24 Ekim 2018 BOĞA Burcu'nda DOLUNAY; Varlık ve Yokluğun Anlamı…

Madonna della Port by Dali
Resim:

24 Ekim 2018 BOĞA Burcu'nda DOLUNAY; Varlık ve Yokluğun Anlamı…

24 Ekim 2018 günü, İstanbul’a göre 19:45’de, DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı, tam halini alacak. DOLUNAY haritasını yorumlarken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • AY Boğa Burcu’nun 1 derecesinde ve retro Uranüs ile kavuşumda, haritanın da 12’inci evinde. Canavara kurban edilecekken bir kahraman tarafından kurtarılan Andromeda’nın belindeki kuşağı temsil eden MIRACH Sabit Yıldızı da, bu kavuşuma eşlik ediyor.
  • Güneş Akrep Burcu’nun 1 derecesinde, haritanın 6’ıncı evinde. AY’ın girdiği Boğa Burcu’nun Yöneticisi olan ve retro süreci devam eden Venüs ile kavuşumda.
  • AY-Uranüs, Güneş-Venüs ve AY Düğümleri arasında Sabit Büyük Kare oluşuyor.
  • Satürn, AY ve Güneş ile ılımlı açılar içinde.
  • Haritanın Yükselen Noktası 4 derece İkizler.
  • İkizler Burcu’nun yöneticisi Merkür de Akrep Burcu’nda, Jüpiter ile kavuşumda, Akrep’in modern yöneticisi olan Pluto, Merkür ile ılımlı açı yapıyor ama Akrep’in klasik yöneticisi olan Mars ile Merkür arasında kare açı var.

MEALİ; 
Dünya açısından geleceği belirleyen kartların dağıtılma zamanı olduğunu söyleyebiliriz! Neleri var etmek için neleri feda edeceğine karar verecek insanlık…

  • Geçmişte yaşanmış kayıplar ve yıkımlardan çıkartılmış olan dersler ne kadar işe yarayacak?
  • İnsanlığı değerli kılanın ve asıl muhafaza edilmesi gerekenin ne olduğu ne kadar hatırlanacak, ya da bunu yeniden hatırlamak için nelerin yaşanması gerekecek?

bunu zaman içinde hepimiz göreceğiz.
Bireysel düzlemde ise varlığımıza yüklediğimiz anlama, hayatı bizim için değerli hale getiren unsurlara ya da hayatımızı oluşturan bileşenlere – konumlara, eşyalara, insanlara – biçtiğimiz değere dair kırılma noktaları yaşayabiliriz;

  • Yeni başlangıçların ancak bitişlerle mümkün olacağını, yola devam etmek için, bazı şeylere son noktayı koymak gerektiğini fark edebiliriz.
  • Israrla devam ettirmeye çalıştığımız bazı şeylerin içinin boşaldığını, anlamın kaybolduğunu, bazen biz kendimizi paralasak da ulaşmak ya da kurtarmak istediğimiz şeyin hayatın akışında uygun bir yeri olmadığını görebiliriz.
  • Önemsediğimiz bazı şeyleri gözden çıkartamadığımız, alışkanlıklarımızı ve rahatımızı feda edemediğimiz için, gerçekten değerli olan hiç bir şeye de tam anlamıyla sahip çıkamadığımızı, arada derede asılı kaldığımızı, kendimizi var edemediğimizi anlayabiliriz.
  • Geçici çözümlerin işe yaramadığını ve hep daha fazla zarara neden olduğunu, hiç bir şeyin ”idareten” devam etmeyeceğini, üstlendiği fonksiyonun hakkını veremeyen araçların/insanların/yapıların devreden çıkması gerektiğini istemesek de kabul etmemiz gerekebilir.
  • Bizi içten içe yıkan alışkanlıkların, tutkuların, korkuların, hırsların gözüne bakıp, kendimizden mi yoksa bırakamadıklarımızdan mı vazgeçmemiz gerektiğine karar veririz.
  • Bozulmasına aldırmadığımız, kötü kullandığımız şeyler – aletler, sistemler, bedenimiz, zamanımız, kaynaklar, ilişkiler – bu aralar büyük arıza sinyalleri verir ve bizi mutlaka gereğini yapmak zorunda bırakırlar. Tamiri mümkün olmayan şeyler ise bu süreçte işlevini tamamen kaybeder.
  • Sağlığımızla ilgili gözardı ettiğimiz sorunlar, ya da soruna yol açan tutumlar, bu aralar belirgin şekilde alarm verir.
  • Ödemediğimiz borçlar, gereksiz harcamalar, peşine düşmediğimiz alacaklar, bekleneni vermeyen yatırımlar, gözardı etmeye çalıştığımız kayıplar, bu süreçte sağlıklı bir dengeye kavuşturulmalıdır! Aksi takdirde gelecekte daha büyük sorunlar yaşanabilir.

