11 Mayıs 2017, AKREP Burcu'nda DOLUNAY; Tam Deli Bir Kavgaya Düşmüşken Iskalanmaması Gereken Bir İdrak Anı!

Hayv Kahraman
Resim:

11 Mayıs 2017, AKREP Burcu'nda DOLUNAY; Tam Deli Bir Kavgaya Düşmüşken Iskalanmaması Gereken Bir İdrak Anı!

11 Mayıs 2017 günü, İstanbul’a göre 00:42 itibariyle, DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı tam halini alacak.
Bu DOLUNAY haritasını değerlendirirken, aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;

  • Güneş Boğa Burcu’nun 20 derecesinde ve 4’üncü evde, IC ile yakın temasta. AY ise Akrep Burcu’nun 20 derecesinde, 10’uncu evde ve MC ile kavuşum sayılabilecek bir açıda. Üstelik Güneş Zuben Algenubi ile, AY da Zuben Alschemali ile yani çağdaş astrologlara Terazi’nin kefeleri, antik astrologlara göre ise Akrep’in kıskaçları ile kavuşum halindeler.
  • AY’ın girdiği Akrep Burcu’nun modern yöneticisi Pluto, 19 derece Oğlak’ta, retro konumda ve Yükselen Noktası ile kavuşumda. Juno da Pluto’ya eşlik ediyor.  Pluto hem AY’a hem de Güneş’e ılımlı açılar alıyor.
  • Akrep’in klasik yöneticisi Mars, İkizler Burcu’nda, 5’inci evde, Neptün’e kare,, Jüpiter’e ügen açı yapıyor.
  • Güneş’in girdiği Boğa’nın yöneticisi Venüs Koç Burcu’nda, 3’üncü evde ve Lilith ile üçgen açıda.
  • Yükselen 20 derece Oğlak. Oğlak’ın yöneticisi Satürn 11’inci evde, 26 derece Yay’da, Koç’ta ve 3’üncü evde yerleşen Uranüs & Merkür kavuşumuna üçgen açı yapıyor. Aslan-Kova aksındaki AY Düğümleri de işin içine girince, bu üçgen açı bir uçurtmaya dönüşüyor. Kuzey AY Düğümü REGULUS ile kavuşumda.

