19 Nisan 2019 günü, İstanbul’a göre 14:13’de DOLUNAY adına verdiğimiz Güneş – AY Karşıtlığı tam halini alacak. DOLUNAY haritasını analiz ederken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;
- Hem aynı ay içinde hem de aynı burçta yaşanan bir MAVİ AY deneyimliyoruz.
- Ay Terazi Burcu’nun 29 derecesinde, haritanın 3’üncü evinde, BOŞLUKTA ve Via Combusta dediğimiz Karanlıklar Vadisi’nde.
- Güneş Koç Burcu’nun 29 derecesinde, haritanın Yükseleni olan Aslan Burcu’nun da yöneticisi konumunda, haritanın 9’uncu evinde, Boğa Burcu’ndaki Uranüs ile kavuşum halinde. Uranüs REGULUS ile paralel.
- AY’dan Güneş’e uzanan karşıt çizgiyi, İkizler’in son derecesinde POLARİS ve BETELGEUSE Sabit Yıldızları ile kavuşum halindeki Juno ve Kova Burcu’nun son derecesindeki Lilith ile de bağlantılandırdığımızda, ortaya Güneş’e doğru yükselen bir UÇURTMA görünümü çıkıyor. Lilith 7’inci evde ve Retro Konumdaki Jüpiter’den 60’lık açı alıyor.
- Terazi’nin yöneticisi olan Venüs , aynı zamanda haritanın 10’uncu evinin yöneticisi. Venüs Balık Burcu’nun son derecesinde, 8’inci evde ve Koç Burcu’ndaki Chiron ve Merkür ile kavuşum halinde. Jüpiter’den de kare açı alıyor.
- Güneş’in girdiği Koç’un yöneticisi olan Mars ise, İkizler Burcu’nda ve 10’uncu evde. Ancak 7’inci Ev sınırına yerleşen Neptün’den kare açı alıyor.
- Satürn ve Pluto, Güney Ay Düğümü ile kavuşum halindeler.
MEALİ;
HAY ONBİN KUNDUZ YAAA 🙂 Kardeşim insandan böyle bir haritanın yorumu istenir mi? Astroloji camiası böyle zulüm görmedi ya….
Bu DOLUNAY biraz ilginç… Zira 21 Mart’ta da Terazi Burcu’nun 0 derecesinde bir DOLUNAY daha yaşamıştık. Bu defa yine Terazi Burcu’nun 29 derecesinde ikinci kez DOLUNAY meydana gelecek. Aynı ay içinde iki kez DOLUNAY meydana gelince buna MAVİ DOLUNAY diyoruz. Mavi Dolunay aynı burçta meydana gelince ise ortaya şöyle bir görünüm çıkıyor;
Klasik astroloji bir burcun 0 derecesini karar için çok erken, çok fazla belirsizlik içeren ”genç” bir aşama olarak görür. 29 derece ise olmuş bitmiş bir şey hakkında boşuna ayak sürümek, ya da bir sınavı bir türlü veremediği, bir adımı bir türlü atamadığı için zorlu bir deneyimden geçmek, son aşamasına gelmiş bir tıkanıklığı çok güçlü bir abanma ile aşmak zorunda olmak gibi anlamlar taşır. Aslında aradaki YENİAY’da kartlar dağıtılmış ve harita çizilmiştir. Ancak ikinci DOLUNAY esnasında Ay boşlukta olduğu için olaylar da uzay boşluğunda, belirsizlik içinde asılı kalır. Hele de süreç bu defa olduğu gibi Via Combusta’ya takıldıysa, kaygıyla dolu geçtiği için bitmeyecek gibi görünen sevimsiz bir yolculuk yaşanır.
Yaratacağı hissiyat itibariyle Yüzüklerin Efendisi’ndeki Mordor’a Yolculuk tadında bir DOLUNAY desem belki yukarıdaki teknik gevezeliğe gerek kalmazdı :))))
Aslında yazının adını verirken ”Postacı Kapıyı İki Kez Çalar” ile ”Aşk Herşeyi Affeder mi” arasında pek bir gidip geldim… Ben de birini isim birini poster yaptım 🙂
Efendim haritada aşk, aldanış, mağduriyet, yıkımla gelen kızgınlık ve bunun etkisinde atılan adımlar filan gibi her türlü 3’üncü sayfa hikayesi var.
- Terazi Burcu’nun hem adaleti hem kararsızlığı temsil etmesi,
- 9’uncu evin hukuk, inanç ve yargıyı temsil etmesi,
- Yine idealler, karar ve aksiyonla ilgili olan Yay’daki Jüpiter’in retro konumda olması, gerilimli Lilith ile işbirliği,
- Yıkımla sonuçlanmış bir aşkın yarattığı kızgınlık ve hayalkırıklığını gösteren 8’inci evdeki Venüs, Merkür, Chiron kavuşumu…
Ama en şahanesi ayağına çelme takılan bir insanı temsil eden İkizler’deki Mars’ın Neptün ile karesi! Dolunay haritasındaki Mars, doğum günü 4 Haziran olarak bilinen İmamoğlu’nun Güneşi ile basbayağı kavuşuyor. Çelme takan Neptün ise, Türkiye’nin MC’si ile kavuşum halinde…
Yani politik açıdan Türkiye’nin hali, genel olarak da Prime Time Dizi örüntüsü gibi bir harita bu!
