!

Bize göre ”doğru” olan niyetlerle yola çıktıysak, sonucu ZORLAYACAK aşırı adımlar atar, tutumumuzun niyetimizi gerçekten destekleyip, desteklemediğine ise fazla dikkat etmeyiz.

Zira ÖTEKİ’lerin bakış açıları, eğilimleri, alışkanlıkları bizim için ilerlememiz gereken yolun doğal bir parçası, yaptığımız yemeğe dahil olan bir tat, olduğu gibi kabul edilmesi ve böylece dikkate alınması gereken bir faktör değil, SADECE BİR ENGEL gibidir 🙂

Birlikte yapmak, uyum sağlamak, anlamak, uzlaşmak üzerinden değil, olayları kendi istediğimiz noktaya getirmek üzerinden kurgularız davranışlarımızı.

Ve aldığımız tepkiler istediğimiz gibi olmayınca dünya başımıza geçer. Üstelik de ortalığı birbirine katmayı, hesap sormayı, had bildirmeyi, kendi bakış açımızı savunmak ve başkalarını hiçlemek adına elimizden ne geliyorsa yapmayı, HAK biliriz :)))

Zira, böyle yapmazsak birilerinin bizi hiçe saymasını, aptal yerine koymasını, kullanmasını, hakkımızı yemesini, istemediğimiz bir şeye zorlamasını sineye çekecekmişiz gibi gelir…

SONUCU değerlendirmek için dönüp bakmamız gereken ÇIKIŞ NOKTAMIZ’dır oysa…

– Ben bu işe ne için kalkışmıştım? Kimin onayını bekliyor, nasıl bir kazanç elde etmeyi umuyordum?

– Yaptıklarım sadece bana göre mi doğruydu? Acaba hitap etmeyi düşündüğüm kişiye ya da duruma da mı uygun muydu?

– Fazla ya da uygunsuz beklentilerim olabilir mi? Acaba duvara top atıp bana karşılık vermesini mi bekliyorum? Çarpıp bana dönen topları karşılık sanıp hamle mi yapıyorum :)))

– Ben cevap yetiştirmeden önce, duyduklarımın, gördüklerimin, aldıklarımın ve genel görünümün üzerinde, etraflıca düşünüp, büyük resmi çizmeye çalışıyormuyum? Baktığımı anlamaya çalışıyormuyum yoksa sadece görmek istediklerimi mi görüyorum?

– Olaylar karşısında tavır alırken, genel görünüm açısından hakkaniyetli ve uygun olanı düşünüyor muyum, yoksa sadece anlık durumlara, duygularıma göre tepki mi veriyorum?

– Üzerime düşmeyen, haddim olmayan, talip edilmeyen, beni tatmin etmekten başka işe yaramayan, ya da henüz yeri ve zamanı gelmeyen şeylere aşırı enerji sarfedip, sonra da bunlara karşılık mı bekliyorum?

– Beklentilerimi, muhataplarımın kapasitesine ve durumuna göre ayarlıyor muyum?

Bu soruları sormak bizi, dış faktörleri eleştirmek ve onlara karşı tavır almak yerine içimize döndürecek ve kendimizi sorgulattıracaktır…

HAKLI olabiliriz.. ya da İYİ NİYETLİ… ya da ÖNGÖRÜLÜ…

Ama bütünü ve bizim dışımızdaki parçaları ihmal ederek, kendi durum, düşünce, beklenti ve arzularımıza uygun olanı yaptığımızda, sonuçta sakar, beceriksiz, yorgun bir halde kalakalırız… En beteri de aslında ne kadar BENCİL olduğumuzu bir türlü göremeyiz 🙂

Bugün DOLUNAY ve AY TUTULMASI’ndan bu yana yaşadığımız duygusal çıkmazların yükseldiği ve çözülme noktasına vardığı bir gün olabilir.

Bu gün adaleti yalnızca kendiniz için istemeyin! Sadece GERÇEĞİ görmeyi ve adil olmayı dileyin ki, önce kendinize, sonra da hayata karşı adil olabilesiniz…

Bugün duygularınızı patlatanın, olmayacak duaya amin demek, ya da ettiğiniz duaya gelen karşılıktan hoşnut kalmayı bilememek olduğunu fark edin!

HAZ dışarıdan gelir… ACI ve HÜZÜN de, aslında hazza dair beklentilerimiz boş çıktığında yaşadığımız duygulardır.  Biz kendimizi hayatın merkezine koyduğumuz için, hayatın ve herbikesin de bizi merkeze koymalarını ister, beklentilerimizin neden yerine gelmediği konusunda ise gerçekçi cevaplar bulmak yerine, ısrarcı umutlara, ya da bitmeyen kızgınlıklara, ya da dipsiz acılara filan gömülürüz 😉

Oysa, hayat bizim için, bizimkinden daha iyi planlar yapar ve bu planları inanç ve hoşnutlukla izleyip, sonuca varabilmemizi umar…

İnsanları, olayları, durumları değiştirmek değildir bizim işimiz. O hayatın işidir 🙂  Hayat bizden sadece yolumuza bakıp, onun işini yargılamaktan vazgeçmemizi ister.

”Hayata yol vermenin” vereceği hoşnutluk, sadece onay alabildiğimiz, sadece beklediğimiz karşılığı bulabildiğimiz, sadece her şeyin istediğimiz gibi akacağından emin olabildiğimiz yani haz duyabildiğimiz ve gelecekte de haz içinde yüzeceğimizi garanti edebildiğimiz durumlara özgü değildir…

Hayatla, doğal ve doğrudan bir bağ kurabilen ÖZ’ünüze güvenin! ÖZE-GÜVEN gerçeği çekiştirmeden, olduğu gibi kabul etmeyi ve UYGUN adımlar atmayı kolaylaştırır.

Bugün hayatla ve insanlarla ve kendimizle kavga etmeyi bırakıp, yaşadıklarımızın adını koymak… tepkilerimizi ve aldığımız karşılığı tarafsızca değerlendirmek… insanları yargılamak yerine kendimize çeki düzen vermek ve gerekirse geri çekilmek… ya da olumsuz beklentilerle etrafı darmadağın etmek yerine sabredip akışı izlemeye geçmek için iyi bir gündür.

HEPİMİZE KOLAY GELE 🙂

İbrahim Malouf – YOUR SOUL eşlik etsin bu yazıya… Evet bu defa trompet çalmamış 🙂

Exit mobile version