MEALİ;
Güven ihtiyacının yüksek, güvenliğimizi alıştığımız yollardan temin edememe endişemizin ondan da yüksek olduğu bir DOLUNAY bu…
KORUNMAK istiyoruz! Ama korunma ihtiyacımız yüzünden, asıl korumamız gerekenleri tehlikeye atacak bir şeyler yapma ihtimalimiz de var 🙂
İsteklerimizin farkındayız… Hatta isteklerimize, alışkanlık ve önceliklerimize inat ve ısrarla tutunma eğilimindeyiz. İstediklerimiz olmazsa, talep ettiklerimize ulaşamazsak, hele de bazı kayıpları sineye çekmek, bazı beklentiler konusunda uzlaşmak zorunda kalırsak, hayat bitecek, dünya duracak, kıyamet kopacak filan zannediyoruz 🙂
Öte yandan bu talepleri, bu öncelikleri,  hayata geçirmek için harekete geçmek, inisiyatif almak ile, sadece tutunduğumuz mevzilerde ayak diremek arasında gidip geliyoruz.
Bizim istediğimiz gibi akmayan nehirle akıp, varacağı yeri görmek aklımızın ucundan bile geçmiyor 🙂
Kafamız iki uç arasında gidip geliyor; Ya nehrin yönünü ne pahasına olursa olsun değiştirecek ve bunun için her şeyi ve herkesi kullanacağız. Ya da önünü tıkayıp taşmasına neden olacak bir pasif-agresif direnç gösterecek ve bu arada bize ve etrafa vereceği zararı dahi umursamayacağız.
Kısacası HAYATLA ARAMIZDA BİR İKTİDAR MÜCADELESİ VAR 🙂
Oysa bazı savaşların galibi yoktur! Master Yoda der ki; ”Büyük Savaşçı mı… Savaş insanı büyük yapmaz!”
Galip olma fikri yücelikle eş gibi gelir… Oysa galip gelme gayreti ve bunun yüzünden göze almamız gerekenler, bazen hiç de erdemli ya da sevimli değildir.
HER ŞEYE RAĞMEN KAZANILMIŞ BİR GALİBİYETİN BEDELLERİ DE BAZEN MAĞLUBİYET KADAR BÜYÜK OLABİLİR!
Yine de insan hep başkalarına ama en fazla da HAYATA KARŞI galip gelmek ister. Biz hayatla büyümek değil, hayatı istediğimiz hale dönüştürebildiğimizi görerek, kendimizi BÜYÜK ve GÜÇLÜ hissetmek isteriz.
Bunun için de dışa dönük olduğu kadar kendimize dönük olarak da YIKICI yöntemler kullanırız.
Zalim olmaktan, edepsiz olmaya, bencil olmaktan, hain olmaya, hadsiz olmaktan, yüzsüz olmaya, bağımlı olmaktan, kurban olmaya, sürünmekten, sündürmeye ve süründürmeye kadar nice akla hayale gelmeyen yöntemi, sırf hayat nehrinin akışını istediğimiz yöne çevirmek için dener, ya da suyun önünü tıkarız!
Ama hayat nehrinin suları daima akacak bir yer, bizi aşacak bir yol, ve yine istediği yöne dönecek bir çare bulur 🙂
İnsana düşen bir savaşın eşiğinde kaldığı zaman kendine bu mücadeleye NE ADINA girdiğini sormaktır.
İstemekten ve inisiyatif almaktan korkmamayı öğrenmek önemlidir. Ama bunu nasıl yapacağımız hakkında yeterli bilgi ve donanıma sahip değilsek, kendimizi armut gibi ortaya atmak, zamansız ve yetersiz çıkışlarla kan kaybetmek, bize ve amacımıza çok büyük zarar verebilir.
Hak ettiğimiz bir şeyi almak için harekete geçmek iyidir. Ama içimizdeki arzunun hakkımız için mücadele etmekten çekinmemekten, hırsından gözü dönme boyutuna geçtiğini görüyorsak, bir durup düşünmekte ve sınırı yeniden çizmekte fayda vardır!
Girilmiş olan mücadelelerde amaç kadar yöntem de önemlidir. Ne pahasına olursa olsun kazanmak esastır diye çıktığımız yollarda kendimizi kaybetmek de mümkündür. Kendini kaybeden amacını da, anlamını da, hakkını da kaybeder!
Başımıza yıkılan damın altında durmak korunmak olmadığı gibi, kafamızı çarpıp çarpıp geri düştüğümüz duvarlara saldırmak da kendimizi savunmak değildir! Tepemize dam çökmüş, önümüzde duvar yükselmişse, etrafa bakıp başka yollar, arasından ışık sızan başka aralıklar aramak gerekir. Yani bize bulunduğumuz konuma dair savunma ya da saldırı tatktikleri haricinde olasılıklar sunan bir hayat vardır 🙂
Eğer insanlar, olaylar ya da basitçe hayat üzerinde iktidar kuramamak, sizin için ölmek ile eş anlamlı gibi geliyorsa, yanıp kavrulmadan bir durup kendinize sorun;
Öldürmem gereken ne? Düşman kim? Benim geldiğim halde, durduğum yerde düşmanımdan ne farkım var?
Belki bu sorulara cevap verirken, öldürmekte olduğumuzun içimizdeki ışık olduğunu, düşmanın bizi bu hale düşüren hırslar, korkular, beklentiler, ve asıl dönüşmesi gerekenin vazgeçilmez sandığımız öncelikler olduğunu görürüz…
Nasıl ki kumarda son tahlilde hep masa kazanırsa,  hayatta da hep nehir kazanır 😉
Uygun olmayan zamanda, uygun olmayan adımlarla, uygun olmayan önceliklerle gösterilen aktif ya da pasif her türlü abartılı agresyon, bizi başta kendimize sonra da hayata karşı yenik düşürür.
Bu DOLUNAY bize, asıl sorunun ne olduğunu, neyi ardımızda bırakmamız, neyi dönüştürmemiz, neden vazgeçmemiz,  neyi farklı yapmamız gerektiğini, şaşırtıcı bir farkındalık anı ile gösterecektir. O ANI ISKALAMAYIN!
Biz hayata karşı değil, hayatla birlikte güçlü oluruz…
Bunun için de zamansız, sonuçsuz, başı bozuk, ipi kopuk, erdemsiz, yüzü yıkıma dönük, belirsiz savaşlarla vakit kaybetmeye gerek yoktur.
İnsan en büyük savaşını kendine karşı kazanır. Kendini disipline eden, kendini düzelten, nefsini kontrol eden, erdemlerine sahip çıkan, gerektiğinde vaz geçmeyi, adabıyla kazanamıyorsa adabıyla çekilmeyi bilen, ve ZAMANA GÜVENEN, zamanla akan, zamanı bekleyen, bu arada da öğrenen, gelişen, bakış açısını ve duruşunu düzeltmekten yılmayan insan, hiç bir savaşın sağlamayacağı bir anlam ve derinlik kazanır. Bu insan hayatla beraber kazanır. Bu insanın yolları, çözümleri, umutları, çareleri tükenmez… Bu insan her yolun sonunda kendine varır 🙂
BURÇLARA GÖRE YORUM için 11 Mayıs 2017, AKREP Burcu’ndaki DOLUNAY’ın Burçlara Göre Etkisi;
Johnny Cash ve Fiona Apple – Bridge Over Troubled Water … Bu kez sözleri için değil, sadece sesindeki duygu için!

