Site icon Juno – Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi

5 Haziran 2020, YAY Burcu’nda DOLUNAY ve Parçalı AY Tutulması; BÜYÜMEK ZAMANI…

Resim: Noriyuki Kobayashi

5 Haziran 2020 günü İstanbul’a göre 22:12 itibariyle DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alıyor. Bu DOLUNAY’a bir de Parçalı AY Tutulması eşlik ediyor. Tutulma haritasını aşağıdaki göstergeleri dikkate alarak yorumluyorum;

MEALİ;

Efendim İkizler – Yay hattında yaşanacak tutulmaların ilkini idrak ediyoruz 🙂 Nedir bu hattın hikayesi derseniz;

Başka bir deyişle zaman artık ”Büyümek Zamanı.”

Peki elimizin altındaki malzeme ya da etrafımızdaki görünüm nasıl derseniz ”işler karışık” 😀 Ruh halimiz de kafası kesik tavuktan hallice… Bu aralar;

Ama zaman o zaman değil! Dağınıklık, belirsizlik ve veri kalabalığı yüzünden karışmış dünyamıza çeki düzen vermek, güvende kalmak ve değer verdiklerimizi güvende tutmak için tam da şimdi inisiyatif almaktan kaçınmamalıyız. Birilerinin verdiği cevapların ya da olayı getirdikleri yerin vehametine kapılmaktan korunmalıyız. Kendi sorularımıza, aklımızı, sezgilerimizi, deneyimlerimizi kullanarak kendi cevaplarımızı vermekten, kendi hatalarımızı yapmak ve deneye yanıla bizim için uygun olanı bulmaktan korkmamalıyız.

Aslında her şey sandığımız kadar ‘’kötü’’ değil! Arka planda ışıktan ipliklerle örülmüş bir ağ var ve tüm samimiyetiyle ayakta kalmaya, gerçeği görmeye ve gerekeni yapmaya çalışanlar, bu ağ tarafından destekleniyorlar. Biz görmesek de dünyanın yıpranmış kalbine şifa vermeye çalışan bir ordu var adeta etrafımızda… Ve yolu bulmak hele de başkaları da geçsin diye yeni yollar açmak için uğraşanlar da bu şifa ağına bilmeden katkı yapıyorlar.

Görmediğimiz ama varlığına tüm kalbimizle inandığımız bir ‘’iyiliğe’’ hizmet etmek için, aklımızı başımıza toplamamız ve hayatımızın sorumluluğunu aklen ve şeklen almamız gereken bir zaman.

Yaşlı dünya yine bir DEĞİŞİM sürecine girdi. Eski iktidar modellerinin kırılacağı, belirsizlik ve bulanıklık içinde ‘’güvende’’kalmak için tutunduğumuz düşünce ve davranış modellerinin sorgulanacağı, eski model ‘’aidiyet’’ tanımlarının yerini ‘’bilinçli yakınlıklara’’ ve ‘’alternatif iletişim kanallarına’’ bırakacağı bırakacağı bir döneme giriyoruz. Kadere teslim olmak değil bir süredir saçmalaşmaya başlayan senaryoyu yeni bir mecraya oturtmak için harekete geçeceğiz.

Hepimiz hiç de göründüğü kadar karanlık olmayan bir hikayenin isimsiz kahramanlarıyız…

Herkes kendi hayatının kahramanıdır! BÜYÜMEK ”Kahraman’ın Yolculuğu’nun” ana temasıdır. Yola çıkarken herkes biraz saf, biraz şaşkın, biraz cüretkar, biraz kendine ve dünyaya dair yanılgılar içindedir. Aslında milyonlarca bilinmeyen içinde serbest düşüşle hareket ettiğimiz için, mantıkla düşünsek ”Bu yola sadece APTALLAR ya da Kendini Kurban Etmeye Hevesli Olanlar çıkar! Biz durduğumuz yerde duralım…” dememiz gerekir. Ama hayat bizi kah dara ve zora sokup çaresiz bırakarak, kah gaz verip teşvik ederek ve kollarımıza hevesten kanatlar takarak, yola çıkmaya teşvik eder.

