AY & Juno, AY Düğümleriyle Ilımlı Açıda … Yüzü Teslimiyete ve Huzura Dönük Bir Gün

Full-Sail - University of Oregon Archives
Resim:

AY & Juno, AY Düğümleriyle Ilımlı Açıda … Yüzü Teslimiyete ve Huzura Dönük Bir Gün

AY Oğlakta … Hani en istenilen şey de değildir. Çünki doğal burcu Yengeç’in tam zıddına yerleşince AY az bişey huzursuz olur. Ama bugün böyle olması dahi konsepte uygun… AY taşıdıklarını yansıtmak ve etkilemek ister: ”Kendini bana bırak … kendini duygularına bırak … duyguların sana hükmetsin … bir suyun dibine dalar gibi duygularının için dal … DUYGU OL!” diye usuldan bir çağrı gönderir bize. Oğlak ise, kontrol etmeye, disiplin altına almaya, ”herşeye rağmen” yapmaya odaklıdır. Duygulara RAĞMEN gerekeni yapmak … Bu da Nefs Kontrolü dediğimiz şeyin ta kendisidir!

JUNO nefstir deyip duruyorum 🙂 İdeal partner veya Ruh Eşi dediğimiz şey, dünyevi dalgalanmaların hükmünde yaşamaktansa Ruh’un yönlendirmesini kabul etmiş, NEFS’tir. Nefsi azdıran nedir? DUYGULARRRR! Duygu deyip durduğumuz şey, beş duyumuzun tetiklediği heves ve ihtiyaçların, beyin kimyamızda oluşturduğu YANSIMALAR’dır. Ve direkt olarak NEFS kontrolünü zorlaştırır. Oğlaktaki AY, Juno ile birleşince, nefsi kontrol etmek gerektiği ve bunun mümkün olduğu hakkında deneyimler yaşarız 🙂

Bugün Juno & Oğlaktaki AY çiftinin AY Düğümleriyle ılımlı açıda olması, bize şu mesajı vermektedir: ”Yaşam Yolunda İlerlemek İstiyorsan, Nefsine Hakim Ol!”

Nefse hakimiyet o kadar da kolay birşey değildir… Deli gibi yemek istediğin şeyi yememek, deli gibi yapmak istediğin şeyi yapmamak, deli gibi almak istediğin şeyi almamak … yani duygularına meydan okumak! Karşılığında da ÖZGÜRLÜĞÜNÜ kazanmak…

Özgürlük bize hep istediğimizi yapmak gibi gelir 🙂 Oysa arzu, en büyük esarettir…  Özgürlüğün yolu DİRAYET’ten geçer. Nefs AÇ’tır. AÇ’lığın seni kontrol etmesine izin verme!  Sen açlığını kontrol et. O zaman ÖZGÜR olursun…

Toplumsal bilinçaltımız ve AKIL diye tanımladığımız önkabullerimiz bizi bunun tam aksi yönüne çeker… Birçok insanın akıllı olmaktan anladığı, huzurlu ve özdisiplin sahibi olmak değil, korkularının ve endişelerinin kontrolünde olmaktır. Korkularımızdan bahsettiğimiz anda duygunun en karanlık dehlizlerinde geziyoruz demektir. Yani aslında akıl sandığımız şeyin de temelinde kontrolsüz duyguların getirdiği koşullanmalar vardır…

Örneğin aşk peşinde yaşayanlara aptal, ilişkilerde çıkarlarını ön plana koyanlara akıllı gözüyle bakılır. Ama aşk delisi olmakla, sevgiden kaçmak arasında bir kalite farkı yoktur 🙂  İlki değersizlik korkusu ve bunu onay alarak giderme arzusuna, ikincisi kaybetme korkusu ve bunu kontrolü elinde tutarak giderme arzusuna işaret eder. Ve ikisinin de eksiği DENGE & HUZUR’dur.

Önkabullerimizin erimesi için gayet uygun bir zeminde yolculuk ediyoruz aslında … Merkür, Mars ve Neptün kavuşumu, bizi ”düşünülemeyecek şeyleri düşünmeye, akıllıca görünmeyen ya da alışkanlıklarımıza uymayan seçimleri sindirmeye” teşvik ediyor. Elbette bu etki bizi, kendimizi duygu iniş çıkışlarına hepten bırakmaya da açık hale getirir. Ama eğer zamanın kalitesini kendimizi bir adım öteye taşımak için kullanmayı tercih ediyorsak, resmi ters yüz edip bakmaya, bugüne dek göremediklerimizi görmeye ve duygu/akıl bileşkeleriyle hormonlanmış NEFS’imizi eritmeye de her zamankinden daha müsaitiz…

Bu aralar çok andım kendisini; Richard BACH… Şu Tırtıl-Usta-Kelebek meseli, Mavi Tüy – Gönülsüz Bir Mesih’in Serüvenleri kitabından alınmadır. Ama onunla ilk tanışıklığım Jonathan Livingstone isimli bir MARTI’nın hayatını anlattığı kitabıyla olmuştur. Sevgili Jonathan, biraz ”tuhaf” bir martıdır… Martıların kuş gibi davranmadıklarını, sadece yiyecek bulmak için – AÇ’lıklarını gidermek için – uçtuklarını ve bütün ömürlerinin bir parça balık için didişip çekişerek geçtiğini, çöplüklerde rızk aradıklarını görüp huzursuzlanır… ”Kanatlarım varsa, ben bir kuş isem, o zaman uçmalıyım!” der. Başlar zamanını uçuş denemeleri yaparak geçirmeye… Kanatlarını kullanmak konusunda mahir olmadığı için ilk başta fazla yükseklere çıkma ya da karanlıkta uçma deneyimleri başına bela olur. Toplumsal güdümlemeler – Naaapiyon olm Jon! Sen bizim sürüden hepten koptun artık be ya… – ve bilinçaltına işlemiş korku ve kaygılar onun da başına dert olur… Ama öyle bir noktaya gelir ki, ya önkabul ve sınırlılık duygularına teslim olup ölecek ya da dirayet gösterip kendini aşmayı ve yaşamayı seçecektir…

Jonathan’ın karar anını, bu kitabın filminden seyredin … Neil DIAMOND’un nefis yorumuyla Dear Father eşliğinde … Bu videoyu bulup da önüme koyan Emel FARZ; Seni Seviyorum 🙂

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=qDbToBxhZUo]

2 Adet Yorum

  1. Çiğdem

    tüylerim diken diken dinledim müziği, ve dinlerken de yıllar önce beni ilkez farkındalıkla buluşturan Rirchard bach’in o unutulmaz kitabı ”martı” nın o unutulmaz kahramanı martı ”jonathan Livingstone” okurken hissettiğim o güzel duyguları yeniden anımsadım..selam olsun martı jonathan livingstone ruhu taşıyan herkese…teşekkürler bu güzel paylaşım için…

    1. Ben teşekkür ederim 🙂 Sevgilerimle …

juno için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et