AY – Chiron Kavuşumu … Orta Dünya’ya Şevket mi Lazım, Şefkat mi :)))

Regeneration by Toshiyuki Enoki
Resim:

AY – Chiron Kavuşumu … Orta Dünya’ya Şevket mi Lazım, Şefkat mi :)))

”Yukarıda Nasıl sa Aşağıda da Öyledir” düsturu üzerinden, göklerin hikayelerini aktarmaya devam…

  • Artıkın Oğlak’ta ilerlemeye başlamış olan Güneş, bugün Lilith’e üçgen ve Neptün’e 60 derece açıda.
  • Birkaç gündür Pluto ile kucak kucağa yaşayan Merkür, Pluto – Uranüs karesini en azından zihinsel düzlemde tetikliyor. Ay Düğümlerine de T-kare yapıyor.
  • Veee Balık’tan geçen Ay, Chiron ile kavuşum halinde. Bu ikili, Merkür-Pluto takımına, 60 derece açı alıyor.

MEALİ;

Kıymetli Okurlar… Sizlere son günlerde hep ”Yüssüklerin Efendisi” kıvamında yazılar yazdığımın farkındayım. Yok yani yanlış anlaşılmasın, kendimi Tolkien Usta ile bir tutuyor filan değilim :))) Ama göklerin hikayesine bakılırsa, bizim durumumuz ”misminnacık boylarına bakmadan Orta Dünyayı kurtarmak aşkına, o savaştan bu savaşa koşturan Hobbit’ler”den” az bişi hallice…

Pek de yayılıp serilmeye fırsat bulamadan, ardı ardına bizi ”samimiyet, dirayet ve cesaret” sınavlarından geçiren olaylar yaşıyoruz!

Tabii ki, keyfine düşkün ve bedenine yenik bir Orta Dünyalı olarak, bu yüksek performanslı operasyon modunu, ”talepkar” bulduğum zamanlar oluyor :))) Ama ”Zamanın Ruhu” ile kavga etmenin bir faydası olmadığını da biliyor ve bunu hem kendime, hem okuyanlara hatırlatmaktan başka bir çare göremiyorum…

Bu ısındırıcı girizgahtan sonra, gelelim hal-i pür melalimizin tasvirine 😉

Bir kere ”gerçekler konusunda sert ama gerekli idrak süreçleri ve bunlara bağlı olarak devrimci nitelikte fikir değişiklikleri” yaşıyoruz… Bu güne dek bize kabul edilmesi güç hatta üzerinde düşünülmesi imkansız gelen konulara, doğrudan pike inişi yapmamızı gerektiren olaylar oluyor etrafımızda.

Ve biz, bütün olan bitenle ilgili ne düşünmemiz ve nasıl bir aksiyon almamız gerektiğine karar verirken, aslında kendimizle yüzleşiyor, kendi içimizde cevap vermekten kaçındığımız soruları soruyor, şimdi bizi zora sokan tercihlerimizin altında yatan öncelikleri ya da kaygıları kendimize itiraf ediyoruz…

İnsan hayat yolunu şekillendirirken, kendini güvenceye almaya çalışır… En riskli tercihleri yapanlar dahi kendilerince tehditkar olan bir şeyleri arkalarında bırakmak adına o riskleri göze almaktadırlar.

Ve hayat bizi, arkada bırakmak için her yolu denediğimiz ve ”tam da bu yüzden bir türlü arkada bırakamadığımız” şeylerle yüzleştirmek için, mutlaka bir yol bulur…

Yalnızlık korkusu, yargılanma kaygısı, güçsüz ya da çaresiz kalma endişesi, sorumluluk alma alerjisi… gibi gölgeleri vardır insan zihninin. Bunların hepsi ya da bazıları, bizi ensemizdeki bir düşman gibi izler.

Ama en büyük ve en zor yüzleşilen gölgemiz, kendimizi olduğumuz gibi görüp sevebilmek ve bazen kimsenin destek ya da onayı olmasa da, yolumuzu seçip yürüyebilmek konusundaki beceriksizliğimizdir. Biz anne ve babamızın desteğini ve sevgisini ”istediğimiz gibi” alamamış olmanın, ya da onların onayı adına ”kendimiz olmaktan vazgeçmiş” olmanın gölgesini bir türlü üzerimizden atamayız.

Bu yüzden de hep ya bize sahip çıkacak, bizi onurlandırıp anlamlandıracak bir Şevket ya da ”ahh canımmm kıyamammm” diyecek bir Şefkat ararız etrafımızda…

Halbuki Şevket de, Şefkat de bir yerden sonra insandır :))) Onlar da bizi onay ve desteklerini sunmadan önce mutlaka yargılayacak, sorgulayacak, yönlendirecek, azarlayacak, mahrum bırakacak, ya da bizim yerimize kararlar verip, aksiyonlar alıp irade ve hareket gücümüzü elimizden alacaklardır.

