Site icon Juno – Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi

15 Şubat 2014, Aslan Burcunda Dolunay … ”YOL VERMEYİ BİLMEK” Hakkında Dersler!

by Pietro Anniogni

15 Şubat günü İstanbul saati ile gece 01:53 itibariyle AY, Aslan Burcu’nun 26 derecesinde DOLUN halini alacak.

Anın haritasında, DOLUNAY uzak ülkeleri, geniş dönemli planları, din ve inanç sistemlerini, insan evladının varlığına anlam kazandırmak için kafayı taktığı tüm zihinsel disiplinleri temsil eden 9’uncu evde. Dolunay’ın bütünleyicisi olan Güneş ise Kova Burcu’nun aynı derecesinde yakın plan iletişimi ve insan ilişkilerini temsil eden 3’üncü eve yerleşiyor. 28 derece Kova’ya gerilemiş Merkür de yanı-başında… Anın yükseleni 4 derece YAY ve yöneticisi Jüpiter, 8’inci evden Uranüs ve Pluto’ya sert, Chiron’a ise yumuşak açılar çekiyor. DOLUNAY bir Mars saatinde gerçekleşiyor! Mars Terazi’nin – tıpkı Güneş ve AY gibi – 26’ıncı derecesinde, Güneşe tam üçgen, AY’a ise tam 60 derece açıyla duruyor ve 0 derece Akrep’teki Kuzey AY Düğümü ile kavuşuyor. Mistik Dörtgen için bir tane daha ateş grubu elemana  ihtiyaç vardı ama bizim ucundan denk düşen dörtgenimizi 0 derece Boğa’daki Güney AY Düğümü tamamlıyor. Yengeç’i terk etmeye hazırlanan Lilith ise AY Düğümlerine ve Mars’a kare yaparak, bu DOLUNAY filminin kastını tamamlıyor 🙂

Aslan’daki AY’ın en belirgin özelliği ”kibir”dir!

KİBİR;

gibi hafiften ağıra kusurlar içeren ve hem kişide hem de çevresinde hasara yol açan davranış modellerini tetikler… Ve bütün ölümcül günahların kökünde kibir tohumlarının yattığı söylenir…

İnsan ”sonunda hayırlı bi cacık çıkmayacağını” bile bile neden ”kibire” yönelir?

Sanırsam asıl neden ”varlığının bir anlamı olduğuna  inanmak ve onaylanmak” ihtiyacının, öz-değer algımızdaki delikler ve kaygılarımız yüzünden çarpık bir hale gelmesidir…

İnsan doğumundan başlayarak çeşitli vesilelerle ”öz-değeri” hakkında kuşku uyandıran deneyimler yaşar;

böyle deneyimlerdir…

Bu deneyimleri yaşayan kişi, hayata tutunmak için cesaret bulmakta, kendinden ve hayatından hoşnut olmakta zorlanacaktır. Çevresinden alamadığı ”onay ve güvenlik” hissini ”ikame etmek” için de, temelinde ”kibir nüvesi” taşıyan davranış modelleri geliştirecektir!

3’üncü evde Kova^da yer alan Güneş, AY’ın taşıdığı ”DUYGUSAL BENLİK” odağını, ”DİĞERLERİ” hakkındaki farkındalığımız ile dengelemektedir. Güneş’in Retro  Merkür ile yakınlığı ise, bizi ”kibire yönelten” ilişki deneyimleri kadar, ”kibirimiz yüzünden” kendimizde ve başkalarında hasara neden olduğumuz durumları da hatırlatmaktadır.

Acıyı hatırlamak, insanı tekrar acıtır… Lilith yani kaygı temelli düşünceler ve dolaylı ya da doğrudan saldırı içeren ya da ne pahasına olursa olsun arzusuna ulaşmayı hedefleyen davranışlar, bu aşamada AY Düğümlerine karedir … Yani hayat yolumuza bir katkı sağlamamaktadır!

