Site icon Juno – Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi

5-28 Mart 2019, Balık Burcu'nda MERKÜR RETROSU; ''Ne Kullanıyorsan Bana da Ver Dostum!''

Merkür tam KOÇ Burcu’na geçmek üzereyken, dünya gözüyle bakana göre yani ”göreceli” bir retro sürecine girecek ve 16 derece Balık’a kadar gerileyecek. Bu gerileme için resmi süreç 5-28 Mart arası… Ama ”gölge” dediğimiz zaman 19 Şubat ile başlayıp, 16 Nisan ile sonlanıyor.


Eveeet 2019 sezonu açıldı! Merkür bu yılın ilk ”MUAYYEN DÖNEMİNE” giriyor :))) Hem de zaten netameli bir ilişkisi olan BALIK Burcu’nda iken bunu yapıyor.
Bu durum bizi önce DERİNDE DURAN’ı keşfetmeye itecek. Bu iyi… Yani derinlik merinlik bunlar güzel şeyler… Gel gör ki keşfettiklerimizin üzerine fazla senaryo yazmak, bulduğumuz parçaları anlamını kaybettiren bir yere yerleştirmek, tepkileri abartmak, kırık camı gördüğümüz halde gidip çıplak ayakla üstüne basmak gibi TUHAF şeyler yapmaya da yatkın olabiliriz 😉
Yani geçmişe dönük farkındalıklar, çözümlemeler, bölük pörçük izlerin peşine düşüp büyük resmi anlamlandırmalar için gayet güzel bir fırsat geçecek elimize…
Ama orada bir yerde ağlarken bıraktığımız parçamızı çekip toplayıp bu güne getirmek ve büyütmek yerine, biz de oraya çöküp kalırsak, geçmişin izlerinde, iyileşmemiş acıların orta yerinde kaybolursak, hatta artık yitip gitmiş bir davanın hesabını sormaya filan kalkarsak SIKINTI BÜYÜK olabilir 🙂
Geçmişin hesabı, geçmişten sorulmaz…
SENARYO 1
Bazen insan bir hale düşer…. Engelleyemediği, değiştiremediği, belirleyemediği bir süreç yaşar. Zoru yaşarken, o durumun içinden geçebilmek, o halden bir şekilde sağlam ya da hasarlı bile olsa toparlanabilir şekilde çıkabilmek için, yaşadıklarının ADINI koymaz. Sadece yaşar, bitirir, ilerler. Bu bizim katlanılması zor durumlar ile başetme şeklimizdir.
Böyle durumları analiz etmek, adını koymak ve orada açılan yarayı iyileştirmek için, üzerinden biraz zaman geçmesine ihtiyacımız vardır. Kendimiz daha güçlü hissettiğimiz bir zaman, bizi geriye götüren bir olayla, bir zihin şavkıması ile, hatta bazen bir rüya ile, döner geriye bakar ve aslında görmemiz gerekeni görürüz. Yaşadıklarımızı tüm çıplaklığı ile görmek bazen bizi çok sarsar. Aldığımız hasarın, boyun eğdiğimiz zorluğun büyüklüğü başımızı döndürür. O zamanlar yapamadığımız kadar çok kızar, o zaman ağlayamadığımız kadar çok ağlarız. Ve içimizden hesaplaşmak gelir.
Tabii ki hesap istemek hakkımızdır. Ama bazen hesabı tartışacak muhatap bile kalmamıştır. Bizim asıl görmemiz gereken tüm yaşananlara rağmen ayakta kalabilmiş olmamızdır. Artık asıl odaklanmamız gereken; yaşananların izlerini örtmek için giydiğimiz zırhlar, edindiğimiz tutumlar, seçtiğimiz yollardır… Artık bizi bu zırhlara, bu seçimlere, bu yollara düşürenin ne olduğunu bulduğumuza göre, belki bunlardan da ÖZGÜR kalma zamanımız gelmiştir. Belki artık orada ağlarken bıraktığımız çocuğu alıp kendimizle beraber yeni bir yolculığa çıkartmak için hiç bir engelimiz yoktur 😉
SENARYO 2
Bazen de aslında ne olduğunu görmek istemediğimiz, gerçeğin adını koyup yapmamız gerekenin ne olduğunu fark etmekten kaçtığımız, yarı bilir – yarı bilmez halde zorla sürdürdüğümüz bir durum yaşarız. O durum biz dirensek, ucundan çekelesek bile varacağı yere varır. Bizi de arkasında kendimizi kandırdığımız, kendimize ihanet ettiğimiz gerçeği ile başbaşa bırakır.
Böyle durumlarda genelde önce kendimizi değil etrafımızı suçlarız. Yaşadığımız şeye taktığımız ad, yaptığımız tanım neyse onu daha da bir romantize eder, ezer, uzatır, üstünde tepinir, başımızdan aşağı boşaltır, onunla kafayı buluruz… Ama bu gerçeği değiştirmez. Sonuçta dönüp dolaşıp; ”Evet birileri beni kandırdı… Birileri beni kullandı… Birileri beni zorladı… Birileri zaafımla oynadı… Ama bir yerden sonra bunun devam etmesine engel olmayan, bunun adını koymayan, bunu olduğundan başka bir yere koyup kendimi ısrarla görmek istedğim şeye inandıran… Olayı kendi vardırmak istediğim yere doğru ha babam sürükleyen bendim. Bu zararı kendime bir yerden sonra sadece ben verdim!” dememiz gerekir.
Olan bitenden geriye kalanlar kulağımızdaki küpelerdir. Onlar bizim en değerli mücevherlerimizdir.
O zamanlar kaybettiğimiz güreşe yeniden girip bu kez galip çıkmaya çalışmak filan bizi iyileştirmez 😉 Bu EGO’nun kandırmasıdır! Bizi sadece, kendimizi böyle kör-dövüşlerinden sakınmak iyileştirir… Kendimizi elde edebildiklerimizle iyi hissetmeyi bir yana bırakmak, baştan kayıp mücadelelere girmekten, eski yaraları açmaktan, ya da bizi yaralayanları yaralayarak üste çıkmaktan  vazgeçmek ve KENDİMİZİ GERÇEKTEN SEVMEK iyileştirir…
Ne biçim Merkür Retro yazısı diyeceksiniz :))) Aman iyi alın alıştığınız ayarları da çekeyim;

Yani işte güzel kalbinize ve hafif teklese de yine işe yarayabilecek aklınıza mukayyet olun 🙂
Bu şarkıyı da arada dinleyin :))))

Exit mobile version