22 Aralık 2018, YENGEÇ Burcu'nda DOLUNAY… İnsan Olmaktan Ne Anlıyorsunuz?

3ade11a2b48ee5c3d3fd3102d98aee66
Resim:

22 Aralık 2018, YENGEÇ Burcu'nda DOLUNAY… İnsan Olmaktan Ne Anlıyorsunuz?

22 Aralık 2018 günü, istanbul’a göre 20:48’de DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alacak. DOLUNAY haritasını yorumlarken, aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Güneş Oğlak Burcu’na, AY ise Yengeç Burcu’na yeni giriyor. Güneş haritanın beşinci evinde, AY ise 11’inci evinde yer alıyor.
  • Oğlak’ın yöneticisi Satürn de Oğlak’ta, Güneş’e 10 derece orbla kavuşumda ve haritanın 6’ıncı ev girişinde.
  • Haritanın Yükselen Noktası 10 derece Aslan.
  • Jüpiter ve Merkür Yay burcunun 10 derecesinde ve haritanın 5’inci  evinde kavuşum halindeler. ANTARES sabit yıldızı da bu kavuşuma eşlik ediyor. Neptün 8’inci evden bu kavuşuma bir kare açı alıyor.
  • Uranüs 28 derece KOÇ Burcu’nda retro konumda ve haritanın tepesine yerleşiyor. AY ve Güneş ile ılımlı açılar yapıyor.


İnsan kendini gerçekleştirmek için dünyaya gelir. Gelişmek, güçlenmek, kendini kabul ettirmek, geçtiği yollarda kendinden bir iz bırakmak ister. Ancak BEN VARIM demek ve kendini olduğu gibi ortaya koymak, hayatın seyircisi veya akışın sessiz bir takipçisi değil, sergilenen oyunun ana karakterlerinden biri olmak, cesaret, kararlılık ve denge ister! Kendimizde gördüğümüz potansiyeli ortaya çıkartmak, aynı zamanda rahatımızı bozmak, emek vermek ve gerekirse yorulmak, kazanç kadar kayba da göğüs germek, kendimizi görülebilir, dokunulabilir kılmak, takdir kadar eleştiriye de açık ve kırılgan hale getirmek, yani kişisel riskler almak anlamına da gelir. Ve bu şekilde çıplak ve savunmasız kalmak fikri bizi ürkütür.
İşte bu insan olmanın baş çelişkilerinden biridir! Ve biz bu aralar bu çelişkiyi dibine kadar deneyimliyoruz 🙂
Kendimizi güçlü bir biçimde ortaya koymak, arzularımızı gerçekleştirmek, içimizdeki heves ve talepleri bastırmamak, var olduğumuzu iliklerimize kadar hissetmek ve bu duyguyu bize tattıracak deneyimler yaşamak istiyoruz.  Ancak yeterince hazırlıklı veya donanımlı olmamaktan, bizi bekleyen bilinmezlerin içinde kaybolmaktan da bir o kadar korkuyoruz. Olaylara, insanlara, zamanlara ve zeminlere tam manasıyla hakim olamadığımızı, hayatın boyumuzu aştığını düşündüğümüz zaman, bizi arkamızdan iten bu ortaya çıkma arzumuz, sap gibi ortada kalma korkusuna dönüşüyor. Bu nedenle bize göre korunaklı veya bizim için rahat olmayan her durumu şahsımıza yönelik bir tehdit, bir risk, bir saldırı gibi algılamaya müsait olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.
Böyle iki ileri bir geri adım atmamıza neden olan ne gibi deneyimlerden geçiyor olabiliriz bir bakalım;

