19 Eylül 2013, DOLUNAY Balık’ta … SINIR ADABI

19 Eylül günü, İstanbul’a göre 14:12 itibariyle Ay Balık Burcunun 27’inci derecesine girecek ve Başak’taki son demlerini yaşayan Güneş’i karşısına alacak. Bu oldukça teknik tanıımın da ortaya koyduğu gibi DOLUNAY, Ay ve Güneş enerjileri arasında yaşanan bir meydan okumadır. Güneş sistemizdeki gezegenler bu yıldızlı göklerde dönmeye başladıklarından beri, 28 günde bir bu gerilim yaşandığına göre, demek ki bu durumda evrenin dengesinin bir parçasıdır. Ay ışığını Güneş’den aldığına ve – Yasin Suresindeki tanımıyla – bir hurma dalı gibi kıvrılıp başladığı yere dönen yörüngesinde kendince yolculuğunu devam ettirdiğine göre, aslında her ikisi de yerlerini, görevlerini ve sınırlarını bilmektedirler…

Şu alemde yerini, görevini sınırını bilmekte zorlananlar sadece İnsan Evlatlarıdır 🙂

Güneş ve – en güçlü halini alan – AY arasında yaşanan periyodik zıtlaşma, benlik hissimizi yoğun bir duygu bombardımanı altında bırakır. Her defasında ciddiye almaktan kurtulamadığımız dramatik bir sınav devresinden geçer ve yaşadıklarımızın içinde ne kadar İNSAN kalabildiğimiz ile yüzleşiriz…

Balık burçlar kuşağının son halkası olan 12’inci duraktır. AY, benlik ya da öznel varlık bilincinin, büyük öznede erimesini temsil eden bu burçta DOLUN halini aldığında, tam bir duygu sağanağı altında kalırız. Hayatımız da sel basmış bir eve dönebilir 🙂 Elle tutulur, gözle görülür, hesabı tutulur olan şeyleri KONTROL altına almaya odaklı BAŞAK Burcunda ilerleyen Güneş – yani benlik bilinci – bu karşılaşmada büyük bir ders alır; DIŞ KOŞULLAR KONTROL EDİLEMEZ! insanın kontrol edebileceği tek şey kendi tepkileridir…

Bu dersi aldıktan sonra, Güneş’in yolculuğuna ADALET, DENGE ve UZLAŞMA’nın simgesi Terazi’de devam edecek olması, çok anlamlı değil midir?

Böyle genel bir tasvirden sonra, DOLUNAY anı haritasının biraz daha derinine inebiliriz;

Haritada Ay 3’üncü, Güneş ise 9’uncu evdedir. Anın yükseleni Yay, yöneticisi de – aynı zamanda Balık Burcunun klasik yönecisi olan – Jüpiter’dir. AY’ın Balıkta, Jüpiter’in ise Yengeçte olması, karşılıklı ağırlama etkisi oluşturmaktadır. Jüpiter haritanın 7’inci evinden, Güneş’in yerleştiği Başak’ın yöneticisi olan ve MC’de yer alan Terazi’deki Merkür’e tam kare yapmaktadır.

Derslerin, görünürdeki hedefler, iddialar ya da kitap üzerindeki kurallar ile, fiiliyattaki sonuçlar arasındaki tutarsızlık üzerinden gelişeceği bellidir…

DOLUNAY’da yaşanacak deneyimler, görüntüyü kurtarmak, bir fırsatı kaybetmemek gibi ”egoya dönük” nedenlerle ileri sürülmüş iddiaları elden geçirmek, ya da bunu kabul etmek ağır ya da acı verici olacağı için ”içi boş” olduğu gözardı edilmiş bir takım avuntuları bir kenara bırakmak için, SON ÇAĞRI olabilir…

Bize verilen ya da bizim verdiğimiz sözlerin, savunduğumuz düşünceler, aldığımız eğitim ya da hakkımızda oluşan imaj nedeniyle bizden beklenenlerin ya da bizim benzer nedenlerden muhatap aldığımız şahıslardan / kurumlardan beklediklerimizin, sanıldığı kadar güvenilir bir zemine oturmadığı ortaya çıkabilir.

İletişim sorunları yüzünden, yanlış beklentiler oluşabilir ve taraflar arasındaki algı boşluğu ancak bir sorunun doğmasıyla idrak edilebilir…

Ya da hiç bir sorun olmamasına karşın, iletişim sorunları nedeniyle taraflardan birinde olumsuz ZANLAR doğabilir.