Hayatın daim olması için, birileri tüm bilgisizliğine rağmen bir cesaret gösterip yola çıkmak, değişken bir akışta taştan taşa atlayarak karşı kıyıya geçmek ve hem kendisi hem de başkaları için çok kıymetli olacak bazı işlevleri yerine getirmek zorundadır. Bu MASUMİYET’in getirdiği bir cesaret, bir deneme ve bilgi arzusu, bir gelişme gayretidir.

Peki yol bu cüretkar ve masum yolcuyu sakınır mı? YOOO 🙂 Daha doğrusu hem evet hem hayır…

Yola düştüğümüz vakit, o güne dek varsaydığımız, sahiplendiğimiz, tutunduğumuz bir çok şey yolda bizden kopar gider… Öngördüğümüz ya da hedefe koyduğumuz bir çok şey anlamını yitirir ya da bambaşka bir hale bürünür. Yol bizi yıkar ve yeniden yapılandırır!

İnsan durduğunu, gerilediğini hatta kaybolduğunu zannederken bile YOLDADIR… YOL bize kaybolduğumuzu, geride kaldığımızı, oyalandığımızı ya da acele ettiğimizi, abarttığımızı, uyarı almadığımızı, belaya yürüdüğümüzü fark ettirir. Bunları fark ederek, olduğumuz yeri inceler, etrafımıza başka bir gözle bakar, sonra kendimize döner, içimize çekilir, sorular sorar ve yeni cevaplar buluruz. Bizi buraya getiren hedeflerimizi, planlarımızı, inanışlarımızı, tavırlarımızı sorgular ve onları güncellememiz gerektiğini idrak ederiz. Bu BÜYÜME sürecimizdeki standart bir episoddur.

Cahilsek ya da akli ehliyetimizi kendi elimize almadan davranıyorsak, ya her duyduğumuza ve gördüğümüze kapılır, oradan oraya savrulur ya da her durumu bir zamanlar güvenli ya da sevimli bulup kendimize biçtiğimiz bir hayat hikayesinin içine sığdırmaya çalışır, yeni bir tasarımın gerekli olduğunu inkar ederiz. Ya aşırı kaygılanır bu yüzden de hareket edemez hale gelir ya da aşırı gevşek ve sorumsuz olup her şeyi ancak sonuçlarına maruz kalınca idrak ederiz. BU HAYATIN MAĞDURU OLMAKTIR!

BÜYÜMEK kendi kararlarını vermeye ve bunların getirdiği sonuçların sorumluluğunu almaya başlamaktır. Denileni dinlemek, verileni almak ama hepsini kendi bilincimiz çerçevesinde bir yere yerleştirip, kendi önceliklerimiz veya vizyonumuza uygun şekilde kullanmaktır. İnisiyatif almak, hata yapmak ama bunu fark edince düzeltmeye ya da uygun yöne dönmeye çalışmaktır. İdealize ettiklerimizi, fikren onay verdiklerimizi, bir ”malumat” olarak biriktirdiklerimizi, somut bir durum içerisine uyarlamak, pratiğe dökmek ve ”bize ait” hale getirmektir.

Hayat yolculuğunda bir MAĞDUR değil bir KAHRAMAN olmak, dramayı azaltıp, algıyı sadeleştirip, basit ama işe yarar kriterler kullanıp, elinden gelenin en iyisini yapmaktır.

Büyük çok büyük değişimleri başlatanlar, kendisi de dahil herkes yolda kaybolduğunda, basit sorular sormaya, yaratıcı belki ezber bozan ama açık ve net cevaplar bulmaya, küçük ama yararlı bir adımı atmaya cesaret edenlerdir.

Büyümek YOL’da olur demiştik ya hani, o yüzden bir YOL şarkısı eşlik etmeli dedim bu yazıya; Cem Adrian ve Mabel Matiz’in konser yorumuyla bir Pir Sultan Abdal deyişi… GEÇTİ DOST KERVANI.

Büyümek YOL’da olur demiştik ya hani, o yüzden bir YOL şarkısı eşlik etmeli dedim bu yazıya; Cem Adrian ve Mabel Matiz’in konser yorumuyla bir Pir Sultan Abdal deyişi… GEÇTİ DOST KERVANI.

Exit mobile version