  • Çalışmıyorsak işe başvurmak, çalışıyorsak bir kariyer atağı yapmak, bir ilerleme çabası göstermek, daha farklı bir alana geçmek için gayret etmek  isteyebiliriz. Ama bu adımları atıp da kabul görmemek ya da yanlış bir seçim yaparak huzurumuzdan ve güvenlik alanımızdan mahrum kalmak fikri bizi ürkütebilir.
  • Artık heyecan vermeyen ya da bir yere varmayan, bir şekilde bizi kendi sınırları içine hapseden bir ilişki yaşıyor ve bunu dönüştürmek ya da bitirmek istiyor, ancak yalnızlık fikri bizi ürküttüğü için, veya vazgeçmek bize zayıflık, başarısızlık gibi geldiği için,  tatsız tutsuz, verimsiz ya da tatminsiz bir birlikteliği sürdürüyor olabiliriz.
  • Alıştığımız bir ortamdan, evden, konumdan, tanımdan kurtulmak, kendimizi keşfetmek, kendimize ait bir düzen kurmak, becerilerimizi hayat içinde farklı bir zeminde sınamak istiyor, ancak eleştirilmekten, engellenmekten, onaylanmamaktan, durup dururken bizi koruyan bir kabuktan çıkıp zora girmekten, gereği yokken başımızı belaya sokmaktan çekiniyor olabiliriz. Büyümek ve sorumluluk almak zamanı gelmiş olabilir ve bunun gereklerini yerine getirmemiz için hayat bizi zorlayabilir.
  • Değişmemiz, dönüşmemiz, açılmamız, gelişmemiz gerektiğini ancak bundan kaçtığımızı, bir değişim kaygısı ile donup kaldığımızı farkedebiliriz. Üzerimize yapışmış huylar, kalıplaşmış tavırlar, bize kolay gelen ama aslında bizi zora sokan ya da yerimizde saymamıza neden olan yaşam pratikleri, başka türlüsünü denemediğimiz için tekrar ettiğimiz saldırı – savunma yöntemleri, bu ara iyice gözümüze batıp ayağımıza dolanabilir. ”Galiba böyle olmayacak!” demektense, göz göre göre kendimizi sıkıntıya soktuğumuzu, korkularımızın, inadımızın esiri olduğumuzu, yeni bir sistem kurmak yerine tanıdık ve kontrol edilebilir gelen bir sistemi zorla ayakta tutmaya çalıştığımızı hayat gözümüze sokabilir.
  • Zayıf düşmemek, zarar görmemek, ezilmemek, kendimizi koruyabilmek, kurban edilmemek için hep üste çıkan, hükmeden, baskı kuran, herşeyi kendi istediği yere getiren, istediği gibi olmayana aşırı direnç gösteren ve gerekirse ezen taraf olmaya çalışabiliriz. Hükmetme, kontrol etme, irademizi mutlak kılma, intikam alma çabası içinde kaybolup, kalbimizin ışığını, hayattan aldığımız tadı, şefkat ve sevecenliğimizi, hoşnut olma ve hoşnutluk verme becerimizi kurban ediyor olabiliriz!
  • ”Yapamıyorum… Gereksiz buluyorum… Şimdilik hazır değilim… Anlamsız ya da karşılıksız bir çaba olarak görüyorum… Bilmiyorum… Ben bu işin insanı değilim…”  gibi cümleler kurmayı bir zayıflık, bir yenilgi, bir küçük düşme gibi görüyor, bu yüzden de hep olmayanın, yürümeyenin, bize zarar verenin, üstünde kırmızıyla TEHLİKE yazanın üzerine gidiyor olabiliriz. Yani ihtiyaçlarımız, haklı kaygılarımız, doğal sınırlarımız, kendimizi koruma güdümüz ile barışık olamadığımız için kaynaklarımızı, zamanımızı, emeğimizi, anlamsız mücadeleler içinde zayi ediyor, yetinmeyi bilmiyor, doyumlu ve dengeli kalamıyor, yersiz bir ispat güdüsü, bitmeyen bir rekabet ve üstün gelme hırsı ile hem kendimizi hem çevremizi yıpratıyor olabiliriz.
  • Asıl sorunumuzun beceriksizlik, yeteneksizlik, yetersizlik olmadığını, sadece arzu ettiğimiz şeyler için gerekli olan planlı, sistemli, kararlı, tutarlı davranışı sergilemediğimizi, bu yüzden de iki ileri bir geri gittiğimizi görmemiz ve bunu düzeltmemiz gerekebilir.

