13 Temmuz 2022, Oğlak Burcu’nda DOLUNAY; ÖZ’ümüze Yol Verme Zamanı…

Monica Rohan
Resim: Monica Rohan

13 Temmuz 2022, Oğlak Burcu’nda DOLUNAY; ÖZ’ümüze Yol Verme Zamanı…

13 Temmuz 2022 günü, İstanbul’a göre 21:38 itibariyle DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alıyor. DOLUNAY haritasını yorumlarken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Güneş Yengeç Burcu’nun 21 derecesinde ve haritanın 6’ıncı evinde.
  • AY Oğlak Burcu’nun 21 derecesinde, haritanın 12’inci evinde ve Pluto ile kavuşum halinde.
  • Oğlak’ın yöneticisi Satürn Kova Burcu’nda retro ve İkizler’deki Venüs ie üçgen açı içinde.
  • Haritanın Yükselen Noktası 12 derece Kova. Kova’nın yöneticsi Uranüs, Boğa Burcu’nda haritanın 3’üncü evinde, Güneş ve AY ile ılımlı açılar içinde.
  • Retro konumdaki Neptün de AY ve Güneş ile ılımlı açılar içinde.

Sosyal düzlemde; ülke güvenliğini ve vatandaşların huzur ve sağlığını uzun vadede tehlikeye atacak ya da ülkenin askeri gücünü riskli zeminlerde ortaya sürecek bazı uluslararası pazarlıklar gündeme gelebilir. Geçmişte yapılmış böyle pazarlıkların sonuçları ortaya dökülebilir.

Bireysel düzlemde;

Güvenlik ve düzen ihtiyacımızın yüksek olduğu bir süreçten geçiyoruz. Ancak bu ihtiyacı karşılamak için yaptığımız seçimler ve benimsediğimiz tutumları gözden geçirmemiz gerekiyor. Zira elde ettiğimiz sonuçların, asıl ihtiyacımıza uygun olmadığını fark edebiliriz. Ne gibi deneyimler gündeme gelir derseniz;

  • Kendimizi başkalarına fazla bağımlı hissedebilir ya da bize fazlasıyla bağımlı davranan kişilerle sınanabiliriz. Sahiplenme ve sahiplenilme ihtiyacımız ön plana çıkabilir. Evlenme, çocuk yapma dürtümüz depreşebilir. Ancak görünürde güvenli olup uzun vadede bizi zora sokacak bir adım atmamaya, kendimizi kandırmamaya dikkat etmemiz gerekir.
  • Bize güven veren, tanıdık gelen, aidiyet hissimizi tetikleyen kişilere ve ortamlara yönelebilir, ailevi bağlarımızı güçlendirmek isteyebiliriz. Ancak bu yakınlaşmaların getireceği sorumluluklar, karşılıklı beklentiler ile özgürlük ihtiyacımız ve kişisel önceliklerimiz arasında makul bir denge kurmamız gerekebilir.
  • Hizmet etme ve düzeltme temaları ön plana çıkabilir. Birilerinin bizim yardımımıza ihtiyacı olabilir ve onların hayatını düzene koymak için çalışmamız gerekebilir. Birlerine yardım ederken, kendimizi güvende tutmayı, korumaya almayı, etrafımızdakilerle aramıza bizi rahat ettiren sınırlar çekmeyi beceremiyorsak, huzurumuz fazlasıyla kaçabilir. Ya da sahiplenmek ve hizmet etmek gerektiğinde kaçma arzusu duyuyorsak, kendimizi sorgulamak ve değiştirmek durumunda kalabiliriz.
  • Düzen kurma, yaşama ve çalışma şeklimizi bize uygun hale getirme, bedenimize ve zihnimize iyi gelen bir rutin oluşturma sürecine girebiliriz. Hayatımızda ters giden, eksik ve sorunlu olan alanları düzeltmek, sağlığımıza özen gösterme gibi eğilimler ya da ihtiyaçlar ön plana çıkabilir. Evimize, aidiyetlerimize, huzur bulduğumuz ortamlara odaklanabiliriz. Özel alanımıza çeki düzen vermeye, yuva gibi hissettiren bir zemin oluşturmaya çalışabiliriz. Kendimize daha mutlu ve rahat olacağımız bir ortam aramaya, mesela ev değiştirmeye de  kalkabiliriz. Alışkanlıklarımızı veya düzenimizi değiştirmemiz gerekebilir. İş yerimizin veya evimizin organizasyonu, gündelik akışı değişebilir. Bu adımları atarken fazla kontrolcü olmak, düşündüğümüz gibi gelişmeyen durumlara aşırı tepkiler vermek bizi yorabilir.
  • Bir konuya tüm dikkatimizle odaklanmak, ekstra titiz ve özenli olmak, keyfimizden ödün verip disiplinli davranmak, ayrıntılara önem vermek durumunda kalabiliriz.
  • Birileriyle ortak bir düzen kurmak ve karşılıklı destek vermek gereği doğabilir. Görevler ve sorumlulukların adil dağılımı, karşılıklı beklentilerin dürüstçe ifade edilmesi, herkesin üzerine düşeni yapması gibi konular gündem ouşturabilir. Ortak düzen ortamlarında nasıl davrandığımıza dair farkındalıklar ve yeni bakış açıları geliştirmemiz gerekebilir.