AŞIRILIK DAİMA TÜKETİCİDİR! Aşırıya kaçan, ihmalkar davranan, çok verip hiç almayan, çok alıp hiç vermeyen, yaptıkları ile neyi hak ettiğini hiç sorgulamayan, yapılanın hakkını iyi değerlendiremeyen, elinde olanı verimsiz kullanan, kendi dahil hiç bir şeyin kıymetini bilmeyen kişi, eriştiği, aldığı, yaşadığı her şeyin içini boşaltır ve kıymetli olanı boşu boşuna  tüketir.
Hayat, can, varlık, bize verilmiş olan en önemli hediyedir! Ama bu hediye bir EMANETTİR! Emanet olması geçiciliğinden yani zamana, mekana, koşullara tabi olmasındandır 😉
Hayata dair olan her şey de bu prensibe bağlı olarak bir emanettir. Emanet edilen kaynakları, konumları, fırsatları, nitelikleri, yolumuza çıkan işleri ve ilişkileri sorumsuzca kullanmak, yokedici bir tavırdır ve ister istemez yokoluşa sebep verir.
Öte yandan yokluk da varlığın bir koşuludur. İnsan yoklukla tetiklenir 🙂 Yoksunluk atıl olan kaynakları, bilgileri, olanakları, yetenekleri, gücü, hatta genetik hafızayı ortaya çıkartıp kullanmamıza neden olur.
NEFS ve NEFES arasında ilginç bir bağ vardır 🙂
Nefsi olmayan şey, Ruh’un Nefesini alıp da harekete geçemez… Bu nedenle nefs, nefesin aracıdır. Yani nefsi nefes alıp verecek, fonksiyonuna devam edecek kadar doyurmak gerekir. Bir miktar tüketim, üretim için şarttır. Ama nefs aynı zamanda doymak bilmeyen bir canavardır ve daima daha fazla KURBAN İSTER! Oysa asıl kurban ettiğimiz şey daima bize emanet edilmiş olan hayat, kaynaklar ve zamandır.
İnsan nefsini ve hayat içinde sunulmuş olan diğer emanetleri, ancak varlığını anlamlı kılacak şeyler için feda etmelidir. Bu nedenle ne ile uğraştığımız, ömrümüzü neyi var etmek için geçirdiğimiz önemlidir.
Hayat durağanlığı sevmez. Süreklilik bitişler ve başlangıçlar ile mümkündür. Yerine getirdiğimiz fonksiyonların önemi ve anlamı dahi zaman, zemin ve koşullar dahilinde değişip dönüşür. Önceliklerimizin, kararlarımızın, fonksiyonlarımızın zaman içinde değişmesi sayesinde hem hayatta kalır hem de hayatımıza anlam katarız. Hiç bir şeyin bitmemesini, hayatın hep aynı şekilde devam etmesini, değerli ve önemli bellediği şeylerin zamanla dönüşmemesini isteyen ve kendini geçmişe gömüp, geleceğin olasılıkları ile ilgilenmeyen de, kendini var edeyim derken yok eden nefstir!
Bir nefsin bir başka nefse kurban olması mümkün değildir! Zira her nefsi ayakta tutan kendi nefesidir. Kimsenin nefesi olamayız. Kimse de bizim nefesimiz olamaz. Hayatımızı devam ettirecek nefesi bir başka nefsin bize vereceklerinde aramak hatta bunu mümkün kılmak için verdikçe vermek, fedakarlıktan değildir! Bu açlıktan gözü dönmüş bir nefsin, kendi değerini bilmeyen ve varlığını anlamlandıracak şekilde yaşayamayan bir insanın boş ısrarıdır!
OLANI hakkını vererek kullanmak, verilenin kıymetini bilmek, elimizde olanları sevmek ve onlarla daha güzelini, daha iyisini yapmak mümkün olsun hepimize 🙂
BURÇLARA göre yorum 24 Ekim 2018, Boğa Burcundaki DOLUNAY’ın Burçlara Etkisi…. Ama sanmayın ki kişinin ahvali hayatın akışından ayrı bir haldedir 😉
Orhan Baba’nın herşeyi AŞK örneği üzerinden anlatan bir ozan olduğu, İLHAMLI ve VERİMLİ döneminden kalma bir eseri olan ”Zaman Akıp Gider”i, ilahi yorumları ile tanıdığımız Sami Savni Özer ve Rubato birlikte icra etmişler…
Ömür yolunu koşarak geçerken, gönlümüzde hal bırakmayan bir şeylerin peşine takılırız illa ki 🙂 Bu hep romantik aşk olmak zorunda değildir! Esasen kendi varlığının değerini bilmenin, varolmayı anlamlandırmanın peşindedir her insan… Ve bu anlamı KENDİSİ DIŞINDA aramaktan gönlü hep yorgundur. Ne diyor şarkıda; EN BÜYÜK GERÇEK İSE ”OLUP OLMAMAK” 😉

11 Adet Yorum

  1. Şermin

    Her paragrafinizi ss alıp cerceveletip kalbime koyuyorum. ???

  2. Reblogged this on tabletkitabesi.

  3. Emrah Eflanili

    Yine mükemmelsiniz….2019da tanışmak ümidiyle……

  4. Tony stark

    Bu alanın Barış Özcan’ı gibisiniz ?

    1. JUNO

      Teşekkür ederim! Sayenizde Barış Özcan’ın kanalına girdim ve kafe Duvarı illüzyonu videosunu izledim. Çok başarılı buldum. Diğer çalışmalarını da izleyeceğim 🙂

  5. serap

    BURÇLARA göre yorumu hazırlıyorum. Ama sanmayın ki kişinin ahvali hayatın akışından ayrı bir haldedir ..
    SABIRSIZLIKLA BEKLIYORUM BIR KOVA BURCU OLARAK….

  6. Evren

    Yine harika bir anlatım emeğinize sağlık??

  7. Reblogged this on *küçük kara balık*.

  8. Selin

    Harikasınız ?

  9. Seni seviyorum Juno

Evren için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et