Yaşamak  BİR İRADE SERGİLEMEK anlamına gelir. Ne var ki, insanın üzerinde irade sergileyebildiği tek zemin, kendi tercihleridir. İnsanın iradesi, yolunu seçmek ve gereğini yapmak ile sınırlıdır.
Bir yol seçtiğimizde bunun her aşamasının bizim için kolay olacağının ya da hayatın işimize  geldiği gibi akacağının hiç bir garantisi yoktur. Seçimlerimizle birlikte gelen zorluklar, meydan okumalar, hayal kırıklıkları, başarısızlıklar, haksızlıklar, bize düşünce ayağa kalkmayı, zayıf yanlarımızı görüp güçlendirmeyi öğretir. Bu şekilde hayat ve insan doğası hakkında vizyon sahibi oluruz. Bu şekilde yeni beceriler kazanmaya, bilmediğimiz yolları ve yöntemleri denemeye, esnemeye, gelişmeye, dönüşmeye zorlanırız.
Seçimlerimiz bize hem risk almayı hem de zalak zalak her riski almamayı, hem sabretmeyi hem gerektiğinde vazgeçmeyi, hem temkinli olmayı hem de cesaretimizi korumayı, hem irade göstermeyi hem iradeye boyun eğmeyi, hem özgün ve bazen aykırı olmayı hem uzlaşmayı, hem yardım etmeyi hem yardım almayı, hem düzen kurmayı hem de düzenimizi zamanın gereklerine uyumlu hale getirmeyi öğretir.
İnsan doğduğunda içinde bir nüve taşır. Bu nüve zamanla, zeminle, deneyimle ve çabayla ortaya çıkar. Bazı yanları parlar ve güçlenir… Bazı yanları kontrol altına girer ve törpülenir.
Güdülerimizin, duygularımızın, yeteneklerimizin, eğilimlerimizin, kaygılarımızın, ihtiyaçlarımızın, zaaflarımızın ve sınırlarımızın önce farkında olmamız ve onlarla barışmamız, onlarla yüzleşip üzerlerinde çalışmamız gerekir. Ancak bu şekilde onları yönetmemiz, kontrol etmemiz, kullanmamız, şekillendirmemiz, üretken ve verimli olmamız mümkün olur.
Bizim dışımızda olan koşulları ise zaten tam anlamıyla kontrol etmemiz hatta her yönüyle fark etmemiz mümkün değildir. Ama hayat bize daima ipuçları sunar ve uyarır.
Kendimizde ya da karşımızdakilerde ve etrafımızda olan ama yüzleşemediğimiz ve kabul edemediğimiz her şey olmadık zamanda olmadık şekilde ortaya dökülüp bizi kırılgan hale getirir. O yüzden ne direnmek, ne yok saymak, ne kaçmak, ne kendimizi anlamsızca ateşe atmak, bizi hayattan korur. Hayattan korunmak değil, hayatla barışmak, hayata karışmak, hayat içinde adım adım şekillenmek ve bir sonraki dönemecin sürprizleriyle yeni bir maceraya başlamak, yaşamanın ta kendisidir.
Gerçek şu ki, adım atmadan yürümek, yorulmadan doymak, kırılmadan güçlenmek, dağıtmadan toplamak, kırmadan onarmayı öğrenmek, yenilmeden kazanmayı becermek, kaybetmeden yeniden başlamak, savaşmadan barışın kıymetini fark etmek, acı duymadan halden bilmek, acı verip pişman olmadan şefkatli olmayı seçmek, kirlenmeden temiz olmanın güzelliğini anlamak, yani hayatın her halini yaşayıp anlamadan, insan gibi insan olmak pek mümkün değildir.
Her insan kendi hayatının başrol oyuncusu, kendi hikayesinin kahramanı, kendi seçimlerinin sahibi, kalbinin bekçisi ve yolunun hizmetkarıdır.
Yolunuz açık, kalbiniz aydınlık, adımlarınız kararlı ama esnek, seçimleriniz dengeli ve insaflı, ilişkileriniz dürüst ve şefkatli, ve tüm çabalarınız verimli olsun…
BURÇLARA GÖRE YORUMLAR İÇİN 22 Aralık 2018, Yengeç Burcu’ndaki DOLUNAY’ın Burçlara Göre Etkisi…
Bu yazıya en iyi gidecek şarkı Fazıl Say’dan İNSAN İNSAN… Serenad Bağcan, Cem Adrian, Güvenç Dağüstün, Selva Erdener, Burcu Uyar birlikte söylemişler. Sözler Muhiyyiddin Abdal’dan alınma.

17 Adet Yorum

  1. Emrah Eflanili

    ???

  2. şermin

    yazdıklarınızı burç yorumu olarak değil de, terapi niyetine okuyorum. kendimle ilgili pek çok şey buluyorum. teşekkür ederim. keşke sizden okuduğum, içtenlikle alıp kabul ettiğim bu şeyleri, hayatıma geçirebilsem, bir harekete geçebilsem. ama olmuyor. irade gösteremiyorum. nedeninin bilinçaltı temelli olduğunu düşünüyorum. bir öneriniz olur mu?

