Ay-Chiron Kavuşumu Satürn’e Üçgen … Işık Kalbin Kırıklarından İçeri Sızar!
Ay-Chiron Kavuşumu Satürn’e Üçgen … Işık Kalbin Kırıklarından İçeri Sızar!
19 Haziran 2014, AY’ın Balık’ta olduğu ve sabah itibariyle ”Yaralı Şifacı” Chiron’un koynunda uyandığı bir gün… Bu ikili Akrep’teki ”dönüşüm mühendisi” Satürn ile üçgen yapıyor.
Ve biz, çocukluktan kalma bir hayaletten kaçar gibi kaçsak da ”acı” hissinden, bu sabah ”nereden incindiğimizi” gayet iyi biliyoruz…
Acının en inciten yanı, verdiği hasardan ziyade başımıza gelebiliyor olmasıdır! Zira acı çekebiliyor olmak, bize İNCİTİLEBİLİR olduğumuzu fark ettirir…
Tüm genetik hafızamız ve çocukluktan kalma kayıtlarımız, değerli şeylerin üstüne titrenildiğine, onların özenle korunup sakınıldığına, sırf onlara zarar gelmesin diye bir çok şeyin gözden çıkartıldığına ve incitilebilir olan şeylerin gözden çıkartılabilir… yani değersiz olduğuna işaret etmektedir.
Bize acı veren, yapılmış olan hareket, başımıza gelen olay filan değil… basbayağı bu kayıtlardır!
Biz incitici bir durumla karşılaştığımızda, etrafımızdaki herkesi korunmuş ve sarmalanmış, kendimizi ise ”De Get’lenmiş” hissederiz.
İncinen insan bir kaç SAPA YOLA sapar;
– Küser ve hayattan geri çekilir… Zira azlık ve önemsizliği kabul etmek, heves edip hayal kırıklığına uğramaktan daha güvenli gelir.
– Hırçınlaşır ve kalbini köreltir… Zira alem buysa, alıcı kuş olmak av olmaktan yeğdir.
– ”Gönüllü Kurban” olur… Zira kibiri vaz geçmesine izin vermediği için, acı veren her şeyi fethe soyunur… Tekrar ve tekrar aynı yerden kendini incittirir.
– Yüzsüz olur… Zira hayatın içini boşaltmadan, her şeyi ve herkesi ”kendisini gördüğü kadar önemsiz” bir hale getirmeden huzur bulamaz.
Bu yollara sapmamış, kendisini ve etrafındakileri – bilerek ya da bilmeyerek – incitmesine neden olan bu çıkışsız deneyimlere, çözüm sanıp da sarılmamış bir insan evladı yoktur…
Leonard Cohen ”The Guests”de şöyle der;
”Bir bir geliyor misafirler… Birer birer giriyorlar kapıdan içeri… Hepsinin kalbi kırık, Ve pek azı onu hala açık tutuyor! Kimse bilmiyor nereye akacak onca şarap… Kimse bilmiyor nereye varacak gecenin sonu… AH SEVGİLİ, nasıl da muhtacım sana!”
Gerçekten de hepimizin kalbi kırıktır… Ve pek azımız onu hala AÇIK tutmayı, hala hayatla aşk halinde olmayı, hala büyümeyi, ve yürümeyi, ve denemeyi, ve sevmeyi göze almıştır…
Biz incitilemez olduğumuzu sergileyerek diğerlerinden üstün olmaya gayret ederken, hayat bizi kırıklarımızla eşitlemektedir…
Kırıklarımız bizim hayatı ve diğerlerini anlamamızı, aptal ve fazla korunmuş bir çocuk gibi kalmamamızı, RAĞMEN yapmayı göze almamızı, halden bilmemizi, esnek ve olgun ve hazımlı olmamızı sağlayan, öğretmenlerimiz…YANİ BOŞ KİBİRİMİZİN KALE DUVARLARINA AÇILMIŞ, IŞIK SIZDIRAN PENCERELERİMİZDİR!
Hayat bizi korumak için icat edilmiş bir ana kucağı değil, kendimizi gerçekleştirmemiz, kontratlarımızı yerine getirmemiz için dizayn edilmiş bir yoldur. Ve – biliyorum şimdi ahhh ahhh benimki çoook ağırrr – diye iç çekişlerle kendinizi pohpohluyorsunuz ama :))) kimse kaldıramayacağı yükü yüklenmemiştir.
Geliştirmemiz gereken bütün farkındalıklar, kaçındığımız ama genlerimizde açığa çıkmayı bekleyen bütün erdemler, YÜKLERİMİZDE saklıdır.
Ve ömrümüzün hikayeleri, ”öze-güvensizliğimiz yüzünden bir türlü göremediğimiz bir şefkatle sarmalanmıştır…
Yani biz ÖNEMSENMEKTEYİZ!
