1 Ağustos 2019 günü, İstanbul’a göre 06:10 itibariyle, YENİAY adını verdiğimiz Güneş & AY kavuşumu, tam halini alıyor. YENİAY haritasını aşağıdaki göstergeleri dikkate alarak yorumluyorum;
- Güneş ve AY, Aslan Burcu’nun 8 derecesinde, haritanın da 1 derece ile 12’inci evine girmelerine rağmen ASC çizgisi üzerine yerleşmişler. ASC 9 derece Aslan.
- Aslan’da, 12’inci evde yer alan, haritanın da 4’üncü evini yöneten Venüs, YENİAY ile kavuşum halinde.
- Uranüs 10’uncu evden YENİAY’a kare yaparken, Chiron da 9’uncu evden üçgen açıda duruyor.
- Aslan’daki Mars, haritanın birinci evinde, Juno ile kavuşumda, Retro konumdaki Jüpiter ile üçgen açı içinde. Reto konumdaki Neptün’den ve yine retro konumdaki Pluto – Satürn – Güney AY Düğümü stelyumunden, Mars’a uzanan 150 derecelik açılar, Mars’ı YOD’un çıkış noktası haline getiriyor!
MEALİ;
”Ezikmiyim ki susayım!” diye düşüneceğimiz, gururlu çıkışlara ve hak arayışlarına yatkın olacağımız… Belki ”Konuşsam da anlaşılmayabilir veya kayba uğrayabilirim ama susarsam kendimi affetmeyeceğim!” diyeceğimiz… Geri planda durmayı, etkisiz eleman olmayı, yeteneklerimizi veya niteliklerimizi boşa harcamayı daha fazla kendimize yediremeyeceğimiz… Yani kendimizi ortaya koymak, cesur olmak, ”KENDİMİZDEN VAZGEÇMEMEK” için dürtüleceğimiz bir YENİAY yaşıyoruz 🙂
SOSYAL DÜZLEMDE;
- İktidarın, gücün, yetkinin kötüye kullanımı teması gündemden hiç düşmeyebilir.
- Geçmişte hakları yenmiş, maddi veya manevi zarara uğratılmış, onurları zedelenmiş olan kesimlerin veya insanların, haklarının iade edilmesi adına çıkışlar yapılabilir.
- Sınırını ve yetkisini aşan ya da tehlikeli boyutta yetkilere sahip olan bazı otorite odaklarının gücünün ve etkinliğinin kontrol edilebilir olması için girişimler başlatılabilir.
- Toplumun bilgisi dahilinde olmayan ya da bilinse de üzerinde tartışma yapmak için yeterli zemin bulunmayan – baskılanan – bir uygunsuzluk ya da haksızlık, manşetlere taşınabilir.
BİREYSEL DÜZLEMDE;
- Kişiliğimize yönelik bir tehdit veya hakaret kabul edeceğimiz bir olay yaşayabiliriz.
- Bir konuda hakkımızın yendiğini fark edebilir ya da normal bir halmiş gibi yaşanan bir durumun aslında haksızlık olduğunu idrak edebiliriz.
- Gözden kaçırdığımız veya bilip de yeterince üzerinde durmadığımız için hakkımız olan bir kazanımdan mahrum kaldığımızı fark edebiliriz.
- Bir dönem maruz kaldığımız haksız bir uygulamaya itiraz etmek ve düzeltme talep etmek için elimize beklenmedik bir şans geçebilir.
- Yitirdiğimizi düşündüğümüz bir yeteneğin o kadar da paslanmamış olduğunu görebiliriz.
- Kendimize olan saygımızı pekiştirmizi sağlayan ve bize canlanıp ve atağa kalkmak için şevk veren bir olay yaşayabiliriz.
- ASLINDA KENDİMİZE HAKSIZLIK ETTİĞİMİZİ FARK EDEBİLİRİZ!
Bu güne dek fazla takipçisi olmadığımız bir hakkın tamamen elimizden alındığını görmek ya da nasıl mücadele edeceğimizi kestiremediğimiz bir haksızlığa maruz kalmak, zaman zaman hepimizin başına gelir…
Hepimiz bazen bizim daha iyi yaptığımız bir işte bir başkasının kayırıldığına, birinin bizim sesimizi kısmaya ya da imajımızı bozmaya çalıştığına, birilerinin kolaycılık ya da çıkarcılık edip hakkımızı yediğine, şahit olabiliriz.