Bize bir ömür boyu başkaları tarafından yapılmış olanlar, hem verdiğimiz birebir karşılıkları, hem de ”diğerlerine” takındığımız genel tutumları belirler. İnsan sıcağı sıcağına bir olayı yaşarken kendini haklı çıkartmayı ya da bir şekilde yaptıklarını meşru kılmayı becerir… Ama geri dönüp baktığımızda ortaya çıkan büyük resim, bize ”asıl kaybın” bizim hanemize yazılmış olduğunu anlatır!

DEMEK Kİ; zaman ”ötekiler” ile ilişkilerimize, çeki düzen verme ve sırtımızdaki ”kibir” yükünü atıp, ”işe yarar” bir duruş belirleme zamanıdır.

Anın yöneticisi olan Mars Terazide iken, var olmak için yıkıp savurmaya yakıp kavurmaya kalkmaz 🙂

Harekete geçmek için uygun zamanı ve koşulları kollar, bilmediği ya da karşısındakini dinlemenin daha iyi olacağını fark ettiği yerde susar, gücünün azaldığı noktada durup dinlenir hatta yardım alır… En önemlisi hadsiz hesapsız bir zarara yol açmak yerine, ustaca geri çekilmeyi, kazananın olmayacağı yerde savaşa noktayı koymayı ve gerekiyorsa uzlaşmayı bilir…

Uzlaşmak, en değer verdiğimiz şeyleri korumak adına ödün verebilmek, ve amacımıza sadık kalabilmek için geri adım atabilmektir. Bazen kişisel alanımızı korumak için ilişkilere sınır koyar ve hasarı engelleyen bir mesafede uzlaşabiliriz… Bazen de ilişkileri korumak için benlik kaygılarımızı gemler, diğerleri ile karşılıklı taleplerimizde uzlaşabiliriz…

Amacımız uzlaşmak değil savaşı sürdürmek olsa dahi, önce hayatta kalmak gerekir.

Savaş Sanatı Üstadı LAO TZU’nun da söylediği gibi demişim ilk yazıda … Ama Sevgili Ahmetyus’un uyarısıyla düzelteceğim üzere SUN TZU :)))) Allahım ”kibir” üzerine yazıp da hata yapmamak ne mümkün!

Her neyse Sun Tzu demiş ki ;

“İlk davranan olmaktansa bekleyip izlemek daha iyidir.
Bir adım ilerlemektense iki adım geri çekilmek daha iyidir.
Bunun adı ilerlemeden ileri gitmektir,
İki büyük güç karşı karşıya geldiğinde,
Zafer YOL VERMEYİ bilenin olacaktır.”

”DEĞERLİ” olduğumuzu hissetmek ve hayatımıza bir anlam katmaksa ise derdimiz… ihtiyacımız olan şey kibir değil imandır!

Bizi Yaratan; özenmiş, bezenmiş ve tam olmamızı istediği gibi ”NURUNDAN” yaratmış… Yüklediği nitelikleri ortaya çıkartırken kullanmamız için de bir ”EŞ” yani bir beden vermiştir 🙂

Beden ve ruh bütünlüğüdür insana öz-değer hissini veren… Fiziksel, zihinsel, ve sosyal koşullarımız bizi ZOR’a koşabilir, incitebilir, geri bırakabilir, ama RUH’un desteğinden mahrum bırakamazlar!

İnsanlar ve koşullar sizinle çatışıyor, size kendinizi yetersiz hissettiriyorlarsa, YOL VERİN! İzleyin, çekilin, bırakın…

Yalnız onlara yol vermekle kalmayın… Size zor gelenleri halletmesi, sizi zor altında desteklemesi için de RUHUNUZA YOL VERİN! İlle de ”GALİP” gelmeyi değil, hayırlı olana vesile olmayı dileyin RAB’den…

O zaman hayat da size yürümeniz için temiz ve hayırlı bir YOL VERECEKTİR 🙂

The Long Road – Eddie Wedder & Nusrat Fateh Ali Khan … Dead Man Walking Soundtrack’inden

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=-b33vOZKcS0]

Exit mobile version