ÖNEMLİYİZ ZİRA İŞİMİZ; tembel, ve ürkek, ve kaçak oynamayı seven, ve kendi dramlarına sığınıp seçtği sapa yolları meşrulaştıran insan evladının genetik kodlarını, becerebildiğimiz kadar cesurca bir çabayla düzeltmektir!
Ve bugün, hem incindiğimiz yerleri hem de incitilmekle ilgili savunma sistemlerimizi mercek altına almak için çok iyi bir gündür 🙂
Bizi incitenler, SAPA YOLLARIN insanları tarafından atılmış adımlardır… Onlar bizim önemsizliğimizle değil, onların özensizliği ile ilgili seçimlerdir.
İnsanlar birbirlerini, aslında kendi yüklerini ve görevlerini önemsemedikleri, gerçeği görmedikleri, hayatı nasıl yürümek gerektiğini öğrenemedikleri için incitirler!
Kişisel veya kitlesel BÜTÜN saygısızlıkların ardında hep zalimin bilgisizliği ve öze-güvensizliği vardır… Mağdurun değersizliği değil!
Siz siz olun, bugün – VE HER GÜN – incitilebilirliğinizi bir öz-değer çıkmazı haline getirmemeyi hatırlayın!
Ve sizi incitenlere baktığınızda, kendi çaresizliğinizi değil onların incinmişliğini ve verimsiz seçimlerini görün.
O zaman ÇARE sizi bulur 🙂 O zaman çözümsüz çatışmalarla vakit kaybetmek yerine hayatın şefkatli elinin aslında hep omuzumuzda durduğunu ve çok sevildiğimizi fark etmek, ve bunun getirdiği ÖZE-GÜVEN ile, aydınlık ve verimli yollar seçmek mümkün olur…
IBRAHIM MALOUF- TRUE SORRY … Gerçekten Pişman
Yine tam zamanında yetişti yazı, tam zamanında dokundu yaralarımıza, merkezden sevgilerle der gibi 🙂 şükürler olsun, GÖSTERENE, vesile olana ve görebilen olduğumuz için.
Tam isabet yine Juno… Kelimelerinle anlattığın bir duygu ile güne başladım incinmişliğime ve incitenlere öfkem ile.. Ama içimde ki bir ses incitenlerin zaten hayatımda olmaması gerektiğini söylerken nefsim direniyordu taki yazını okuyana kadar.. İşaretim olduğun için çookkkk teşekkür ederim.. Seni seviyorum güzel insan..
Birde Leonard Cohen’in sözlerini aktarmışsın.. Bugün onun bir parçasını yürekten dinleyerek geldim işe, sence anlamı varmı yazının ve parçanın :))))
http://www.youtube.com/watch?v=Ki9xcDs9jRk
juno, juno. muhteşem bir yazı 🙂
Bu yazı özellikle de bu yazı başka bir çarptı bana kalbimin genişlediğini hissediyorum. Juno nasıl güzel bir kadınsın sen seni çokk seviyorum güzel Tanrıça.
çok güzel junim.. bir vakit bir konu ile ilgili yazdığım satırlara; her zaman gülümsememi sağlayan sözlerinle 🙂 şöyle cevap vermiştin;
incitilebilir olduğunu farketmek; incitmeyi gerektirmez..keza öpülebilir olduğunu bilmek de herkesi öpmeyi gerektirmez :))
sevgilerimle..
inanı ki dün akşam bu kadar derdimin sıkıntımın bir imtihan olduğunu ve yaradanımın sevdiği kullarını sınadığını tekrar hatırlamış ve her halime şükretmiştim. Yazınızı okuyunca benim aklımdan geçenlerin tam karşılığı işte budur dedim. sizi okuyunca iyi geliyorsunuz bana.. teşekkürler…
Yazıların bilgeliği bir yana, seçilen müziklerin cuk oturması bir yana…
Mükemmel. 🙂
Gayet sade,yalın bir üslupla çekilen çoğu gönül acısının esas meramını anlatan nefis bir yazı olmuş,kaleminize sağlık…
Bravo! bu yol ancak bu kadar güzel anlatılır. Çok teşekkürler, sevgiler:) Nilay
iPhone’umdan gönderildi
19 Haz 2014 tarihinde 04:50 saatinde, “Bir Yol Haritası Olarak Astroloji” şunları yazdı:
> >
Sevgili Juno, müthiş yazmışsın, sabahtan beri kac defa okudum bilmiyorum ama aklıma geldikçe okuyorum. Kabullenmek benim için hep en zor sınav oldu, halâ da öyle. Gerçeği bi kabullensem, önüme konanı olduğu gibi kabûl etsem özgürlesicem ben de belki. O zamana kadar yazıların ışık oluyor kIrIklarImdan içeri. sevgiler
Junocuuum,ama böylede yazilmazki,insan ruhunun kıvrımlarında fütursuzca dolasıyorsun,senin ya bi süpürgen var,yada herkesten saklayabildigin kanatlarin,umarim bi gün seni taniyabilirim ,kalbine ve ilmine kuvvet ,sevgilerimle 🙂
Bugünde bi şey var açıp okumam gerek diye arattim öyle buldum bu yazıyı. Her kelimesi çok özel. Tek tek teşekkürler tüm cümleler için. Kaçıp sinmek yerine bi sakin olayim kendime geleyim haline çekti beni. Çok da güzel oldu.