Bu hep çocuk kalmanın ve hep korkularımızla örülü bir dünyada köşelere sığınarak yaşamanın en genel geçer yoludur… Ve insanın buna hiç ihtiyacı yoktur!

İnsanın ŞEVKET’i de – azamet, yücelik, ululuk -, ŞEFKAT’i de – sevecenlik ve koruma duygusu – kendi içinde mevcuttur.

Zira bize RUH’undan üfleyen, şevketi ve şefkatiyle daima yanımızdadır. Biz kendimize dürüst olduğumuz, vicdanımıza ve onurumuza uygun olanı yapmak ve boş gurur, boş hırs, boş beklenti tuzaklarına düşmemek için gayret ettiğimiz, önceliklerimizi kaygılarımıza değil bizim için anlamlı olan değerlerimize göre belirlediğimiz zaman, mutlaka destek görürüz.

Elbette bazen dirayet ve cesaret sınavları çıkar önümüze… Ve yol bizi çoğu kez – ya da sadece – hedefimize değil, fark etmemiz gereken başka bir düzleme çıkartır… Ama RUH’un şevketi ve şefkati daima bizimle yürür bu yolda.

Her yol insanın kendine varır…

Tolkien’in benzersiz destanında da böyle olmaz mı… Bütün yüce, güçlü, olağanüstü varlıklar, orta dünyanın savaşına katılırlar ama orta halli Hobbit’ciklerdir sahanın en mucizevi kahramanları! En kritik anlarda onların yürekli tercihleri ve yılmaz inisiyatifleridir dünyayı kurtarıp, umudu ayakta tutan 🙂

Şefkatli bir şarkı bugün size… Bu Yol Sana Gidiyor Küçüğüm – Ezginin Günlüğü

0 Yorum

  1. GÜNEŞ

    Benim kalbimle, senin kalemin arasında gizli bir bağ var bence Juno. Ruhumu onaran bir yazı, en sevdiğim grubun, en sevdiğim şarkılarından biriyle, pat diye karşıma çıktın sabah sabah. Ruh ikizi olabilirmiyiz acaba :))) TEŞEKKÜRLER…

  2. naznaz

    Ne muhtesem belagat !bu ne guzel bir yorum.siz cok yasayin emi !kendim olmaya ,kendim cagiramadigmdan kendiliginden cagrilarla kendime gelirim belki!sev -ket sev-kat hep icimizde ne guzel!

  3. Gülbin

    Bugün tam da orta dünyaya düştük toplu halde galiba derken kendi kendime bu yazıyı okumak şahane oldu ,yolumuz güzele doğru olsun ,mucizeler bizi bulsun o halde

  4. H.Beyza

    buraya birkaç kere yorum yazdım ve hepsini sildim.. sanırım bu yazının üstüne söylenebilecek söz yok.. eline, yüreğine, ruhuna sağlık…

  5. Teşekkürler yazı için 🙂

  6. Elif Aysan

    inanılmaz bir yazıydı juno,her ne yazdıysan yukarıda hepsini deneyimlediğim zor bir süreçten geçiyorum,ellerine,yüreğine sağlık

  7. Zeynoo

    yine tammm 12den vurdun Juno
    iyi ki varsın 🙂

  8. zuhal

    bu ne berrak, ne sakin, ne sakinleştirici bir zihin böyle. mesnevi okurken hissettiğim şeylere yakın şeyler hissediyorum. Dini anlamda inançsız olmama rağmen, inanandaki tasvirin etkisine kapılma, güzelliğini seyretme hissini siz de yaşatıyorsunuz bana.

    1. JUNO

      Mutlu oldum 🙂
      Keyfiniz daim olsun

  9. sanem

    Sayende çok aydınlandım Juno’cuğum her zamanki gibi.iyi ki varsın 🙂

  10. fatıma

    son iki buçuk yıldır hayatım çok hızlı değişiyor. değişimden ve bilinmeyenden korkan bir kontrol manyağı olarak bir yandan adapte olmaya çalışırken bir yandan psikolojik olarak bu hızdan kurtulmak için çok direndim 🙂 daha önceki uranüs pluto kareleri hayatıma yepyeni değişimler getirdi. en son yaşanan uranüs pluto karesi ise hepsini alıp götürdü. şimdi yine bir şeyler hayatımda toptan değişecek. bir yanlış anlama sonucu zor alıştığım ama çok sevdiğim işime son verdiler. hayır önce bu işi bana yaptırmak ve sevdirmek için uğraştılar sonra hatalarımı aramak için… şimdi bu yazı yeni bir başlangıç yapmaya hazırlanırken çok iyi geldi. çok teşekkür ederim juno…

DEniz için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et