0 Yorum

  1. Kemal

    Son paragrafla birlikte yazı çok anlamlı ve güzel bitmiş, kaleminize sağlık

  2. -

    O kadar guzel bir yazi okudum ki az once 🙂 Son zamanlarda hep kafamda donup duran daginik dusuncelere kalem olmussun.
    Yarin ofise gidince ciktisini alip koyucam masama (altina Juno’cugumun referansini ekleyecegim tabii ki 😀 ). Ruhen kaybolur gibi oldukca oku, cok guzel ya 🙂

  3. Evren

    her satırı ayrı bir boşluğu doldurdu. var olunuz 🙂

  4. “İnsan en büyük savaşını kendine karşı kazanır. Kendini disipline eden, kendini düzelten, nefsini kontrol eden, erdemlerine sahip çıkan, gerektiğinde vaz geçmeyi, adabıyla kazanamıyorsa adabıyla çekilmeyi bilen, ve ZAMANA GÜVENEN, zamanla akan, zamanı bekleyen, bu arada da öğrenen, gelişen, bakış açısını ve duruşunu düzeltmekten yılmayan insan, hiç bir savaşın sağlamayacağı bir anlam ve derinlik kazanır. Bu insan hayatla beraber kazanır. Bu insanın yolları, çözümleri, umutları, çareleri tükenmez… Bu insan her yolun sonunda kendine varır :)”
    Hayatın artık düşman olduğunu, girilen her yola zorla sokuluyormuş, damarıma basıp ondan vazgeçmemi bekliyormuş gibi hissederken; onunla yeniden barışmak, yeniden inanmak, doğru sanılan yollar kaybedildikten sonra bilmediğin yollara devam etmeyi istemek o kadar zor ki… Onunla yeniden bir olup güvenmek, getirdiklerini kabul etmek, barışmak isterken, sanki seni dışlamış, senden vazgeçmiş ya da meydan okuyor gibi hissetmek, o güveni ve huzuru özlemek ama artık hissedememek…Verdiğin umut ve akıl için teşekkürler junocum, iyi ki varsın…

  5. Her zaman ki gibi,can acıtacak doğrular ve mükemmel tespitler…

  6. c.e.

    burçlara göre yorum bekliyorum. piliz piliz piliz, yayınla artık

  7. Mukitika

    Bu dolunay tam da beraat vaktine gekldi..suphesiz bir sebebi vardir..yazdiklarin yureklerimize dokunuyor kunom..insAllah bu kendini bulma kendini kaybetmeme kendine donme hali beraatimizi de aldigimiz bir hal olur..Allah bu sureci kolaylastirsin hepimize..sevgilerimle..

  8. Elif

    Keske bir kitap yazsaniz ve basucumuzda kalsa hep… Dili naif, gönlü zengin, heybesi dolu bir derviş gibisiniz…

  9. Selma

    “Adabıyla kazanamıyorsa, adabıyla çekilmesini bilen…”çok güzel

  10. Ipek

    Oyle anlamli ki basa donup donup okuyorum

  11. Aygül

    Elinize ve emeğinize sağlık

  12. hamdidamdi

    bir kerede mutlu mesut bir yazi yaz juno! astrolojiyi okumak beni depresif yaptigina kanaat getirdim. hep kötü hep kötü .. farkindamisiniz bilmem ama okuyucularin hayatlarini etkiliyorsunuz bi sekilde.. simdi beklentiye girip kotu bir sey olacak yine diyeret secret yapiyoruz.. oluyo da! hmm juno demisti vay be diyoruz sonra. ? bir defada iyi yazda guzel gunler gelsin umuduyla yaratim yapalim. Olsun!

    1. JUNO

      Bu yazıda ”şu da şöyle olacak” diye kötü bir kehanet yok ki…

  13. Özlem

    Burçlara göre yorum bekliyoruz ?

  14. ece sunay

    Ne kadar güzel bir yazı, artık dersler alındı şimdi harekete geçmek zamanı! Retrolara kötü laflar hazırladım sevgili juno 🙂 ”o anı ıskalamadım” ben kendi adıma. mayıs burç yorumlarını bekliyoruz. Sevgiler..

  15. eline,yüreğine,kalemine sağlık yine doktor. bence yazının hatta bu blogun hatta hatta insan hayatının ‘ana fikri’ şu muhteşem son paragraf. bunları yapabilen insan ‘olmuş’tur. yapamıyorsa zaten ‘ölmüş’tür.:)
    sevgi-saygı-hürmet
    m.s.
    “İnsan en büyük savaşını kendine karşı kazanır. Kendini disipline eden, kendini düzelten, nefsini kontrol eden, erdemlerine sahip çıkan, gerektiğinde vaz geçmeyi, adabıyla kazanamıyorsa adabıyla çekilmeyi bilen, ve ZAMANA GÜVENEN, zamanla akan, zamanı bekleyen, bu arada da öğrenen, gelişen, bakış açısını ve duruşunu düzeltmekten yılmayan insan, hiç bir savaşın sağlamayacağı bir anlam ve derinlik kazanır. Bu insan hayatla beraber kazanır. Bu insanın yolları, çözümleri, umutları, çareleri tükenmez… Bu insan her yolun sonunda kendine varır :)”

Kemal için bir cevap yazınCevabı iptal et

Arşiv

Kategoriler

Juno - Kendi Halinde Bir Yıldız Gözlemcisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et