Böyle bir haksızlık, bir geriye itilme, bir kırılma ile karşılaştığımız zaman bu durumun mağduru olup susmak ile ortaya çıkıp hakkımızı aramak ikileminde kalırız.
Bu aşamada önemli olan, hakkımızı nasıl arayacağımızı bilmektir!
Yakışık almayan, bizi daha da dibe batıran, abartılı ama içi boş bir çıkış, insana sadece zemin ve zaman kaybettirir.
Hakkı aramak için;
- İnsanın önce kendine inanması ve ne istediğini, ne için mücadele ettiğini bilmesi,
- Hak ettiği ve peşine düştüğü kazanımın ne olduğu hakkında net olması ve bu odağı kaybetmemesi,
- Savunma yönteminin ve üslubunun duruma uygun olması, kuralları ve sınırları bilerek ve iyi kullanarak hareket etmesi,
- İnsanların veya koşulların manipülasyonuna gelerek geri çekilmemesi ya da haddi aşan bir talepkarlığa bürünmemesi,
- Hakkı aramanın suçlu aramaya ve kurban istemeye ya da intikam almaya dönüşmemesi,
- Kazanmak veya kaybetmekten ziyade ”KENDİNİ İFADE ETME HAKKINI KULLANMAK” ile ilgilenmesi ve bunu yapabilmiş olmaktan onur duyması gerekir.
İnsan kendisi adına ya da inandığı bir dava adına bu şekilde davrandığında ÖZSAYGISI yükselir, kendine güveni pekişir ve içsel gücü artar.
BU YENİAY’da üzerinde durabileceğimiz diğer bir konu ise, başkalarının bize yaptığı haksızlıklardan öte, BİZİM KENDİMİZE YAPTIĞIMIZ HAKSIZLIKLAR olabilir.
- Haksızlığa boyun eğmek aslında kendimize yaptığımız bir haksızlıktır.
- Elimizde olan imkanları, yetenekleri, nitelikleri verimli kullanmamak ve gölgede bırakıp öldürmek, kendimize yaptığımız bir haksızlıktır.
- Yaratıcı, coşkulu, şevk dolu bir girişimde bulunmak yerine, hımbıl hımbıl yerimizde oturmak, erteleyici ve ürkek davranmak, kendimize yaptığımız bir haksızlıktır.
- Birilerinin onayını veya desteğini alamamaktan, yetersiz veya uygunsuz bulunmaktan kuşku duyduğumuz için çok istediğimiz bir adımı atamamak, kendimizle hesaplaşmak ve kendimiz için anlamlı bulduğumuz bir riski almak yerine hesabı hep başkaları ile tutturmaya çalışmak, kendimize yaptığımız bir haksızlıktır.
Her insan bu dünyaya VARLIĞININ HAKKINI VERMEK için gelir 🙂
Varlığımızın hakkını vermek hep kazanmak, her istediğimize ulaşmak, hep üste çıkmak, bazen hakkımız olmayanı bile elde etmek değildir.
Varlığımızın hakkını vermek; elimizden gelenin en iyisini yapmak, kendimizi ve hayatı keşfetmekten korkmamak, bazen başarısız olsak veya yenilgiye uğrasak bile anlam yüklediğimiz şeyler adına mücadele etmeyi yeterince onurlu bulmak, denemekten – yanılmaktan – düşüp yine kalkmaktan – gelişmeye gayret göstermekten geri durmamaktır.
Varlığımızın hakkını vermek, harekete geçmek kadar bazen durmamız gereken yeri de bilmek ve bundan gocunmamaktır!
Varlığımızın hakkını vermek, olan bitenin sonunda elimizde hiç bir şey kalmasa bile KENDİMİZİ KAYBETMEDİĞİMİZİ görmektir!
Hayatın en değerli hazinesi ÖZE-SAYGI’dır. Özüne duyduğu saygı ve güven ile davranan kişi, haklı çıkmak ya da kazanmak için değil, vicdan ve adalet anlayışına göre gerekeni yapmak için hareket eder. Kendisi için reva gördüğü hakları, başkasından da sakınmamayı bilir.
Güneşinizi parlattığınız bir YENİAY olsun 🙂
Aram Kachaturian’ın SPARTAKUS bale süitinden ADAGİO bölümü bu yazıya çok yakışır bence…