    1. JUNO

      Muhakkak bir nedeni vardır ama buna ezberden sebep bulmak çok zor… Yine de tek çözümü var; bir de hiç yapmadığınız gibi yapmayı deneyin. Denemeden başka türlüsünün mümkün olduğunu hiç bilmeyeceksiniz. Sevgiler

  3. Yagmur

    Junolarin Juno’su :)))
    Seviyoruuuzzz seniii….
    Her satırı kendimi yenmeye çalıştığım icinde bulunduğum bu süreci ancak bu kadar guzel anlatabilirdi ..
    Gökler resmen konuşuyor bu kadınla millet, kalbine fisildiyorlar herbir seyi, sonra da klavyenin basına oturtup yazdiriyorlar ;))) iyi de ediyorlar 🙂 resmen ilahi bir yönlendirme aliyormuscasina okuyorum her yazdiginizi, iyi ki varsınız var olasınız ????

  4. Ezgi Şirin

    Yengec-yukselen yengec burcuyum sozde daha azimli daha kararli gunluk islerime daha hakim olacagim demistim yeniayla ama 1 haftadir tam tersi agliyorum sebepsiz mutsuzum yalnizlik is yuku her sey cok fazla geliyor uyumak istiyorum sadece!!!! 🙁 🙁 🙁

    1. Ezgi Şirin

      Imza: mizmizspor demeyi unuttum 😀 😀 Neyse yazilariniz bize de iyi geliyor

  5. aslı aslı

    yanlış anlamayın sizi çok uzun süredir zevkle takip eden biri olarak söylüyorum ama bence cok fazla felsefeye girmekten tekrara düşüyorsunuz artık.söyledikleriniz doğru yanlış değil tabiki ama yazdıklarınızı okurken burç yorumlarından ziyade kişisel gelişim kitabı okuyor gibi hissediyorum artık.bunu pozitif bir eleştiri olarak ele alırsanız çok sevinirim.sevgiyle kalın.

    1. JUNO

      Teşekkür ederim… Ama bu benim tercihim. Kehanet astrolojisi ile ilgilenmiyorum. Astrolojinin SÜRECİ TARİF ETMEK için kullanımını daha verimli buluyorum. Öte yandan SÜREÇLER zaten kişilerin gelişimine hizmet eden araçlardır. Ben hayatı böyle anlıyor, insanlara da içinden geçilen sürecin bize vermek istediği dersleri hatırlatmaya çalışıyorum. Eğer böyle bir hizmet sıkıcı geliyorsa, kişi farklı bir yöne eğilebilir 😉 Ben yolumdan hoşnutum. Sevgiler

      1. Cagri

        Olmuş 🙂

  6. İyi ki varsın Juno!

  7. Reblogged this on ferayr.

  8. Bego

    Kaleminizden öpüyorum minnetle ?

    1. JUNO

      Minnet de teşekkür de benden size… Yeter ki yer bulsun, işe yarasın

  9. Cinnar

    Her zaman ki gibi mükemmel emeğinize değiyor inanın.
    Çünkü insanın bam teline basıyorsunuz yazdıklarınızla, birçok kişi eksiğini ya da ne yapması nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlıyordur benim gibi eminim. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
    Bu arada üslubunuzda çok güzel kişisel gelişim kitabı gibi gören arkadaş bu tarz bir astroloji yorumu okuyabiliyormu başka yerde biz Juno’ yu böyle seviyoruz. Değişmeyip hep böyle yazmanızı isterim.Sevgiler….

  10. Melek

    Her zaman olduğu gibi…..Deriiiin bir felsefe yazısı okurcasına keyifle, dünyanın ennnn güzel yemeğini tadarcasına tadına vararak, ağııır ağır zevkle okudum.
    Bazı okuyucularınız yazılarınızla ilgili öyle güzel şeyler yazıyorlar ki, “Ben daha güzel anlatamazdım.” deyip yazmıyordum. Ama bu kez yukarıdaki bir okuyucunuzdan kopya alıcam. Az, öz fakat çok güzel anlatmış; Ben de kaleminizden öpüyorum. Ben de minnetle…?
    Siz yazın Juno…… Biz okuruz. Her türlü…
    Sevgiler…… Sevgiler….❤️

  11. Melek

    Müziği şimdi dinleme fırsatım oldu. Sözleri ayrı, bestesi ayrı güzel. Gökyüzünü izleyerek büyük bir zevkle dinledim.
    Çok teşekkür ederim. ?❤️

Emrah Eflanili için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et