Zorunluluklar, sorumluluklar, ertelenmeyecek öncelikler söz konusu olduğunda, hepimizin ihtiyaçları ertelemeyi, duygularımızı kontrol altına almayı, kendimizi biraz geri çekip diğerlerinin ya da yaşanan durumun gerekliliklerine göre davranmayı becermesi beklenir. Bu bizim için değerli olan insanları, ortamları ve dolaylı olarak bizim de yaşam düzenimizi koruyacak bir tutumdur. Eğer gerektiğinde kendimizi kontrol altına almayı, durumun gereğince davranmayı beceremiyorsak, bu bizi güvenilmez, zayıf ya da bağımlı ve kırılgan hale getirir. Sürekli sırtına yük alan, herkesi hayattan ve kendi zaaflarından korumaya çalışırcasına çabalayan biriysek, bu da bizi içten içe kızgın, kırgın, gizli beklentiler biriktiren, zamanla kurban psikolojisine düşen birine dönüştürür.

Bu DOLUNAY’da kendimize ve başkalarına DUR dememiz gereken yeri görmek için çaba gösterelim. Ortak düzenin sağlanması için 7’den 70’e herkesin üzerine düşeni yapmaya gönüllü olması, elinden geleni ortaya koyması, beklentilerini makul bir sınırda tutması, başkalarının ihtiyaçlarını ve duygularını dikkate alarak davranması gerektiğini unutmayalım.

Duygularımızı aşırı derecede bastırmak bizi güçlü kılmaz. Duygularımızın farkına varalım. O duyguları bizde oluşturan olaylara değil, ne hissettiğimize ve neden böyle hissettiğimize odaklanalım. Kızgın, tükenmiş, gözardı edilmiş, kullanılmış, değersiz, korunmamış hissediyorsak, tercihlerimizi gözden geçirelim. Neyi korumak için bize böyle hissettiren durumları, konumları ve insanları hayatımızda tuttuğumuzu kendimize soralım. Mesafe ayarı, beklenti ayarı, alma verme dengesi gibi konularda ipin ucunun kaçtığı yeri bulalım. Huzurlu, güvenli, doyumlu, hissetmek için dış unsurlara fazla yaslanıyorsak, kendimizi bir çocuk gibi bağımlı kılmak istiyorsak, iç dengemizi korumak için dirayetimizi kullanamıyorsak, bunu fark edelim. Huzurlu, güvenli, doyumlu, hissetmek için sürekli birilerini kendimize bağımlı kılıyorsak, fazla sorumluluk üstleniyor, fazla kontrolcü davranıyor, insanları oldukları gibi görmek yerine olmalarını istediğimiz gibi davranmaları için manipüle etmeye çalışıyorsak, bunu fark edelim.

Huzur ve güven koşulları sabitlemeye çalışarak yakalanmaz. Anda yapılan seçimler ve geliştirilen çözümler ile hep yeniden tesis edilir. Hayatta kalmak ve hayatın tadına varmak istiyorsak, son tahlilde içimizdeki güce YOL VERMEK dışında çaremiz yoktur. İçimizdeki güç yani – Yaratan’dan Gelen ÖZ – bizi uyanık, esnek ve çözüme odaklı konusunda sonsuz seçeneklerle donatır.

ÖZ’ümüze güvendiğimiz, ona YOL VERDİĞİMİZ günler dilerim.

Bu yazıya Pat Metheny – Charlie Haden ikilisinin efsane yorumuyla The Moon Is A Harsh Mistress çok yakışır.

2 Adet Yorum

  1. Mitra

    İyiki varsın 🫶

  2. Emekli olmama az kaldığı için yeni hobiler edinmek adına biraz araştırma yaparken sitenize rastladım. Oldukça detaylı çalışmalarınız var. Bundan sonra sitenizi takip edeceğim. Elinize sağlık…

Mitra için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et