ZAN’ların boşa çıkması, duygusal sarsıntılara, güven problemlerine yol açabilir. Taraflar tek kelimeyle ”uyuyakaldıkları” için girift hale gelmiş olan bir yanlış anlaşma ya da aleni aldatma yüzünden, ilişkilerinin anlamını ve gereğini sorgulamaya başlayabilirler.

Duygusal tercihlerimiz ve insani eğilimlerimiz ile, içinde kaldığımız durumların gerektirdiği tavırlar, birbirine ters düşebilir ve biz ”bir alanı korumak adına ötekinin sınırını ihlal edeceğimiz” bir seçim yapmak zorunda kalabiliriz.

Yakın olduğumuzu düşündüğümüz birilerinin kendi duruşlarını korumak, iktidarlarına sahip çıkmak, iddialarını yememek için attıkları adımlardan dolayı sıkıntı yaşayabilir ve onlarla olan ilişkimizin sınırlarını gözden geçirmek isteyebiliriz.

ZAMANSIZ yada YERSİZ beklentiler, taleplerimiz varsa ya da birileri bize böyle yaklaşıyorsa, bizim bunlara ilişkin tavrımızı netleştirmemiz yani sınırı tazelememiz gerekebilir…

Kısacası sınırları iyi çizilmemiş, ortak hedeflerin ve karşılıklı beklentilerin adı net olarak konulmamış, daha önce çizilen sınırlarda örtülü ya da bilinçsiz ihlaller yapılmış – özel veya profesyonel – ilişkiler için, kaderin çanları çalar… Dürüstlük ve kaçınılan yüzleşmeler KAÇINILMAZ hale gelir…

Eğer kendi kendimizden beklentilerimiz yersizse, ya da kendimize çizdiğimiz hedefler anlamsız ya da uygunsuzsa, kendi hakkımızdaki olumlu/olumsuz zanlarımız gerçeğimize ters düşüyorsa, bunları da görmek ve değerlendirmek şansımız olur…

HAYATI MANİDAR ve YAŞANILABİLİR KILAN SINIR ADABIDIR! Adalet, denge, güven, uyum, işbirliği, destek, uzlaşma gibi hayati kavramların hepsi SINIR anlayışına dayalıdır.

Peki sınırları belirleyen nedir?

Sınırları belirleyen ”akıl yürütme biçimimiz” ise, bu biçimin bir başka insanınkine ya da içinde yaşadığımız sisteme uygun olup olmayacağı her zaman tartışmaya açıktır. Öte yandan sınırları belirleyen ”duygusal eğilimlerimiz” ise, bunların yolumuza uygun ya da gerçekçi olup olmadığı da her zaman tartışmaya açıktır.

Yani SINIRLAR da bir çok şey gibi göreceli, değişken ve zamana tabidir…

Akış içinde yaşanılacak dönüşümleri ve bunlara yönelik alınacak dersleri AY Düğümleri gösterir. Güney ve Kuzey Ay Düğümleri de tıpkı DOLUNAY halindeki Güneş ve AY gibi birbirlerine 180 derece açıyla dururlar. Haritamızda Akrep’teki Kuzey Ay Düğümü Satürn ve Venüs ile kavuşum halindedir. Chiron ve Pluto Güney ve Kuzey AY Düğümleri ile ılımlı açıda durmaktadırlar. Yani hem DÖNÜŞMEK hem de İYİLEŞMEK için SINIRLARIN yeniden belirlenmesi şart gibi görünmektedir.

Sınırlar hem bizi hem de diğerlerini sınırlar 🙂 Dolayısıyla beklenti olmadan yakınlık, fedakarlık olmadan sınır, beklentilerimize ve fedakarlığımıza uygun sınırlar koymadan da uzlaşma mümkün değildir…

Eğer ileri gitmekse niyetimiz, dileyelim ki hayat yolumuzu destekleyen sınırlarımız olsun… Ve bu sınırları vicdanımız ve öze-saygımız ile belirlemek nasip olsun!

Ya şimdi okudum da ben neredeyse bir bilim insanı ciddiyetinde yazmışım bu yazıyı… HEMEN ibriği bırakıp kibriti alayım ele 🙂

Sınır denince akla durmak gelir! STOP yani DUR … Sam Brown 🙂 Kendini durduramadığı için karşısındakini istediği yere çekmekte sınırsız ısrar eden yüreklere gelsin…

http://www.youtube.com/watch?v=muDZD3wgoHI

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=muDZD3wgoHI]