Site icon Juno – Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi

14 ŞUBAT 2016, Ay – Mars – Jüpiter -Selena Arasında Mistik Dörtgen; DENGEYİ BULMA ZAMANI!

by Svabhu Kohli

Ay Boğa Burcu’nda ilerliyor… 20 derece civarında dolanmaya başladığında Akrep’te olan Mars ile tam bir karşıtlık oluşturacak. Ama Boğa’ya girmesi bu gerilimi hissetmek için yeterli sebep 🙂
Öte yandan Mars, 21 dereceye gerileyen Jüpiter ve kavuşumda olduğu Kuzey Ay düğümü ile 60 derece, 21 dereceye varan Selena ve kavuşumda olduğu Chiron & Güney Ay Düğümü ile üçgen açılar alıyor.
Yani bir MİSTİK DÖRTGEN’in enerji alanına giriyoruz 🙂
MEALİ;
İnsan ”Elinde Olanları Ne Pahasına Olursa Olsun Korumak” arzusu ile, ”İstediği Gibi Yürümeyen, Beklediği Sonucu Vermeyen Her Şeyi Yok Etmek” eğilimi arasında SAVRULUR!
Özellikle de HER ŞEYİMİZİ VERDİĞİMİZ durumlar veya insanlardan beklentilerimiz gerçekleşmeyince, HER ŞEYİ GERİ ALMAK ya da ONU ŞUNU BUNU ve KENDİMİZİ YAKMAK gibi bir çılgınlığa kapılırız 🙂
Burada göz ardı ettiğimiz bir nokta vardır; Her şeyi verirken – görünürde çok büyük fedakarlık etmiş olsak da – beklentimiz ”Çok İstediğimiz Bir Şeyi Almak”tır.
Eğer biz bir seçim yapmış, bir kumar oynamış, elimizdeki kozları ortaya sürmekten kaçınmamış isek, bu bizim beden, gönül ve akıl üçgeninde sorumluluğunu aldığımız bir karardır. Ve sonuçlarının bizim beklediğimiz gibi olacağını bize kimse garanti etmemiştir.
Ama insan bir yola baş koyduysa, bir şeyi çok ama çok istediyse ve bunun için ”kendi sıkletinde” gösterebileceği tüm çabayı gösterdiyse, aldığı sonuçların TATMİNKAR olmaması, çoğu kez geri çekilmek yerine daha da üste gitmek gibi bir davranışı tetikler.
Battıkça batar, alamadıkça verir, tıpkı bir kumar bağımlısının hayatındaki tüm değerleri ve kaynakları sorumsuzca masada bırakması gibi biz de kafayı taktığımız bir amaç uğruna ömrümüzü heba ederiz.
İstediğimiz gibi olmayacağı alenen belli olunca da, gözümüz hiç bir şeyi görmez ve ortalığı yerle yeksan ederiz! E TABİ AMA DİMİ YANİ :)))
Savrulduğumuz bu VERİCİLİK – ALICILIK uçlarının ORTAK bir noktası vardır; o da her iki tavrın YIKIM’a yol açabilme potansiyelidir. VERİRKEN TÜKENEN, ALAMADIĞINDA TÜKETİR!
İnsanın kendini ALABİLDİKLERİ ile değerli hissetme alışkanlığı, alamadığı zaman kendini dipte görmek, tükenmişlik çukuruna düşmek ve en sonunda yok etmeyi ya da yok olmayı istemek gibi noktalara savrulmasına neden olabilir.
Bu noktalara gelmemenin en iyi yolu DENGE’dir.
Hayatımızda DENGE’yi bulabilmek için İDRAK-KABUL-SORUMLULUK ALMA sistemini harekete geçirmemiz gerekir.
İDRAK: Olanın adını koymaktır. Bahane bulmadan, direnmeden, kaçmadan, istediğimiz yere çekmeye çalışmadan, durumu tespit etmekten geçer.
KABUL: Gerçekle savaşmamaktır. İstediğimiz gibi olmasa da, sonucun hayrımıza olduğuna ve oluşan durumun içinden çıkacağımız bir yolun bulunduğuna iman edebilmektir.
SORUMLULUK ALMA: Olayların geldiği noktada, yaptığımız tercihlerin payının olduğunu görmek ve hayatımızın yönünü değiştirmek istiyorsak, kendimizi gelinen durumun içinde YİTİRMEK yerine, farklı tercihler yapmaya hazır olmaktır.

Bu ÜÇLÜ UYGULAMAYI sık sık yapmalı, böylece de DENGE’yi hayatın doğal bir pratiği haline getirmeliyiz.
SEVGİ DAHİ, karşımızdaki insanlara dengesizce bir teslimiyet, iyiniyet, kendini koyuverme, ve aidiyet ile bağlanmak değiL, SORUMLULUK ALARAK davranmaktır.
İnsanlardan verme yetkisine, arzusuna, bilgisine ya da gücüne sahip olmadıkları bir şeyi bize sunmalarını bekleyemeyiz. Ama onların bunu sunamıyor olmaları BİZİM HAK ETMEDİĞİMİZ anlamına gelmez 🙂  Bunu öğrenemezsek, KENDİMİZİ SEVMEYİ ÖĞRENEMEYİZ…
İnsanlara ”Hak Etmedikleri” şeyleri sadece bir bağı kopartmamak, tepki almamak, memnun etmek, ihtiyaç duyulmak ya da basitçe SEVİLMEK İÇİN VERİRSEK, ONLARI SEVMİŞ OLMAYIZ!
SEVMEK, insanların HAK SINIRINI AŞAN tutum ve taleplerine HAYIR demeyi de gerektirir.
Zira sınır konulmayan insan, hayatı anlamaya ve büyümeye teşvik edilmeyen, hep bir bebek gibi bağımlı olması için yüreklendirilen insandır. Çocuklarının hiç memeden kopmamalarını arzu eden bir anne gibi davranmak sevmek değildir…
Bu hayatla aramızdaki ilişkinin de doğasında vardır 🙂
Hayat bizi memeden kopartmamak adına hep istediklerimizi veren sorumsuz bir anne değil, bizi büyümeye ve sorumluluk almaya teşvik eden bir annedir.
Bazen onu sevmeyiz. Ama HAYATA SAYGI DUYAR ve onun öğretici yolları sayesinde büyürüz 🙂
SEVGİ SAHİP ÇIKMAK KADAR SINIR KOYMAYI, BU SINIRLAR İÇİNDE BÜYÜMEYİ VE SEVDİĞİMİZ ŞEYLERİ BÜYÜMELERİ İÇİN ÖZGÜR KILMAYI DA BİLMEKTİR!
Sevgiyle… 🙂
Ray Charles söylüyor IF I COULD; ” Elimde olsa masumiyetini zamandan sakınmak isterdim… Ancak doğmana vesile olduğum bu hayat bana ait değil! Senin büyümeni izledim ve artık seni yoluna teslim edebilirim ”

Exit mobile version