Yazını okuyunca, teşekkür ettim bugüne kadar beni incitip kıranlara; içime sızan ışığa ve şimdi ki ben olmama katkılarından dolayı. Bir önceki yazınla içime dolan huzur, bu yazınla daha da büyüdü. Sana da teşekkür ettim juno…
Merhaba… Bu sabah kalbimde bir aciyla uyandim ve sonra da bu yaziyi okudum… Ne kadar ilginc.
Sizinle tanismak bu gune bu yaziya kismetmis. Kendimle ilgili farkindaliklarim, tum hayatimin yaninda, ihtiyaclarimi gormek adina bana kilavuz olan son aylar ve yarin baslayacagim 2 gunluk bir kurs, nasil da hepsi geldi yerine oturdu. Sevgiler
Sevgili Juno, ben wolverine. Bu hesabımla mümkün değil post yazamıyorum dün en sonunda aklıma nerden geldiğini tunay ismiyle ve bu mail hesabından deneme yaptım. Ama sormak da istedim hesabımla ilgili bir sorun mu vardır diye. Selamlar
Sevgili Dağ Kedisi 🙂
Valla ben volverine’i pek seviyordum…
O yüzden benden kaynaklanan bir engelleme yok
Mamafih TUNAY da iyi
Sevgiler
Benim için eşikten geçme dönemi olan yakın zamanda tanıdım sizi ve tüm yazılarınızı deyim yerindeyse su gibi içtim.. Harikasınız, mükemmel ve değişik bir yazım tarzınız ve bakış açınız var, emeklerinize teşekkür etmeden geçmek istemedim. Her yeni yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum..Sevgiler..
Teşekkür ederim 🙂
Sevgiler
Ankara’dan kocaman bir gunaydin sevgili Juno…ben kendi kontratimi imzalarken:))))) ne yedi m ictim de o imzayi attim….fesih etme sansim yok mu…sevgiler….Filiz
sevgili juno, harika yazıyorsun hepsi harika ama bu yazın var ya bu….. şimdiye kadar okuduğum en güzel yazıydı. Ben sana çok teşekkür etmek istiyorum. Neden mi…. seni okuduğum her seferinde düşmek üzere veya yorgun olan enerjimi taaa yukarılara çektiğin için ( yazılarınla) :)))) sana sevgilerimi yolluyorum ve güzel bir yaz geçirmeni diliyorum aydınlık insan 🙂
sevgili juno, yazdıkların bu kadar mı tutar, yaşadıklarımı anlatır.. uzun zamandır sizi takip ediyorum, gerçekten de benim ruh halime ayna tutuyor gibisiniz.. özellikle 15 nisandan beri yazdıklarınız.. herşey değişiyor, giden oluyor, yitirdiklerim oluyor.. ve gerçekten kader demekten başka şansım olmadığını artık anladım.. değer görmemek, önemsiz omak hiç bu günlerdeki kadar canımı acıtmamıştı… elinize, yüreğinize sağlık…
Belki de haklısındır juno… Ama sesin sanki dahası da gelecek hazır olun diyor ve ben bugün çok fazla yorgun hissettim… Öze güven benim rasyonalist kafamda sindirmesi zorlu bir düşünce… Bir kaç kere daha okuyacağım sanırım… Ellerine sağlık
Sivilcenini kökünü KURUT ARTIK diyor gökler…
Konu bu!
Bir sivilce kalbimizi çıban etmesin…
18′i akşamı eşimle kavga ettim ve boşanma sürecindeyiz. Bir tarafım olmaz derken diğer yanım hayır diyor olmalı. Yazınızı tam da öyle bir ruh hali ile defalarca okudum. Parçayı defalarca dinledim ağlayarak… Ve galiba yine yeniden gönüllü kurban oluyorum. Ama bendeki kibir değil; sanki sevgi, sanki alışkanlıklar, ya da en kötüsü celladına aşık olma hali… Her halükarda hastalıklı bir şey. Gerçekten çok teşekkür ederim…
cuno ,yaz hadi yaz…yenisini yaz 😉 geliyo dimi yenisi :))
geç okudum ama tam zamanında okudum ve göz yaşlarıma hakim olamadım, sen aracıydın bu sözler bana çok başka yerlerden söylendi sanki, içime ve iliklerime işledi bu sözler. söyleyene de söyletene de teşeekkürler
Eyvallah…
ben bu kadar muhteşem bir anlatım görmedim şimdiye kadar 🙂 tam biliçaltımla debelenirken ve solar returnde chiron üçgen satürn hakkında bilgi ararken karşıma çıkan bir yazı…teşekkür ederim…