Ama bence haritanın mesajı 9’uncu evdeki Güneş – Uranüs kavuşumu! Yani belirsizlik bittiğinde güçlü ve engellenmesi zor bir değişim yaşanacak. Postacı kapıyı ilk çaldığında tutkulu ve kural tanımaz bir aşk yüzünden adaletin dengesini de bozan taraf, ikinci kez çaldığında bedel ödeyecek. Filmin sonunda aşkın herşeyi affetmeyeceğini, gerçeğin geç de olsa ortaya çıkacağını ve adaletin bir şekilde vuku bulacağını göreceğiz.
Ne olacak İstanbul seçimleri derseniz… Seçimler yenilenebilir ya da arka plandaki tartışmalı süreç uzatıldıkça uzatılabilir diyorum.
Kim haklı derseniz; Gözlemci’nin işi yargı değildir. Taraflı gözlem olmaz! Bana, şuna, buna değil ZAMAN’a inanın diyorum. Zira hak ve hukuk tercihlerin ve zanların ötesinde işler…
Bireysel düzlemdeki etkilere gelince bu DOLUNAY;
- Ertelediğimiz kararları almak için bizi zorlayacak ve buna direniyorsak çok yönlü zarar görmemize neden olacak.
- Görmek istemediğimiz gerçekleri tekrar tekrar bize yaşatarak anlatacak. Uzatmanın, sürünmenin ve süründürmenin anlamsızlığını kafamıza vuracak.
- Kendimizi ne kadar hayal kırıklığına uğramış hissetsek de ASLA intikam ya da tutku adına olayları ve insanları manipüle etmememiz gerektiğini bize öğretecek.
- Hakkımızı aramaktan ya da bilinen soruna çözüm üretmekten kaçınıyorsak, zaafiyetimizin mağduriyete dönüşeceğini fark ettirecek.
- Kısa vadede yaşanan engellerden korkup uzun vadeli kazançlar getirecek mücadeleleri yarıda bırakmamak konusunda bizi SINAYACAK!
- Adaleti ararkan adaletsiz olmamak gerektiğini, zamanla bütün eski hesaplar ve gözardı edilmiş bedellerin önümüze geldiğini gösterecek.
- Mağduriyetlerin bizi içimizdeki kahramanı bulmaya teşvik ettiğini, bir insanı fazla mağdur etmenin de onu herkesin gözünde kahramana dönüştürdüğünü hatırlatacak.
- Onurlu bir şekilde kabul edilen yenilgilerin de kazanca dönüşeceğini ve önümüzde yeni yolların açılması için zemin hazırlayacağını fark ettirecek.
- Uzlaşma ile rekabetlerin işbirliğine dönüşmesinin mümkün olduğunu, ortak amaçlar için çalışmanın karşılıklı zararı engellediğini görmek için bizi zorlayacak.
Bunu YENİAY yazısında da belirtmiştim… Dünyevi sınavlarda kazanç nicelikle ölçülür ve yüzeyseldir. Ama Evrenin sınavlarında kazanç nitelikle ölçülür ve sonuçlarını bir ömür yaşarız.
Son birkaç küpe de takayım kulaklara;
- Karanlıklar vadisinden geçerken ne kendinize ne başkasına haksızlık etmeyin. Evrenin terazisinde samimiyet, fazilet ve gayret asla karşılıksız kalmaz. Bencillik, çifte standart sahibi olmak ve hile ya da aldatma ile hakkı incitmek ise, asla bedelsiz kalmaz…
- AŞK ile yapmak kendini bir yana koyup sevdiğini kayırmaktır. Bir şarkıyı herkesten güzel söylemeye değil, şarkının hakkını vererek söylemeye çalışan kişileri bu yüzden daha etkileyici buluruz. Samimiyet hırsla aynı yastıkta uyumaz!
- AŞK gerektiğinde kendini geriye çekip sevdiğini öne koymaktır. Ama iyiniyet sömürülüyorsa bu aşk olmaz enayilik ve bile bile sürdürülen mağduriyet olur. Bu da bir süre sonra kızgınlığın getireceği özyıkım ve hırsa yol açar. Bile bile devam ettirilen mağduriyetlerle HAKLI olunmaz!
- Aşk için sevdiğine ya da aşk adına adalete zarar vermek affedilir hal değildir. Zaten alenen Sahip Olma Hırsı’na dönüşen şey artık aşk da değildir. Yani aşkta ve savaşta her şey mübahtır denilse de, öyle içi boşalmış zaferlerden uzun vadede hayırlı bi cacık olmaz!
- Kahramanlık hiç korkmamak, hiç düşmemek, hiç geri adım atmamak, hiç yenilmemek değildir. Kahramanlık inandığın yolda yürürken KENDİNE YENİLMEMEKTİR!
- Kavga bittikten, sonuç belli olduktan, zemin oluştuktan sonra gelen zaman BARIŞ ve UZLAŞMA zamanıdır. Ve EVREN uzlaşanı sever 🙂
Yolunuz açık, yönteminiz adil, yüreğiniz şefkatli ve diliniz barışçıl olsun…
Beklemediğiniz bir şarkı ile bitireyim bu yazıyı 🙂
https://www.youtube.com/watch?v=FKLntsQwYHQ